Ebu Rukayye Temim bin Evs ed-Dâri (ra)’den rivayet edilmiştir: Resulullah aleyhisselatu vesselam buyurdu ki:
“Din nasihattir.” Biz “Kimler için?” diye sorunca şöyle buyurdu:
“Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamları (idarecileri) ve bütün Müslümanlar için.” (Müslim, Ebu Davud, Nesai)
Nasihat, sözlükte samimi davranmak, öğüt vermek ve elbiseyi iyice dikmek manalarına gelen “Nush” kökünden gelip birçok manayı ihtiva eden veciz bir kelimedir. İbni Hacer’in Hattabi’den İbni Allan’ın da Fakihani’den naklettiğine göre Arap dilinde bu kelimenin manasını karşılayacak başka bir kelime yoktur. Zira İslami bir terim olan “Nasihat”; halis bir niyetle kendisi için nasihatte bulunulanın her yönden hayrını istemektir. Yırtılan elbisesini iğneyle dikip ıslah etmeye çalışan adamın yaptığı gibi nasihat eden kişi de bal mumundan arıtılmış halis bal gibi olan halis bir niyetle nasihat edilenin dağınık işlerini bir araya getirip ıslah etmeye çalışır. İşte bu manadaki nasihat, Allah azimuşşan’ın yüce kitabında insanlığın rehberleri olan peygamberlerini (aleyhimüsselam) onunla övdüğü mukaddes bir görevdir. Nitekim Allah-u Teala Hz. Nuh aleyhisselam’ın: “(Ey kavmim!) ben sizin için nasihat ediyorum.” (A’raf: 62) Hz. Hûd aleyhisselam’ın da “… ve hiç şüphesiz ben sizin için güvenilir bir nasihat ediciyim” (A’raf: 68) dediğini buyurmuştur.
Yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şerif, nasihatin bütün kısımlarını içerdiği için âlimler onun hakkında: “Bu hadis İslam’ın medarıdır” demişler. Ebu Davud: “Bu hadis fıkhın, üzerinde döndüğü hadislerden biridir” derken, Hafız Ebu Naim: “Bu hadis için büyük bir makam ve rütbe vardır” demiştir. Muhammed bin Elsem et-Tûsi de: “O, dinin dörtte biridir” demiş. İmam Nevevi ise: “Bu hadis tek başına dinin bütün maksatlarını tahsil eder” demektedir.
Hadis şerhlerine göz attığımızda bu zatların bu hadis-i şerif hakkındaki beyanatlarında ne derece haklı olduklarını görmekteyiz:
Hadis-i şerif’in birinci cümlesinde “Din nasihattir” buyruluyor. İbn-i Hacer’in, Fethül-Bari adlı eserinde belirttiği gibi bu cümleyi iki şekilde açıklamak mümkündür:
Birincisi; mecazi manadır. Yani “Dinin önemli bir bölümü nasihattir, zira nasihat dinin direği ve onu ayakta tutandır.” Buna göre “Hac arefedir” hadis-i şerifinde olduğu gibi “Din nasihattir” tabiri mecazdır. Nasihatin önemine binaen cüz’î ifade yerine küllî ifade kullanılmıştır. Çünkü din, nasihatin dışında başka hasletleri de ihtiva eder. (F. Bari. D. Falihin)
İkincisi; cümlenin ifade ettiği zahiri ve asıl manasıdır. Yani “Dinin tamamı nasihatten ibarettir.” Zira ihlâslı olmayan ameller nasihat olmadıkları gibi Din’den de değiller. Buna göre nasihat, Cibril aleyhisselam’ın hadisinde zikredilen; İslam, iman ve ihsanın üçüne de şamildir ve bunların tümüne din denir. (F. Bari, C. Ulum)
Resulullah aleyhisselatu vesselam “Din nasihattir” diye buyurunca nasihatin ne demek olduğunu çok iyi bilen sahabeler merakla “Kime?” diye sorarlar. Bunun üzerine Resulullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurur: “Hem Allah için, hem Allah’ın kitabı için, hem onun Resulü için, hem Müslüman idareciler için hem de bütün Müslümanlar için din nasihattir.” Bu sözden sonra sahabeler cevabını almış olacaklar ki ikinci bir soruyu Resulullah aleyhisselatu vesselam’a yöneltmemişlerdir. Ancak bizim için mesele tam olarak hall olmuş değildir. Bu nedenle hadis şerhlerine müracaat ediyoruz:
Allah Teala için nasihat: Hattabî’nin dediği gibi sağlam bir itikadla O’na inanmak, kâmil sıfatlarla onu övmek, ortaklardan ve eksik sıfatlardan O’nu tenzih etmek, O’na itaat ederek sevgisini kazanmaya çalışmak, günahları terk ederek gazabından kaçmak, O’nun için sevmek, O’nun için buğzetmek, O’na itaat edenlere dost, isyan edenlere düşman olmak, O’nu inkâr edenlerle mücadele etmek, üzerimizdeki nimetlerini itiraf edip karşılığında O’na şükretmek, bütün işlerde ihlâslı olmak, zikredilen bütün hususlara milleti davet edip teşvik etmektir.
