İnsanın kafa dışındaki kısmına beden adı verilir. Beden ile kafayı birleştiren de boyundur. Bu nedenle köleye “boyunduruk-rakabe” adı verilmiştir. Çünkü kölenin kafası ile bedeni, beyni ile kalbi arasında bağ kopuktur.
Kafa ile kafiye aynı köktendir. Şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren hecelere kafiye denir.
Teknik olarak Kafa eril, kafiye dişidir. İçerik olarak da bu böyledir. Kadın kafiyedir. Bazen kendisi söze uyak olur bazen de söz ona uyar. Zira uyumun ahengin ölçünün olması için kafiyenin olması gerekir. Hani aşk ve muhabbet de kafiyelidir. Ailede kafa ile kafiye birleşmelidir. Söz hem anlamlı hem de kafiyeli olursa şiir olur, şuur verir.
Peygamber (sav), “Ben mukaffi'yim” buyurur. Bu, “ben kafiyeyim, aşkın ve özgürlüğün tadı benimdir. Sözün, fikrin uyumunda ölçü benimdir. Uyak benimdir. Bütün âlem bana göre kafiyesini belirler. O zaman sözün şiir ve de şuur olması benimle mümkün olur.” anlamına gelir.
Kafa düşünce, kalp duygu üretir. “bilmediğin şeylere kafayı takma...”(İsra:36) Buyrulur. Demek ki kafa ile gönül arasında sağlam bir irtibat olmalıdır. Bütünlük olmalıdır. Yoksa kalp farklı çarpar. Kafa farklı çalışır. O zaman Baş çaresizlikten kafayı yer. Kalp de kendi çalar kendi oynar.
Kalbi çalışan ama beyni-kafası biten kimse için “bitkisel hayata girdi” denilir. Çünkü bitkide can var, kalp var ama kafa yok. İşte kafası çalışmayan, sadece kalbi çalışan kimse adeta bitki gibidir.
Kafa sağlam olduğu halde kalp durursa kafanın ömrü saniyelerledir. Demek ki insan hem kafiyeye hem de kafaya hâkim olmalıdır. İkisinin de ölçüsü ve ruhu onda olmalıdır. Kafadan konuşmayacak, sözü kalpten söyleyecek.
Şimdi Batı dünyası Amerika, İslam âlemine ve tabi Türkiye'ye şu mesajı veriyor, “kafa biziz. Sözü biz söyleriz gerisini tam veya yarım kafiye şeklinde siz tamamlarsınız. Sizin alanınız kafiyeyi tamamlamakla sınırlıdır. Çünkü kafa biziz. Sözü biz söyleriz. Siz iç kamuoyuna bunu tam kafiyeyle olmadı yarım kafiyeyle izah edersiniz.”
Onlara göre diplomasi kafiyenin tam veya yarım olması için yapılır. Yoksa onlar kafa kafaya diplomasi istemez. Onlar kafa diplomasisi istemiyor kafiye diplomasisi istiyor.
Onlar öyle istesin. Ama ne Türkiye'ye ne de hiçbir İslam ülkesine artık Batıyla kafiyeli diplomasi yürütmek yakışmaz. Kafiye diplomasisi ancak aile içinde olur. Eşler arasında olur. Ama dışarıyla kafa diplomasisi yürütmek gerekir. Elbette bunun kısa vadede bazı sıkıntıları olabilir ama bunlar geçicidir.
Dışa karşı kafalı diplomasi içe karşı kafiyeli siyaset yapmak gerekir. Tersi olursa bitkisel hayata gireriz. Boyunduruk altına gireriz. O zaman kimseye Kafa tutamayız. Çaresizlikten kafayı yeriz. Herkes bizimle kafa bulur ama kendimiz kafayı bulamayız. Kafamıza dank etmez. Kafamız karışır. Kafamız bunalır ve bulanır. Kafamız kazan gibi olur. Kafamızı toplayamayız. Kafamıza bir şey koyamayız. Kafa dinlendiremeyiz. Kafayı çalıştıramayız. Kafayı dinleyemeyiz. Kafamız kendi kaynaklarımızla değil onlarınkiyle dolar da dolar ve boşuna dolar.