İSTANBUL - Sağlık alanında yapılan düzenlemelere rağmen Kamu hastaneleri, Üniversite hastaneleri ve Özel hastaneler insanları mağdur etmeye devam ediyor. Özellikle acil durumlar için özel hastanelere başvuran birçok insan 'Senin paran yok, senin sosyal güvencen yok, benim yerim yok, doktorum yok' gibi gerekçelerle geri çevrilirken, özel hastanelerde ilk müdahalesi yapılan hastalara da astronomik faturalar çıkarılıyor. Böyle durumların devam etmesinin en büyük sebebinin insanların kendilerine verilen yasal hakları bilmediğinden kaynaklandığına dikkat çeken Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Genel Başkanı Orhan Demir, "Hastalar, sadece hasta hakları açısından değil İnsan Hakları, Tüketici Hakları ve diğer bütün sosyal haklarını bilirlerse hayatları kolaylaşır. Hatta bu insanların başkalarına da faydası olur" dedi.
Demir, insanların sağlık kuruluşlarına başvururken karşılaştıkları zorluklar ve ne yapmaları gerektiği hakkında İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulundu.
Yeni Doğan Hizmeti İçin Hastaneler Hiçbir Ücret Talep Edemez
Yeni doğan bir bebeğe sağlık hizmeti veren özel, kamu ve üniversite hastanelerinin hiçbir ücret talep edemeyeceğini belirten Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Genel Başkanı Orhan Demir, "Ancak bu durum kamuoyu tarafından ve hastanelere başvuranlar tarafından yeterince bilinmediği için, özel hastaneler yeni doğanlara verdikleri sağlık hizmeti için günlük bin 500 TL'ye kadar ücret talep ediyorlar. Yeni doğan bir bebek, yeni doğan ünitesinde 10 gün kalırsa bu 10 bin TL eder. Hastanede bunun için bir ay bile kalanlar var. Hastanede kalan ailenin maddi durumu iyi değilse borçlanarak bu parayı ödüyor. Eğer varsa elinde malını mülkünü satarak ödüyor. Çünkü hassas bir durum içerisinde kalıyor anne-baba. Ailenin bu mecburiyetini kötüye kullanmak suçtur. Siz hukuken alınması zorunlu olan bir hizmetten için ücret talep ediyorsunuz. Ailenin o mecburiyetini kötüye kullanıyorsunuz. Etik açıdan ve ahlaki açıdan bu doğru bir şey değil. Hukuki olarak da bu bir suçtur" diye konuştu.
Devlet İnsanların Haklarını Korumuyor
"Yasaların insanlara vermiş olduğu hakların güvencesi devlettir. Ancak devlet bu rolü maalesef bilerek, üstlenmiyor ya da ihmal ediyor" diyen Demir, "Devlet bunun bildiği halde ne yazık ki buna göz yumuyor. Ses çıkarmıyor. Diğer bir hususta gebelik halidir, yine ön plana çıkarılması gereken başka bir meseledir. Bu gün Türkiye'de gebe bir kadın doğumdan önceki sekiz hafta, doğumdan sonrasındaki sekiz haftasında herhangi bir hastaneye muayeneye için gittiğinde eğer muayene için ödeyeceği bir parası yoksa hiçbir hastane 'Paran yok, sosyal güvencen yok' diye onu geri çeviremez. O kadını muayene eder. Kadının o parayı ödemeye gücü yoksa o bedeli Sosyal Yardımlaşma Vakfı'ndan alır. Yasal düzenleme aynen bunu söylüyor. Fakat bu meselede toplum tarafından tam olarak bilinmediği için annelerin gebelik sürecinde sosyal güvencesi ve ödeme gücü yoksa muayene olamıyor. Eğer çocuk engelliyse ya da özürlüyse artık tedavisinin mümkün olmayacağı bir aşamada bu durum fark ediliyor. Bu da çocuğu hayatı boyunca olumsuz etkiliyor. İnsanlarda haklarını aramadıkları gibi Türkiye'de hak arama süreci de zor olduğu için kimse bu sürece girmiyor. Bu konuların ön planda tutulup insanların bu konular hakkında bilgilendirilmesi gerektiğine inanıyorum" şeklinde konuştu.
