Necip Fazıl'ın çok güzel bir şiiri var. Bu şiirin bir yerinde şöyle diyor: “Öz yurdunda garip, öz yurdunda paryasın!” Çoğumuz bu mısraların geride kaldığını sanıyoruz ama ne yazık ki öyle değil. Ne yazık ki dindarların hala dilleri ve arzuları kelepçeli… Laik, milliyetçi, solcu, ulusalcı kesimlere tanınan özgürlük ne yazık ki dindarlar için hala mayınlı tarla…
Bunun nedenleri üzerinde durmayacağım. Bazıları maslahat bahanesi, fincancı katırlarını ürkütmeme bahanesine sığınabilir, bu tür meseleler üzerinde tartışılabilir de. Yirmi yıla yakındır dindarlara yönelik üvey evlat muamelesini, dindarların özgürlüklerinin kısıtlanmasını, dindarlara yapılan haksızlık ve zulümlerin görmezden gelinmesini hep aman fincancı katırlarını ürkütmeyelim bahanesiyle hoş göre geldik. Lakin bu fincancı katırlarının ikna olacağı yok. Köşe başlarını tutmuş ve dokunulmaz sayılan bu monşerler fırsatını bulunca Amerika, israil, Avrupa ve diğer derin güçlerle iş tutup darbe teşebbüslerinden de geri durmuyorlar.
Darbeleri önleyen, zor günlerde meydanlara dökülüp canı pahasına şer güçlere geçit vermeyen, en sıkıntılı zamanlarda Hızır misali yetişen dindarlar, amma velakin görmezden gelinen, yok sayılan, koyun sürüsü olarak görülen, düşüncelerini ifade hürriyeti bile tanınmayan yine dindarlar.
Elin ateisti göğsünü gere gere ben Allah'a inanmıyorum diyebiliyor. Gazetelerinde, dergilerinde yazılarıyla, karikatürleriyle Müslümanların kutsallarıyla, Allah'ın yüce peygamberleriyle alay edebiliyor. Irz düşmanları, namus ve ahlak düşmanları çoğu sefer devletin de imkânlarını kullanarak her türlü çirkinliği yapabiliyor. İçkiciler, zinakârlar, kumarbazlar hiçbir engelle karşılaşmadan ahlaksızlıklarını yapabiliyorlar. Ülke faizcilerin, tefecilerin cenneti olmuş adeta. Haksız kazanç, işçilerin emeğinin sömürülüp halkın çoğunun ucuz işgücü olarak kullanılması almış başını gitmiş. Eşcinseller, homoseksüeller bu lanetli eylemlerini hiç kimseden çekinmeden, hatta sosyal medya ortamında paylaşarak yapabiliyorlar.
Ve laikçi medya… Sabah akşam Müslümanları aşağılamaktan, Müslümanların değerleriyle alay etmekten, İslam âlimlerinin söz ve yazılarını çarpıtıp linç kampanyalarını başlatmaktan çekinmiyorlar. Bütün bunlar korkunç bir tepkisizlik ve vurdumduymazlık ortamında yaşanıyor. Kimsenin bir şey dediği de yok.
Komünist rahatça Komünistim diyebiliyor, Kapitalist rahatça Kapitalistim diyebiliyor ve diğer batıl düşünceler, ideolojiler. Ama bir Müslüman ben İslam hukukunun uygulanmasını istiyorum, Kur'an'i değer ve öğretilerin toplumsal hayatta karşılığının olmasını istiyorum diyemiyor. Öbürlerine özgürlük var Müslüman'a yok…
Tutuklular için de aynı durum söz konusu… Tutuklu batıcı, laik, marksist, kemalist, ulusalcı olunca adalet mekanizması hemen çalışmaya başlıyor. Askeri darbeler yapıp yüzbinleri katletme planları yapan Ergenekoncular, KCK'lılar ve daha birçokları hemen bırakılıyor. Ama tutuklu dindar olunca, 28 Şubat mağduru da olsa, FETÖ hâkimlerinin keyfi yargılamasıyla tutuklanmış da olsa ömrünü zindanda geçirmeye mahkûm oluyor. Üstüne üstlük ölümcül hastalığa da yakalanmış olsa, kanser de olsa durum değişmiyor. Başı ağrıyan solcu tutukluyu serbest bırakanlar yirmi yıldır cezaevinde çile dolduran 28 Şubat mağduru kanserli tutukluyu hastaneden, ölüm döşeğinden kaldırıp ellerine kelepçe vurarak cezaevine gönderebiliyor.
Ve bütün bunlar aman laikçi kesim öfkelenmesin, onların tepkisini çekmeyelim, onları kızdırmak olmaz bahanesiyle yapılıyor.
Laikçilerin, onlar gibi olmadıkça, onlar gibi içki içip eşlerinizi, kızlarınızı tesettürden arındırmadıkça asla sizden razı olmayacaklarını ve her fırsatta sizleri devirmek için planlar hazırlayacaklarını, dostlarınızın dindar halktan başkası olmadığını ne zaman anlayacak ve dindarları üzmekten, küstürmekten vazgeçeceksiniz?