Minimalizm kavramı; modern müzik ve sanatta 1960’lı yılların başlarından başlayıp bugüne kadar gelen bir akımdır. Bu akım, sadeliğin ve nesnelliğin ön planda tutulduğu yaşam felsefesi olarak bugünlerde karşımıza sıkça çıkmaktadır. Tüketim çılgınlığının had safhaya ulaştığı çağımızda hep daha çoğuna sahip olma isteğinin önüne geçecek bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıkıyor minimalizm akımı. İnsanları çılgınlar gibi alışveriş yapmaktan alıkoyacak ve gerçek mutluluğun sadelikle birlikte gelen özgürlükte olduğunu anlamalarını sağlayacak bir felsefedir minimalist yaşam felsefesi. Diğer bir ifadeyle; bizi çağın gereksiz kalabalığından kurtaracak bir hayat felsefesi. Peki, sosyal hayatta uygulanmaya çalışılan bu yaşam felsefesinin sanal hayatta da uygulanabileceğini yani dijital minimalizmin de mümkün olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Dijital dünyanın en çok iş yapan şirketlerinin başında gelen Facebook’tan bir örnekle konuya giriş yapalım. Facebook 2004 yılında ilk tasarlandığında sadece bir fihrist gibiydi. Kim arkadaşımız, kim değil, kim nerede, ne yapıyor gibi derleme bir mecraydı. Uygulamanın ana özelliği eski arkadaşları bulup tanışmak olarak tanıtılmıştı. Ama ne zaman ki bu uygulama kullanıcıların dikkatini beklenenden daha çok çekmeye başladı işte o zaman şirket daha çok gelir elde edebileceğini fark etti. Facebook uygulamasıyla birlikte ciddi bir çıkış yakalayan sosyal medya uygulamaları kullanıcıları kendisine çekecek, her anlarına ortak olacak ve sürekli kendine bağımlı hale getirecek bir dikkat mühendisliği yapmaya başladılar.
Dikkat mühendisliğinden kastımız şudur; Facebook’un kurucusu Zuckerberg, 2017 yılında bir söyleşide şu ifadeleri kullanıyor: “Kişilerin vaktini ve bilinçli dikkatini en fazla ne şekilde kullanabiliriz bunun üzerinde çalışıyoruz.” Zuckerberg’in bu ifadeleri dikkat mühendisliği ile neyin amaçlandığını ortaya koymaktadır. Dikkat mühendisliğinin özünde kullanıcıları kendine daha çok bağlayabilmek ve bu sayede onları ticari bir metaya dönüştürme arzusu vardır. Dijital minimalizm akımının kurucusu Cal Newport, Dijital Minimalizm adlı kitabında konuyla ilgili olarak. “Dikkat ekonomisi, tüketicilerin dikkatini kendine çekip tekrar paketledikten sonra reklam verenlere satarak para kazanan sektörü tanımlamak için kullanılan bir tabir.” ifadelerini kullanıyor. Sözün özü, internet ve sosyal medya uygulamaları dikkatimizi dağıtmakta, dağıtılan dikkatimizden de para kazanmaktalar. Halbuki dikkatimizi nasıl toplarızı öğrenmek için saatler süren motivasyon konuşmalarını izliyoruz. Bir yerlerde yeni bir gelişme var mı, TT sıralamasında neler var diye ikide bir Twitter’a bakma veya WhatsApp/Telegram gibi mesajlaşma uygulamalarından mesaj var mı gibi kontroller zamanla sinirsel bir tike dönüşüyor. Bunlar yüzünden çok kıymetli olan zamanımız o kadar ufak parçalara bölünüyor ki, anlam ve amaç dolu bir hayat için gerekli odaklanmaya imkân kalmıyor.
