Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Akademik Etik Topluluğu tarafından "Din ve Sanat" paneli düzenlendi.
Panelin açılışında konuşan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, sanatın dinden ayrı düşünülemeyeceğini vurguladı.
Gür, "Bir din kurallarını estetik ve güzel ahlak üzerine kuruyorsa burada artık sanatsız bir din, daha doğrusu dini algının ve sanatın birbirinden ayrışmayacağını siz de bilirsiniz. Temel sorunlardan birisi; din, hiçbir zaman yapılan işin alelade ve körü körüne yapılmasını istemez. Özellikle de göz estetiğini bozacak düzeyde ve ruhu tırmalayacak bir yapıda hiçbir zaman var olanları kabul etmez. O yüzden dini kurallarla birlikte aynı zamanda estetizmi, romantizmi ve sanatsal harmanlamayı yapmak zorunluluğumuz var. Ancak bu şekil mütekâmil bir ruh, insanı kâmil oluşturabiliriz." dedi.
"Din ve sanat insanlığın mihenk taşı"
GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Bedir, "Biz bunları aydın bilim insanları olarak halkımıza da doğru anlatarak, bu iki kavramın tarihsel süreç içerisinde insanlığın varlığı açısından, insanlığın temel, mihenk taşlarını oluşturan birçok olgular açısından bütünlük arz ettiğini ve bu olguların temelini oluşturduğunu sizlere anlatmakla yükümlüyüz. İnsanlığın en temel kurumları olarak kabul ettiğimizde din, bilim, felsefe ve sanat alanlarında uğraş veren veya bu alanlara farkında olmadan dalan insanlara, bilim adamlarına bakıldığında evrende var olan tüm güzelliğin, bu güzelliğin bir kaynağı olduğunu, evrendeki bu hiyerarşinin bir güç, bir kudret, bir ilahi varlık diyebileceğimiz kişi tarafından veya isimlendiremediğimiz bir şey tarafından oluşturulduğuna bilim insanları ulaşmıştır. Demiştir ki 'Doğadaki tüm güzellikler birbiriyle ahenk ediyor. Bu ahengi oluşturan bir olgu, bir kudret var.' Kimi bilim adamları buna ilahi kudret demiştir. Kimi bilim adamları başka felsefi yaklaşımlara girerek felsefi alanlarda bunu açıklamaya çalışmışlar. İşin özüne indiğimizde bir ilahi kudret, hiçbir şey doğada birbirine karışmıyor. Tüm güzellikler birbirini destekliyor. Tüm güzellikleri oluşturan daha büyük güzellikler bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Beş temel esasa göre değerlendirilmeli"
İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Çınar da sanat ve estetik meselesinde olduğu gibi başka konularla din arasında bağlantı kurulmaya çalışılırken, bazı temel hususların göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı.
Allah'ın, Hazreti Âdem'den son peygamber olan Hazreti Muhammed'e kadar gönderdiği bütün peygamberlerin tebliğ ettiği ortak dinin İslam olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Çınar, "Tatbikata ait bir takım farklılıklar ve yerel unsurların bulunması, özünde de bir farklılığın olduğu anlamına gelmez. Yüce Allah'ın insanların uymaları ve böylelikle mutluluğa erişmeleri için gönderdiği İslam dini dikkate alındığında, bütün belirlemelerinde emir ve yasak koymalarında beş temel esasın dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Bunlar; yaşama hakkı, şeref ve onur hakkı, düşünme hakkı, inanç ve din benimseme hakkı. Hangi konuda olursa olsun, inanç, ibadet, muamelat veya ahlakla ilgili verilen bütün hükümler, söz konusu beş temel esasla çelişmemek zorundadır. Aksi bir durum söz konusu ise hükmün anlaşılmasında bir sorun bulunduğu anlaşılır. Bu beş esas bütün hükümler üzerinde kontrol görevi yapar. Sanat ve estetik konusu da bu çerçevede değerlendirilmeli ve özellikle tevhid inancı başta olmak üzere, birey ve toplumun inanç ve ahlak ilkeleriyle çelişen bir durum söz konusu değilse dini açıdan herhangi bir sakıncanın olmadığı değerlendirilebilir." şeklinde konuştu.
"Sanat yaşama katılmalı"
Sanatın tanımının tam olarak doğru yapılamadığını ve en eski mağara resimlerinde 32 bin yıl önceye dayandığını belirten Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Özer de şunları kaydetti:
"32 bin yıl önce bunu mağaraya resimleyen insanın bunu ne amaçla yaptığını çok da bilemiyoruz ancak tahmin ediyoruz, öngörüyoruz. Sanatın o günkü yapılış amacıyla bugünkü yapılış amacı aynı değil, yapan kişi de aynı değil. O gün yapan kişi belki de o topluluğun dini lideriydi ki öyle olduğunu düşünüyorum. Bugünse sanatçı toplumda farklı bir rol üstlenen bir kişiye dönüştü. Dolayısıyla sanatın işlevi de değişti. Dolayısıyla 'Sanat şudur.' demek binlerce yıllık süreci bir şekilde tanımlamak doğru değil. Sanatla din arasındaki ilişkide bir yargıya varırken, tek bir tanım, eylem, tek bir eser üzerinden bir yargıya varmak, 'Sanat doğrudur ya da yanlıştır.' demek de doğru değil. Sanatın içerisinde yanlışların da doğruların da olduğu insan eylemleri olduğunu düşünüyorum."
GAÜN İnşaat Mühendisliği Konferans Salonunda gerçekleştirilen ve GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Bedir'in moderatörlüğünü yaptığı panele, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Çınar ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Özer panelist olarak katıldı.
İLKHA