'Senin Tedavini Yapmıyorum' Demek Suçtur
Her hangi bir hastaneye başvuran bir hastanın tedavi edilmeden geri çevrilmesinin kanuni olarak suç olduğunu ve tedavi edilmeden geri çevrilen hastanın böyle bir durumla karşılaşması halinde savcılığa suç duyurusunda bulanabileceğini hatırlatan Demir şöyle konuştu: "5510 sayılı kanun diyor ki: 'Bir gebe kadın veya başkasının bakımına muhtaç bir kişi Özel, Kamu veya bir Üniversite hastanesine gittiği zaman ayakta tedavi edilmeden geri çevrilemez.' Hastanın başvurduğu hastane 'Senin sosyal güvencen yok, bu kadar ücret vereceksin, yoksa seni tedavini yapmam' dediğinde 5510 sayılı haktan doğan haklarını ihlal ettiği için o hastane hakkında, İl Sosyal Güvenlik Kurumu'na veya savcılığı suç duyurusunda bulunabilir. Netice itibariyle burada bir hak gaspı var. Bu hak gaspı olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir durumdur. Çünkü kadın karnındaki çocuğun rahatsız olabileceği endişesiyle veya bir sağlık sorunu var mı endişesiyle hastaneye gidiyor. Ama siz onu muayene etmiyorsunuz. Parası yoksa ne yapacak bu kadın? Muayene olamayacak mı? Dolayısıyla burada bir hak gaspı var. Ayrıca ilgili hastane hakkında bağlı bulunduğu Tabipler Odası'na, İl Sağlık Müdürlüğüne şikâyet yapıldığı zaman bunların cezai müeyyideleri var. Eğer bebeğin muayene olmadığından dolayı bir hastalığı ve özrü oluşursa ve bu raporla da ispatlanırsa o hastane hakkında tazminat davası da açılabilir."
Kendisine Başvuran Hastayı Tedavi Etmeyen Hastane Kapatılır
"Herhangi bir özel hastaneye başvuran bir hastayı özel hastane tedavi etmeden geri çevirirse ve bu durum dört defa tekrarlanırsa o hastanenin ruhsatı iptal edilir ve o hastane kapatılır" diyen Demir, "Eğer bir Özel hastane kendisine acil olarak başvuran bir kişiye 'Senin paran yok, senin sosyal güvencen yok, benim yerim yok, doktorum yok' gibi gerekçelerle geri çevirirse birinci tespitte üç gün süre ile acil servisler hariç sağlık hizmeti hariç o hastaneni sağlık hizmeti vermesi durdurulur. İkinci defa bu durum tekrarlanırsa on gün süre ile hizmet verimi durdurulur. Üçüncü defa da üç ay süre ile durdurulur. Dördünü defa da ise o hastanenin ruhsatı iptal edilir. Dolayısı ile özel hastaneler de kendilerine gelen acil hastalara bakıp ilk müdahaleyi yapmak zorundadır" ifadelerini kullandı.
Acil Durum Nedir?
Hastaların çok mağdur edildiği acil durum halleri hakkında da önemli bilgiler veren Demir, "Acil hal, ani hastalık, kaza, yaralanmalarda olayın meydana geldiği tarihten itibaren ilk 24 saat içerisinde müdahale edilmediği zaman hayati risk doğuran acil durumlardır. Böyle bir hasta ister özel, ister kamu, ister üniversite hastanesine gittiği zaman bu kişinin acil durumu sonlanana kadar verilen tüm sağlık hizmetlerinin tamamı ücretsizdir ve hiçbir ücret talep edilemez" dedi.