Ancak Hattabî’nin de belirttiği gibi zikredilen hususlara uymanın faydası aslında kulun kendisine döner ve kul bunları yapmakla nefsine nasihat etmiş olur. Zira Allah-u azimüşşan’ın nasihatçilerin nasihatine ihtiyacı yoktur.
Abdulaziz bin Refî’ der ki: Hz. İsa aleyhisselam’a, “Ya Ruhullah! Allah için olan nasihat nedir?” diye sordular. Hz. İsa aleyhisselam da “Allah’ın hakkını insanların hakkından üstün tutup ona öncelik vermedir. Eğer biri Allah’a diğeri de dünyaya ait iki iş önüne çıkarsa önce Allah’ın hakkına başlamandır” buyurdu. (a.g.eserler)
Allah’ın kitabı için nasihat; Allah tarafından indirilmiş olan bir kitap olduğuna, mahlûkatın sözlerine benzemediğine ve hiç kimsenin onun gibi bir söz söylemeye muktedir olmadığına inanmak, onu öğrenmek, öğretmek, harflerin hakkını vererek, güzel, doğru ve huşu ile okumak, yazarken de okunaklı ve güzel bir yazıyla yazmak, manasını anlamaya çalışmak, içindekilerini tasdik edip onunla amel etmek, onu yüceltmek, koyduğu sınırları muhafaza etmek, ilimlerini ve delillerini öğrenip yaymaya çalışmak, halkı da buna teşvik etmek, öğütlerine kulak vermek, anlattığı hayret verici ve olağanüstü meselelerde tefekkür etmek, muteşabih ayetlerine teslim olmak, haddini aşan batıl ve sapık inanç sahiplerinin tahriflerini ve hakkında söyledikleri uygun olmayan sözlerini defetmektir. (a.g.e.)
Resulullah için nasihat; Risalet davasında onu tasdik ederek ona iman etmek, onu yüceltmek, vakar ve izzetini muhafaza etmek, öğrenmek ve öğretmek suretiyle sünnetini ihya etmek, söz ve davranışlarında ona uymak, ahlak ve adabıyla ahlaklanıp edeplenmek, onu, âl ve ashabını ve ona tabi olanları sevmek, emirlerine ehemmiyetle sarılıp itaat etmek, kıyafet ve giyinişte ona benzemek (kadınlar ise kıyafet ve giyinişlerinde mü’minlerin anneleri olan onun hanımlarına benzemeye çalışırlar), hadislerini edeple okuyup manalarını öğrenmeye çalışmak, hadislerden bilmediklerimiz hakkında susup konuşmamak; onun dava ve sünnetini, sünnetiyle ilgili ilimleri öğrenip yaymak, sünnetine davet edip öğretirken yumuşak davranmak, sünnetiyle ilgilenenlere saygı göstermek, onu ve sünnetine düşman olanlara düşman, dost olanlara dost olmak, onun sünnetine aykırı hareket edenlere ve dünyayı tercih ederek sünnetini zayi edenlere karşı çıkıp onlardan yüz çevirmektir. (a.g.e.)
