Hem eğitimde hem de dil öğreniminde yaşanan başlıca sorunlar hakkında İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Uzman Psikolog-Eğitimci Kerem Gümüş ile eğitimci Münevver Aktaş, eğitimin hayatın içerisine katılarak pratikte öğrenilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Çocuğun sosyal gelişimi, aile ile ilgili iletişimi, mantıklı cevaplar verebilme ve bir konu ile ilgili ayrıntılı bilgi aktarma gibi konuların ilkokulda halledilmesi gerektiğini vurgulayan Psikolog Gümüş, çocuklarla birlikte ailelerin de kitap okuma oranlarının düşük olduğunu ifade etti.
Gümüş, "Çocuğun hayal kurmasına izin verilmiyor. Kendisini ifade etmek için düşüncelerini yazıya dökmesi teşvik edilmiyor. Çocuğun hayal kurması, şiir yazması, hikâye yazması lazım ama bunlara destek verilmiyor. Çocuk kendisini evde dahi ifade edemiyor. Çocuk evde daha kişisel becerilerini kullanamazken biz ondan İngilizce öğrenmesini bekliyoruz. Çocuk daha kendi dilinde bile kendisini ifade edemiyor. Kendini ifade edebilme yetisi evde başlar. Çocuk evde kendini anne ve babana ifade edebiliyorsa okulda da kendini ifade edebilir. Bu gerçekleşirse ikinci bir dil öğretilebilir."
"Hata yapma korkusu öğrenmenin önünde engeldir"
Gümüş, "Bu işin bir de öğretmene bakan yönü var. Öğretmenin kendisi daha Türkçeyi tam manasıyla bilmiyor. Böyle olunca öğrenciye de aktaramıyor. Bir de dil teorik olarak öğrenilmeden gramer öğretiliyor. Türkçe konuşurken de gramere fazla dikkat edilmeden basit ve kısa şekilde ifadeler kullanılıyor. İngilizce öğretilirken teori yerine gramer öğretilirse ters teper. Sürekli kuralların olması, hata yapma korkusunun olması öğrenmenin önünde engel teşkil ediyor. Öylelikle bazı şeyler sadece teoride kalıyor. Mesele gramer öğretilerek, kuralına göre cümle kurmakla olmuyor. Hayatın her alanında teori ve uygulama çok farklıdır. İngilizce de de böyledir. Bu dili öğrenirken sokağa, markete taşımak gerekir. Dil öğrenmek isteyen birisinin hata yapmasına izin verilmelidir. Yurtdışında iyi eğitim veren kurumlarda sınav yapılmıyor. Ödül ya da ceza vermezler. Öğrenip öğrenmediğini analiz yaparak anlamaya çalışırlar. Yapılan analizi öğrenciye de verir ve onu sokağa çıkararak dili sokakta öğrenmesini sağlar." şeklinde konuştu.
Eğitimin sadece okulda verilmesinin yeterli olmayacağını dile getiren Gümüş, eğitimin hayatın içine katılarak çeşitli aktivitelerle öğretmek gerektiğine vurgu yaptı.
Neden İngilizce öğrenemiyoruz?
Yıllarca çeşitli kurumlarda İngilizce öğretmenliği yapan ve hâlâ aktif olarak özel ders veren eğitimci Münevver Aktaş ise "Türkiye'de niçin yabancı dil öğrenemiyoruz?" sorusunun yıllardır sorulduğunu belirtti.
Bu durumun birkaç sebebinin olduğunu aktaran Aktaş, "Yaşanmışlık olarak kendimden örnek vereceğim. Ben üniversitede Japon öğretmenlerden 5 yıl Japonca eğitimi aldım. Değil 5 yıl, bir yılda Japoncayı rahatlıkla konuşur hale geldik. Sonraki yıllar Japon kültürü, tarihi ve siyaseti üzerinde Japonca çalışmalar tezler yaptık. Tek kural sadece Japonca konuşmak ve yazmaktı. Ortaokuldan itibaren İngilizce eğitimi aldım fakat çok tuhaftır ki 15 yıl İngilizce eğitimi almama rağmen üniversitesi dahil İngilizce konuşamıyordum ta ki iş hayatına başlayıncaya kadar. Ne zaman yabancılarla yazışmalarda masada İngilizce dilini kullanmaya başladım o zaman öğrenmeye başladım." diye konuştu.
"Konuşmayı öğrenmeden zamana uygun kurallı cümle kurmaya çalışıyoruz"
En önemli problemlerden birisinin "Grammar", yani dil bilgisi olduğunu hatırlatan Aktaş, " Gramer dilin detayıdır; zordur. Öğrenci İngilizce dilini konuşamazken bakarsınız ki 'Past Simple, Past Continuous, Future Tense etc..' yani gelecek geçmiş veya devam eden bütün zamanları test üzerinde mükemmel yapabiliyor. Dilbilgisi olarak çevirebileceğimiz gramer, aslında bir dilde öğrenilmesi gereken şeyler sıraya koyulduğunda 3 veya 4'üncü sıradadır. Çünkü gramer, bir dili ileri seviye konuşmak için kullanılır, çünkü o dilin incelikleridir. Konuşmayı öğrenmeden zamana uygun kurallı cümle kurmaya çalışıyoruz; bu da eğitimin dayatmış olduğu bir sistemdir." dedi.
Aktaş, "İkinci sebep ise; yetersiz dil eğitimine İlkokulda başlıyoruz, konumuz 'am, is, are.' Sonra ortaokulun her döneminde tekrar başlıyoruz, konu yine 'am, is, are.' Üniversite, yine aynı gramer ve yine aynı konular. Okullarımızdaki müfredat gramerin tamamını vermeye çalıştığı için konuşma, dinleme, telaffuz üzerinde fazla durulamıyor maalesef. Dolayısıyla her dönem aynı konuları geri sararak tekrar alıyoruz. Üçüncü sebep ise bu saydığım iki sebebin getirdikleri; yetersiz yabancı dil öğretmenleri. Bu eğitim sürecinden geçmiş, gramerin temel alındığı sınavları başarıyla kazanmış fakat konuşma ve konuşturmada yetersiz kalan eğitimciler ve sistemin getirdiği mağduriyettir." diye konuştu.
Yabancı dil eğitimi veren eğitimcilere de dili canlı kılmak ve öğrenilmesini sağlamak için tavsiyelerde bulunan Aktaş, son olarak şu ifadelere yer verdi:
"Birebir konuşma, soru-cevap, hikaye okumadan ziyade hikaye dinletilerine ağırlık verelim. Öğrencilerimizi dilin aktif bir şekilde kullanıldığı ortamlara götürelim. Mesela her yıl yabancı ülkelerin de katıldığı fuarlarımız oluyor. Yabancı dili aktif kılabilmek için mükemmel yerler. Dili okul dışına taşıyalım; turist rehberlerini bilirsiniz; tarihi bir yeri hem gezdirir hem tanıtırlar. Gezi programı ayarlanabilir ve her bir noktada bırakın bir öğrencimiz rehber olsun. Bunlar belki basit fakat dili aktif kılmada önemli adımlardır."
İLKHA