1970’li yıllardan bu yana özellikle mobil teknoloji çok değişti, çok gelişti. Benzer şekilde Facebook ve Instagram gibi uygulamalar nedeniyle sosyal medyanın da gelişmesi sonucunda, ekranlar bir anda hem gündelik hayatımızın hem de birçoğumuz için iş hayatının ayrılmaz bir parçası oldu. Hatta günümüzde ekran bağımlılığı da ayrı bir problem olmaya başladı. Eskiden bağımlısı olduğumuz ekran televizyonken, bağımlısı olduğumuz şey küçülerek cebimize giren telefon oldu zamanla. Çoğumuz internetin bize verdiği zararın farkındayız ama bize verdiği anlık ödüllendirme daha çok hoşumuza gidiyor. Sosyal mecralarda her hareketimiz bizde bir beklenti oluşturuyor ama işin garip tarafı o beklentiler asla karşılanmıyor. Dijital bağımlılık öyle bir hale geldi ki, diğer tüm bağımlılıkların önüne geçti. Bağımlı sayısı gün geçtikçe artıyor buna paralel olarak bağımlı hale getiren uygulamalarda süratle artış gösteriyor.
Dijital minimalizm ise teknolojileri yok saymak yerine bunları dikkatlice eleyip faydalı olanları seçerek hayata belli bir kural içerisinde dâhil etmektir. Teknolojiyi de, hayatımıza ve değerlerimize paralel olarak kullanmalı ve teknolojiyi ne zaman ve nerede kullanacağımıza biz karar vermeliyiz. Dijital minimalizm; teknoloji konusunda kişilerin seçici davranması gerektiğini, teknolojik araçları doğru, yerinde, fayda ve esaslı kullanmaya odaklanılması gerektiğini amaçlıyor. Doğrudan kişinin yaşamına değer katmayan hiçbir teknolojinin, kişinin hayatında yerinin olmaması gerektiğinden hareket ediyor. Sonrasında tavsiye edilen minimalist uygulamalar kişinin hayatını daha kaliteli bir hale sokmanın ipuçlarını barındırıyor. İnsanı en iyi kendisi tanır. Kişi teknolojinin kendisine zarar verdiğini fark ettiğinde tamamen bırakabiliyorsa bırakmalı, bırakamıyorsa kendisine kurallar koymalı ve kendi koyduğu kurallara uymak için çaba göstermelidir. Bilinçli her sosyal medya kullanıcısı boş zamanın kıymetini bilmeli ve hakkını vermek için yoğun bir gayret içinde olmalıdır.
İslam’ın israf etmeme ve kanaat etme gibi kavramları üzerine oluşturulan ve adına minimalizm denilen bu akım bizler için yabancı değildir zira bizler inancımız gereği zaten hayatımızı bu kavramlar üzerine bina etmeye çalışan insanlarız. Dijital minimalizm konusunda da yapmamız gereken ise hayatımıza yeni giren her yeni teknolojik gelişmeyi zamanın bize verilen en büyük ve en kıymetli bir nimet olduğunu bilerek önemine göre hayatımızın içine yerleştirebilmemizdir. Faydasız ve önemsiz her türlü gelişmeden kendimizi uzak tutmamız hayatımıza anlam katacaktır. Aksi halde zamanının her bir dilimi faydasız şeylerle bölünmüş, hayatımıza anlam katacak faaliyetlere odaklanamayan bir yaşam sürdürmek zorunda kalacağız. Her yerde olduğu gibi sosyal medya kullanımında da eşsiz önder Hz. Muhammed’in bize çizmiş olduğu yolu takip etmeyi kendimize düstur edinmeyi bilmeliyiz. O halde Efendimizin bir Hadis-i Şerifiyle yazımızı nihayete erdirelim. Buhari’de geçen bir hadiste efendimiz, “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: ‘Sağlık ve boş zaman’.” buyurmuşlardır. Sağlığımızın afiyette olması ve zamanımızı anlamlı şeylere odaklanarak değerlendirebilme duasıyla…
Ali Tarhan