Müslümanların imamları (idarecileri) için nasihat; hak üzere bulundukları müddetçe onlara yardım ve itaat etmek, onlara karşı çıkmamak, yumuşaklıkla hakkı emredip hatırlatmak, gafil oldukları Müslümanların haklarını bildirmek; salih, raşid ve adil olmaları için dua etmek; ümmetin onlar üzerinde ittifak etmelerini, haklarında ihtilafa düşmemelerini istemek ve bu uğurda çaba sarfetmek, onlara haksız ve yalan övgüde bulunmamak, onlara karşı çıkmak isteyenlere buğzetmek, hata yaptıklarında yanlışlarını düzeltmek, nefret eden kalpleri onlara ısındırmaya çalışmak, onlara olan en büyük nasihat ise en güzel şekliyle onları zulüm yapmaktan alıkoymaktır. (a.g.e.)
Bütün bunlar idareci olan imamlar içindir. Din âlimleri ve müçtehid olan imamlar da imamlar cümlesindendir. Onlara olan nasihat da; rivayet ettiklerini kabul etmek, hükümlerde onları taklit etmek, haklarında güzel zan beslemek, ilimlerini ve menkıbelerini neşretmektir.
Müslümanların geneline olan nasihat ise; şefkatle ve yumuşaklıkla onlara iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek, din ve dünya işlerinde faydalı olan şeyleri onlara öğretmek, yol göstermek, onların menfaatine olan şeyleri yapmak, kendisi için istediğini onlara da istemek, kendisi için istemediğini onlara da istememek, yanlışlarını düzeltmek, ayıplarını örtmek, onları muhafaza etmek, eziyetleri onlardan uzaklaştırmak, dünyasına zarar verse dahi kederleriyle kederlenip sevinçleriyle sevinmek, büyüklerine saygı, küçüklerine sevgi beslemek; barış içinde olmalarını, birbirlerini sevmelerini ve Allah Teala’nın üzerlerindeki nimetlerinin devam etmesini istemek, düşmanlarına karşı onlara yardım etmek, onları kıskanmak ve aldatmaktan uzak durmak ve onları nasihatin bütün kısımlarında zikredilen tüm hususları ahlak edinmelerine teşvik etmektir. (a.g.e.)
Şah el Kirmani demiş ki: “Nasihatin alameti üç tanedir: Müslümanların başına gelen musibetlerle kalbin kederlenmesi, onlara çokça öğüt vermek ve hoşlarına gitmese dahi faydalı şeylerin yollarını onlara göstermektir.
İbn-i Allan ise şöyle demektedir: “Seleften öyle zatlar vardı ki, yaptıkları nasihat dünyalarına zarar verecek dereceye ulaşırdı.”
Hadis-i şeriften anladıklarımız:
1-Hadis-i şerifin beyan ettiği nasihatin; farz-ı ayn, farz-ı kifaye ve nafile olan kısımları vardır. Ancak halk dilinde meşhur olup irşad ve yol gösterme manasında olan nasihat ise farz-ı kifayedir.
2-Din kelimesi sözler için olduğu gibi ameller için de kullanılır.
3-Nasihat veren kişi, farz-ı kifaye olan durumda nasihatinin kabul edileceğini ve kendisine bir zarar gelmeyeceğini biliyorsa ihtiyaç miktarı nasihat etmesi gerekir. Zarardan korkarsa nasihat edip etmemekte serbesttir.
4-Sahabelerin “Kime?” sorusundan anlaşılıyor ki bilmeyen kişinin dinini bilen bir alimden sorarak öğrenmesi gerekir.
5-Şari’ (Şer’i hüküm koyucu)’in mükellefler için hüküm ifade eden hitabının izahı, hitab vaktinden ihtiyaç zamanına kadar tehir edilebilir.
6-”Müslümanlar” kaydı çoğunluk içindir. Yoksa kâfir kimseye de; İslam’a davet etmek ve istişare ettiği zaman ona doğruyu söylemek suretiyle nasihat edilir.
Allah azze ve celle bizi nasihatten hakkıyla istifade edenlerden eylesin. Âmin.