Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 14 Alevi vatandaşın başvurusu üzerine, Türkiye’de okutulan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin, eğitim ve öğretimin ebeveynlerin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterilmediği anlamına geldiğinden dolayı zorunlu olmaktan çıkarılması gerektiği kararı verdi.
AİHM bugüne kadar hep Müslümanlar aleyhinde karar vermiş bir merci. Refah Partisi kararı (Şubat 2003) ve Leyla Şahin’in başörtüsü başvuru kararı (Haziran 2004) bunların en önemlilerindendir.
AB, İslam’ı dışlayan bir “Hıristiyanlar Klübü” olduğu gibi, AİHM de her ne kadar uluslar arası bir insan hakları mahkemesi olsa da kararları bugüne kadar İslam ve Müslümanlar aleyhinde olmuştur. Bazı verdiği lehte kararlar da göstermelik türünden basit mahkumiyet kararlarıdır, ciddi hak kararları değil. Bu yönleri ile AİHM de Hırsitiyanlık temelinde bir Gayr-ı Müslimler Mahkemesidir. Varlığı adeta İslam dışı dinlere ve mensuplarına sahip çıkmak, İslam’ı ve Müslümanları mahkum ve mağdur etmek üzere kurulu.
AİHM, son kararı ile birlikte “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi hakkındaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Keşke Türkiye bu konuyu AİHM’ye bırakmadan çözmüş olsaydı. Bu dersi zorunlu olmaktan çıkarsaydı. Biliyorum, bunu söylerken dogmatik ve çarpık din anlayışına sahip kimseler tarafından afaroz edileceğiz ve dinden çıkarılacağız. Sahip olduğu anlayışı, din görenin nezdinde hak/İslami olanın, din dışı olarak görülmesi kadim bir paradokstur.
Kaldı ki biz bunu yeni söylemiyoruz. Bu konuya parti programımızda yer vermişiz:
“Çocukların dini eğitimi, velilerinin istediği şekilde verilmelidir. Hiçbir çocuğa ebeveyninin istemediği bir din eğitimi verilemez. Hiçbir ebeveynin, çocuğuna dini eğitim verme hakkı da engellenemez.” (HÜDA PAR Programı, s.16)
Bir önceki sayfa da ise şu ifadelere yer verilmiştir: “Din ve vicdan hürriyeti aynı zamanda inançlarının gereklerini ferdi ve toplu olarak yerine getirme ve bu amaçla kendisi gibi inananlarla bir araya gelerek toplanma ve örgütlenme hürriyetini de kapsar.
Kişinin inandığı dine göre yaşama, dinini kendisince muteber gördüğü kişilerden öğrenme, çocuklarına göre dininin eğitimini verme ve inancına aykırı bir fiile zorlanmama hakkı da bu kapsamdadır.”
İslami olan da budur. Allah “Din(seçimin)de zorlama yoktur” deyip, evrensel bir hüküm ortaya koymuştur ve herkesi kendi dininde serbest bırakmıştır. Ancak sadece İslam’ı din olarak kabul edeceğini bildirmiştir. Çünkü İslam, halis muhlis Allah’ın kendi dinidir, diğer dinler ise ya beşer ürünü veya beşerin zihninin kirlettiği dinlerdir.
Müslümanların din anlayışları da İslam’ın özüne uyduğu kadar İslami’dir, beşeri zaafları üzerine oturttukları din anlayışları, ne kadar İslam’a dayandırsalar da İslami değildir.
Allah’ın “Din(seçimin)de zorlama yoktur” hükmüne uygun olarak Resulü (sav) de
hiçbir zaman dini zorla dayatmamıştır. Medine‘de kurduğu devlette Yahudi ve Hıristiyan ebeveynlerin çocuklarına zorla İslam dini eğitimi vermemiştir. Onları ve çocuklarını dinlerinde serbest bırakmıştır.
Hatta daha ilerisi, sinn-i teklif yaşına gelmiş müslümanların çocuklarını da din seçiminde serbest bırakmıştır. (İslam’a girip sonra dinden çıkanla karıştırmamak lazım.) Yer darlığından burada yazmadığım, “Din(seçimin)de zorlama yoktur” ayetinin iniş sebebi de böyle bir hadisedir. (Ayetin inişi ile ilgili tefsir kitaplarına bakılabilir.)
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalı ama bu nasıl yapılmalı? Bu ders hiçbir surette kaldırılmamalı, yerinde kalmalı. Ancak seçmeli ders uygulaması değiştirilmeli. Kahir ekseriyeti Müslüman olan bu ülkede bu dersi almak isteyenler değil, almak istemeyenler dilekçe ile başvurmalı. Adalet bunu gerektirir. 30-40 kişilik sınıflarda, o da çıkarsa bir kişi dilekçe vermeli, 30-40 kişi değil. Daha kapsamlı bir rakamla, yüzler veya binlerce çocuk için dilekçe vermeli, milyonlarca çocuk için değil. Hüküm ağlebiyete, ekseriyete göre verilir. Bu, Kuran ve Siyer dersleri için de uygulanmalı. Tüm okullara bu dersler konulmalı ama bu dersleri almak istemeyenler dilekçe vermek suretiyle muaf tutulmalı.
Bence Ahlak Bilgisi, din dersinden ayrılmalı ve herkese zorunlu tutulmalı. Çünkü ahlaki değerler ortaktır. Yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, adil olmak, hayvanlara eziyet etmemek... bütün din mensuplarının sahip olması gereken aklaktır. Bu bağlamda din derslerinin de içi doldurulmalıdır. Yoksa okullarda zorunlu olmuş, olmamış bir kıymet-i harbiyesi yoktur.