Azim ve cesaretle Aksa ve Filistin için direnen Gazze'nin yiğit evlatları, biiznillah Siyonistlere unutulmaz acı bir ders verdiler Direnişin fitilini ateşleyen etkenlerin başında, Siyonistlerin Mescid-i Aksa'yı işgal edip necis postallarıyla mahremiyetini çiğnemelerinin yanında, Şeyh Cerrah mahallesinde ikamet eden Müslüman aileleri evlerinden zoraki dışarı atıp göçmen Yahudi’leri evlerine yerleştirme girişimleri gelmektedir. Gasıp çetenin zorbalığına karşı koyan Kudüslü yiğitler, Aksa ve çevresinde oruçlu halleriyle direnerek destansı bir mücadele verdiler ve Siyonistlerin lanetli tuzaklarını boşa çıkardılar. Direniş erleri Kudüs uğruna ölümü öldürüp Sedd-i Zulkarneyn misali siyonistlerin hayasız akınını canları pahasına durdurdular.
Kıyam meşalesini yakan Kudüslü yiğitlerin feryatları Filistin'in her belde ve şehrinde yankılanmaya başladı. Kudüs'ten yükselen feryada Gazze'den cevap geldi. Ümmetin medarı iftiharı olmayı fazlasıyla hak eden Kassam Tugayları’nın, Gazze Şeridi’nden ateşlenen uzun menzilli füzelerinin, israil'in Tel Aviv ve en uzak şehirlerine kadar ulaşmaya başladığını gören Siyonistler, Gazze'yi karadan ve denizden kuşatıp top atışlarına tuttular. Vahşette sınır tanımayan işgal ordusu, tüm uygar dünyanın (!) gözleri önünde Gazze'de masum bebe, kadın ve ihtiyar ayırt etmeksizin önüne geleni katletti ama insan hakları kuruluşlarının gıkı bile çıkmadı. Her ramazanda olduğu gibi bu ramazanda da Gazzeli mazlumlar iftar ve sahurlarını yine bombalar altında yapmışlardı. Bayram desen, Gazzeli çocuklara bir daha zehir olmuştu.
İnsan hakları havarisi kesilip demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden medeni dünya(!), sergilenen vahşeti görmezden gelip pişkince; israil'in HAMAS'a karşı kendini koruma ve savunma hakkının bulunduğunu söylemekten de içtinap etmediler. Emperyalist ABD de ülkesindeki Yahudi Lobisinin baskısıyla israil'in yanında olduğunu deklare edip silah vermeye devam etti. Her şeye rağmen direniş cephesi bu defa daha bir hazırlıklı ve motivasyonu yerinde savaşıyordu. HAMAS ve İslami Cihad, İran İslam Cumhuriyeti’nin teknoloji transferiyle geliştirdiği menzili 250 km'yi bulan füzeleri fırlatarak israil'in şehirlerini cehenneme çevirerek direnmenin zafer getirdiğini bizlere öğrettiler.
Hem Siyonistlerin, delinmez sanılan, 'demir kubbe hava sistemi' gök kubbenin sahibinin nusret ve yardımıyla fırlatılan füzelerle kalbura dönmüştü adeta... Kassam'ın ateşlediği füzelerle hayatı cehenneme dönen domuz sürüleri, can havliyle evlerini terk edip günlerce sığınaklarda yaşamaya mahkûm kaldılar. Allah'tan niyazımız bir dahaki ramazanda Siyonistler, Gazze veya Filistin'in herhangi bir şehrine saldıracak gücü ve cesareti kendinde bulmasın. Ümmet olarak imkânsızlıklar içinde direnip siyonistler karşısında teslim bayrağını çekmeyen onurlu direnişçilere maddi olanaklar sunmak gerekir ki mücadele zaafa uğramasın.
Bu süreçte Yahudi zulmünü telin için dünyanın değişik coğrafyalarında, Filistinli kardeşlerimizin içinde bulunduğu zorluğa dikkat çekmek adına protesto ve boykot gösterileri düzenlendi. Ümmet olarak namaz ve secdelerimizde direniş erlerinin muvaffakiyet ve zaferi için dua ve niyazda bulunduk. Namaz çıkışlarında basın açıklaması yapıp meydanlarda slogan attık. Konvoylar oluşturarak arabalarla şehir turları atıp Siyonist vahşeti lanetledik. Sosyal medya platformlarında Filistinli mazlumların kuşatılmışlık ve Gazze'ye uygulanan maddi ambargoları işledik. Yapılanlar önemli olmakla birlikte fiili duanın kavli duadan daha tesirli olduğu hakikatini de unutmamak lazım. Zira kabul etmek gerekir ki israil'i ümmetin sloganları değil, Kassam'ın uzun menzilli füzeler kahretmiştir.
Filistin ve Aksa konusunda Müslümanlar Kürdü, Türkü, Fars’ı ve Arap’ıyla tek ses ve tek yürek olmasını az buçuk da olsa bu defa becerdiler. Müslüman halkların kavmi, meşrebi ve mezhebi kaygılardan uzak söylemler geliştirerek meydanlara inmesi takdire şayan bir tabloydu. Ancak halkı Müslüman ülkelerin devlet başkanları, israil'in katliam ve cinayetlerini cılız bir sesle kınamanın ötesinde somut bir adım at(a)madılar. Tabi bu arada hakkını teslim etmek gerekirse; Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan çok sert sözlerle israil'e yüklendi, adeta israil'e demediğini bırakmadı, ama devlet olarak somut adımlar atılmadığından tepkiler cılız kaldı. Hasılı kelâm, israil'in saldırılarını geçici olarak durdurması Müslümanları rehavete düşürmesin, zaferleri tamamına erdirmek gerekir. Üstelik gerçek zafer, Kudüs, Filistin ve bütün İslam beldelerinin işgalden kurtarıldığı gün olacaktır. Öyleyse ateşkes kararı, zaferden öte Gazze'nin yaralarını sarması, evlerini inşa etmesi ve direniş güçlerinin yeniden enerji toplaması için iyi bir fırsat olabilir.
Gökyüzünde inşa edilip yeryüzüne indirildiğine inanılan şehir, Peygamber ve evliya kokulu Kudüs! Sana ve direnişin tüm erlerine binler selam olsun!