Dindar esnafın, avam esnafa göre sorumluluğu daha ağırdır. Dindar esnafın tüm satış ve uygulamaları müşteri tarafından kontrol altına alınır ve avam esnafta normal görülen bir satış veya uygulama dindar esnaf için normal görülmez. Avam esnaf bu satış veya uygulamasından dolayı yadırganıp kınanmazken, dindar esnaf bu satış veya uygulamadan dolayı yadırganır ve kınanır.
Dindar esnaf tüm uygulamalarında hassas bir terazi gibi olmak zorundadır. Müşteriyi karşılamada, ağırlamada ve uğurlamada farkını hissettirmelidir.
Dindar esnaf kimi noktalarda haklı olsa da avam bir esnaf gibi hareket edemez. Hareket etmesi durumunda haklı olsa bile halk tarafından “yahu sen dindarsın, sen hocasın nasıl böyle davranıyorsun” şeklinde ikaz edilip yadırganır.
Konu ile ilgili şöyle bir darb-ı mesel vardır:
Nasrettin Hoca ile bir şahıs arasında, şahsın Hoca'ya haksızlık etmesi sebebiyle kavga başlar. Hoca haklı olmasına rağmen, onları gören halk “aman hoca ne yapıyorsun? Sen Hoca adamsın, bu adam ile nasıl kavga edersin?” diye Hoca'yı ayıplayınca, Hoca kavuğunu çıkarıp kenara koyar ve “ey hocalık sen şimdilik burada kal” deyip kavgaya devam eder. Tabii ki bu bir darb-ı meseldir. Doğru olduğu şüpheli olmakla beraber, Hoca'nın yaptığı yanlış ve hocalığın şanına yakışmayan bir durumdur.
Kapalı halk pazarı benzeri yerlerde, bir esnafın iş sektöründen diğer bir esnaf ile aynı sektörde iş yeri açamaz. Pazarın içinde, her sektörden bir esnaftan bulunur. Esnafın biri kasap, biri manav, biri marketçi, biri kuruyemişçi ve benzeridir. Kural olarak bir esnafın sattığını, diğer esnafın satmamasıdır. Ancak bu kural zaman içerisinde pazar içerisindeki kimi esnaflar tarafından ihmal edilmekte, kimi esnaf diğer esnafların sattığından yavaş yavaş tezgahına gizli veya açıktan mal taşımaktadır. Tabii ki haklı olarak bu durum, diğer esnaflar arasında garaz ve maraza sebep olmaktadır. Pazar yerinde esnaflık yapan kılık- kıyafeti ve davranışı ile dindarlığını ortaya koyan bir esnaf, durumu müşterilerine, kendini ziyaret eden akıl ve izan sahibi kişilere arz ettiğinde, kendisinin haklılığına onay vereceklerini ve durumun düzeltilmesi için kendisine yardım edeceklerini zannetmektedir. Ancak gelen giden her bir kişi “ya sen hoca adamsın, rızkı veren Allah'tır. Senin de onun da rızkını Allah verir” sözü ile karşılık bulmaktadır. Bu esnaf üç aydır yaptığı davranışından dolayı konuşmadığı kapı komşusuna hemen gidip elini sıkar ve helallik diler.
Dindar esnaf haklı olduğu halde üç aydır konuşmadığı komşusundan helallik dileyerek örnek bir davranış sergilemiştir. Hakikatte de rızkı veren Allah'tır. Pazarın kuralını çiğneyen ise hesabını Allah'a verecektir.
Burada apaçık bir haklılık durumu olmasına rağmen dindarlığın veya hocalığın verdiği bir sorumluluk vardır. Dindar esnaf, dindar kimliği münâsebetiyle kendisine hak vermeyen müşteri ve dostlarının tavsiyesine uymakta ve rızkını Allah'tan bekleyerek komşusu ile çekişmekten vazgeçmektedir.
Özellikle büyük şehirlerde kimi caddelerde bulunan esnaf, park sorunu yaşar. İşyerine getirdiği malını işyerinin önüne kısa bir süre için park ettiği aracından indiren dindar bir esnafa, arkadan bir araç şoförü bütün kuvvetiyle kornaya basmakta ve kızıp bağırmaktadır. Bir an bu araç sahibinin bu davranışına dayanamayan dindar ve aynı zamanda dindarlığının işareti olarak sakallı olan esnaf, kendini tutamayıp şoföre bağırmaya başlamaktadır. “Yahu ne sabırsız adamsın. Görmüyor musun? İş yerine mal indiriyoruz.” Gibi sözler ile karşılık vermektedir. Şoför: “ Hem yolu tutmuşsun hem de bağırıyorsun. Bari sakalından utan” diye karşılık verir. Bu karşılığı alan dindar esnafın eli ayağı tutulur ve hemen şoförden helallik diler.
Örnekler çoğaltılabilir.
Netice itibariyle, sadece dindar esnaf değil, hiç bir esnaf haksızlık yapamaz. Ancak dindar esnafın dindarlığının getirdiği sorumluluk gereği, komşuları ve çevresindeki kişilerle tartışmaktan veya kavga etmekten uzak durması gerekir.
Her hakkın hakkını vermek temennisiyle Allah'a emanet olun.