Bunun dışında yine acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetlerinin yanında yoğun bakım hizmetleri, yeni doğan hizmetleri, yanık tedavileri, kanser tedavisi, radyo terapi, kemoterapi, organ doku ve hücre nakilleri, doğumsal haller için yapılan cerrahi işlemler, diyaliz tedavileri, kalp krizine bağlı tüm cerrahi işlemler gibi müdahalelerde hastanelerin herhangi bir ücret talep edemeyeceğini söyleyen Demir, "Ama bu kamuoyu tarafından yeterince bilinmediği için Özel hastaneler ne yazık ki bu ücretleri talep ediyorlar. Bunlar dışında yine Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımladığı 32 tane acil hal var. Bu durumlar nedeniyle hastalar, hastaneye başvurduğu zaman acil durum sonlanana kadar kesinlikle hastalardan hiçbir ücret talep edilemez. Örneğin bir kişi kalp krizi geçirdi. Bu kişiyi bir ambulans veya bir yakını en yakın A sınıfı bir özel hastaneye götürdü. Bu kişiye kalp krizine bağlı olarak bir cerrahi operasyon yapıldı. Örneğin hastanın bir damarına stent takıldı veya baypas yapıldı. Bu kişi ameliyattan çıkıp 9-10 gün yoğun bakım ünitesinde kaldı. Sonra kendine geldi ve servise alındı. Şuuru açık her şey yerinde işte bu kişiye o saate kadar verilen bütün sağlık hizmetleri ücretsizdir. Bu aşamadan sonra sağlık hizmetleri tebliğine göre hastaya denir ki: 'Senin acil durumun sonlandı. Şuana kadar verdiğimiz hizmetler ücretsizdi. Bu aşamadan sonra sana verdiğimiz hizmetler için senden şu kadar ücret alırız. Burada kalmak ister misin?' diye sorulur bu şekilde hasta bilgilendirilerek onun muvaffakiyeti alınır. Hastanın muvaffakiyeti alındıktan sonra ücret alınabilir" diye konuştu.
Acil Durumlar İçin Ücret Alan Hastane Suç İşler
Acil durumlar için özel hastanelere başvuran bir kişinin geri çevrilmesinin bir hak gaspı olduğunu ve böyle bir durumla karşılaşan bir kişinin mutlaka o hastane hakkında suç duyurusunda bulunması gerektiğini belirten Demir, "Bir özel hastane kendisine gelen acil bir hastadan ilave ücret alırsa ne olur? Böyle bir durumda o hastaneye birince kez uyarı yapılır, ikinci kez bir gün süreyle sağlık hizmeti vermesi durdurulur. Üçüncü kez de üç gün, dördüncü kez de on gün, beşinci kez üç ay, altıncı seferde ise ruhsatı iptal edilir. Demek ki hastalar Özel hastanelerin kendilerinden aldıkları fark paralarının fazla olduğunu düşünüyorlarsa şikayet edecekler. Şikayet etmek için elinde ki bilgi ve belgelerle beraber İl Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaatını yapacak. Bununla beraber haklarının gasp edilmesinden hareketle savcılığa suç duyurusunda bulunabilirler" şeklinde konuştu.
Haklarınızı Mutlaka Öğrenin
İnsanların birçok alanda kendilerine verilen hakları bilmediği için mağdur olduğuna dikkat çeken Demir, herhangi bir konuda mağdur olmamak için mutlaka haklarınızı öğrenin tavsiyesinde bulunarak şöyle konuştu; "Bir kişi haklarını bilerek bir yerden hizmet alırsa çok daha iyi hizmet alır ve hayatı kolaylaşır. Haklarını bilmeden hizmet almaya gidenler ise mağdur olurlar. Sonra da hak arama sürecine girmek zorunda kalacakları için hayatları zorlaşır. Hastaların sadece hasta hakları açısından değil İnsan Hakları, Tüketici Hakları ve diğer bütün sosyal haklar için haklarını bilmeleri hayatlarını kolaylaştırır. Hatta bu insanların başkalarına da faydası olur. Dolayısıyla hastalar herhangi bir Kamu Kurumundan ve özel bir kurumdan sağlık hizmeti almak maksadıyla gitmeye niyetleri varsa önceden haklarını öğrenerek haksız ve yersiz yere para ödememiş olurlar. İnsanların kendilerine verilen hakları bilmemesi her zaman için insanların hayatını zorlaştırıyor." (Şükrü Gündüz - İLKHA)