Binlerce Sudanlının bir araya geldiği Cuma hutbesinde Başkan Görmez, İslam dünyasına yönelik önemli mesajlar verdi.
İslam’ın din kardeşliğine verdiği öneme temas eden ve kardeşlik hukukunun aynı zamanda Allah’ın yarattığı bütün varlıklara karşı merhameti gerektirdiğini dile getiren Başkan Görmez, İslam dünyasına yönelik önemli mesajlar verdi. İslam âleminde yaşanan olumsuzlukları açıklayan Başkan Görmez, şunları söyledi:
İslam âlemini geride bırakan 6 hastalık
“Hep beraber saflarımızı birleştirmeliyiz. Irkçılık ve soya dayanan, mezhepsel ve meşrepsel ihtilaflarımızdan uzak durmalıyız. Mutluluk, kalkınma ve gelişmişliğe erişmemizi engelleyen tüm engelleri birer birer yok etmeliyiz. Bizi yok eden ve içtimai hastalık sayabileceğimiz 6 engel vardır. Bu hastalıklar, içtimai, iktisadi ve beşeri açıdan kalkınmamızı engellemektedir.
“Ümitsizlik, halkları ve milletleri parçalayan bir hastalıktır…”
Müslüman toplumlarımızın kalkınmasını ve gelişmesini engelleyen ilk içtimai hastalık, genellikle İslam âleminde hâkim olan ümitsizlik halidir. Ümitsizlik, halkları ve milletleri parçalayan bir hastalıktır. Bu durum aynen kanser hastalığına benzemektedir. Ümitsizlik her türlü gelişmeye manidir. Bu hastalığın tedavisi ümit ve iyimserliktir. Dolayısıyla Allah’ın desteğinden ümit kesmeyiniz.
“Samimiyetsizliği aşmanın yolu doğruluk ve sadakati egemen kılmaktır…”
İkinci içtimai hastalık, Müslüman milletlerin fertleri arasında mevcut olan samimiyetsizliktir. Bu hastalığın tedavisi sadakat ve doğrulukla mümkündür. Kurtuluş ancak sadakatle gerçekleşir. Sadakat sağlam iptir. Müslümanın Müslümana sadakatini, ekonomik, kültürel, sosyal ve her alanda sağlamak gerekmektedir.
“Ümmetin arasındaki husumetin yok olması sevgi ve hoşgörüye bağlıdır…”
Üçüncü içtimai hastalık ise ümmeti Muhammedin fertleri arasındaki husumetlerdir. Bu hastalığın tedavisi de birbirlerinin arasında sevgiyi ve hoşgörüyü yaymaktır. Müslüman milletleri zaafa götüren en önde sebeplerden birisi de dayanışmanın ve yardımlaşma ruhunun Müslümanlar arasından yok olmasıdır. Maalesef, saygı ve sevgi gibi kimi güzel sıfatların örselenmiş olduğu da ilave olumsuzluktur.
“İslam ümmetini tefrikaya götüren sebeplerden uzaklaşarak, birleştirici bağlara sarılmak gerekmektedir…”
Dördüncü içtimai hastalık ise İslam ümmetinin rahatsızlık duyduğu tefrika ve Müslümanı birbirine bağlayan bağlardan habersizliktir. Bu hastalığın tedavisi tefrikaya götürücü tüm sebeplerden uzaklaşmak ve birleştirici bağlara sarılmaktır. Çünkü ırkçı ihtilaflar, dil farklılığı ve bunlardan doğan tüm gerginlikler, yeryüzündeki Müslümanların saflarının bölünmesine yol açmıştır. Birçok İslam ülkesi bu yıkıcı olan problemlerle boğuşmaktadır, sorunlar yaşamaktadır. Bu yüzden Müslümanlar arasında birleştirici dini bağları yeniden inşa etmek gerekmektedir ve Allah’ın emrine aykırı olduğu için tefrika ile mücadele etmek durumundadır. Aralarımızda birbirimizi hakir görmek ve ayrışma ruhu devam ettiği sürece refah ve mutluluğa ermemiz mümkün değildir.
“İslamî hükümlere duyarsız kalmaktan kaynaklanan kötü huyların tedavisi, Allah’ın emirlerine sarılmakla mümkündür…”
Beşinci içtimai hastalık İslami hükümlere karşı çıkmak ve duyarsız kalmaktan kaynaklanan kötü huyların artmasıdır. Bu parçalayıcı hastalığın tedavisi ise Allah’ın emirlerine sarılmaktır. Zira Allah, ümmet arasında meşvereti, kardeşliği, şefkat ve merhameti emretmektedir.
“Ümmetin geri kalmasının temel sebebi, şahsî menfaatlere öncelik verilmesidir…”
Altıncı içtimai hastalık kişinin şahsi menfaatlerine öncelik verip yoğunlaşmasıdır. Ümmetin geri kalmasının temel sebebi budur. Müslümanların mutluluklarının anahtarı şûradır, istişaredir. Bu ümmetin anahtarı ve geleceğini parlatacak olan unsur, meşverettir. Fertler kendi aralarında meşveret uygularken tüm mezhep ve gruplar da tüm bölgelerde aynı yolu izleyerek aralarından meşvereti prensip etmeliler. Bu ümmete reva görülen her türlü engelin çözülmesi ve yok edilmesi ancak ve ancak şura ile meşveretle ve imanî şefkatten ve İslamî yücelikten kaynaklanan dini hürriyetle mümkündür.
“Cehalet, tembellik ve tefrikayla mücadele etmeliyiz…”
İslam dünyasının gelişmesini üç unsur engellemektedir. Birincisi cehalettir; İslam, kendisinden önceki döneme cahiliye dönemi isimlendirmesi yapmıştır. Çünkü İslam dinine meydan okuyan başlıca düşman cehalettir. İkinci zararlı unsur, tembelliktir. Günümüzde İslam ümmetlerinin başlıca zaaf sebeplerinden bir de tembelliktir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de “İnsan için ancak çalıştığı vardır...” (Necm:39) buyrulmaktadır. Üçüncüsü tefrika ve ayrılıktır. Müslüman toplumunun dayanışmasını ve birliğini parçalayan ve mahfeden husus tefrikadır. İslam, birliği emretmektedir.
“Meşru amaçlara, gayr-i meşru yollarla ulaşılamaz…”
Kur’an-ı Kerim, dinleri bölük pörçük ve paramparça eden kavimleri kınamaktadır. İslam dininin bu alandaki beyanı gayet açıktır. Meşru amaçlara terör, aşırılık, azgınlık ve şiddet gibi gayri meşru vesilelerle asla ulaşılamaz. İslam dini, fitneciliğe, her türlü gasp ve yıpratma yöntemlerine başvurmayı kesinlikle men eder. İslam dini, fitneyi cinayetten daha beter görür. Dinin Allah’a has kılınmasını emreder. Dinin bir şahsa özel kılınmasını da reddeder.”
Başkan Görmez, daha sonra Cuma namazını kıldırdı. Cuma namazına, Sudan’dan kabine üyeleri, İrşat ve Evkaf Bakanı Fatih Tac es-Sir de katıldı.
Başkan Görmez, namaz sonrasında Sudanlı Müslümanlarla cami içinde ve çıkışında sohbet etti. (İLKHA)