İktidar merkezli yaşanan ahlaki yozlaşmaya değinmeye çalıştım. Maalesef Ak Parti'deki geçmişi İslamcı, bugünü Müslüman olan kardeşlerimiz, iktidar ile birlikte çarpık anlayışlar geliştirdiler. İktidar partisi olmayı kulleteyn olarak görüyorlar.
Bilirsiniz, fıkıhta kulleteyn konusu vardır. Miktarı iki kulle olan suya düşen bir necasete rağmen, o su temiz sayılır.
Ak Partili kardeşler kitle partisi olarak partilerini kulleteyn görüyor ve vicdanlarını bununla rahatlatıyorlar. İçlerine ve etraflarına bulaşan necasetleri kulleteynin hükmüne veriyorlar. Ancak partinin içinde ve etki alanında yaşanan ahlaki yozlaşma/bozulma, bu hükmü geçersiz kılıyor. Çünkü kulleteyndeki necasetin büyüklüğü suyu/partiyi bozdu.
Geçen yazımda da belirttim; iktidarın yanlışları İslam'ın hanesine yazılıyor bir kesimin gözünde. İslam din olarak tartışmaya açılıyor. Bunu yapanlar sadece İslam düşmanları değil. Savrulan eski İslamcılar da şu anda bunu yapıyor.
Eski İslamcı olup şimdilerde keskin muhalefet sergileyenlerden birinin dindarlık ve ahlak üzerine röportajını seyrediyorum... Ama hayretler içinde...
Kemalistlerin dahi kendisinin keskinliğine yetişemediği bu şahsın geldiği nokta, Müslümanlığı adına hayra alamet değil. Kemalistlerin tezahüratları altında, Müslümanların yanlışları üzerinden dine vuruyor.
Ne diyor söz konusu röportajda?
-İnanç insana ahlak vermiyor. (İnsan, inançtan ahlak almıyor demiyor.)
-Müslümanlık niye ahlak vermiyor? (Müslüman İslam'dan niye ahlak almıyor demiyor)
-Din ne diyorsa ahlak adına hiçbiri yok. Din temizlik diyor; İslam ülkelerinde temizlik niye yok?
Tabi, bu gibi soru tarzında ithamlarına, iktidardan ve genel Müslümanlıktan olumsuz örnekler de veriyor. Sonuçta vardığı nokta korkunç:
-Toplumsal hayatta din olmaz. Olmuyor, olmadığı bu iktidarla bir kez daha görüldü. Osmanlı da bu sebeple yıkıldı. Dini toplumsal hayattan çıkarmak ve bireyin hayatına koymak lazım.
İlk bakışta doğru şeyler söylüyor gibi görünse de doğru ve yanlışları koyduğu şapkadan çıkardığı, zehirli yılan oluyor.
Bir kere din de bir araçtır, mensuplarının yanlışlarının cezası dine kesilmez. Toplu taşım araçlarını sarhoş kullanan şoförler sebebi ile bir ülkede toplu taşım araçları yasaklanmaz.
İkincisi; din topluma hükmettiği dönemlerde “oldu”, sonra din bırakılıp heva hevesle toplumlara hükmedilmeye başlayınca “olmadı”. Halbuki Osmanlı bu konuda en büyük örnek ve delildir. Osmanlı küçük bir kabile iken İslam ile imparatorluğa ve medeniyete dönüştü, ne zaman idarede İslam'ın adaletinden ve ahlakından uzaklaştı, o zaman yıkıldı.
Üçüncüsü, İslam toplumlarında temizliğin olmayışı İslam ve Müslümanlığın eseri değil, İslam ülkelerindeki rejim ve idarelerin eseridir. Kemalist rejim de bunlardan biridir. Türkiye'nin, Kemalist rejim mensuplarının idaresinde olduğu dönemleri hatırlayın; kirden, pislikten, çöpten geçilmiyordu. Ama bütün eleştirdiğimiz yanlışlarına rağmen ne zaman Müslümanlar iş başına geçti, Türkiye temizlikle tanıştı.
Demek ki toplumdaki temizlik avamdan ziyade idareye bakar.