Türkiye'nin dört bir yanında inşa edilen camilerin manevi açıdan da ihya edilmesi gerektiğini hatırlatan Diyarbakır İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır, özellikle son zamanlarda din görevlilerine yönelik başlatılan olumsuz algılara karşı Müslümanların din görevlilerine daha fazla itibar ve saygı göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
"Camiler ve Din Görevlileri Haftası" dolayısıyla açıklamalarda bulunan Karabayır, "Camiler ve Din Görevliler Haftasının hayırlı ve mübarek olmasını temenni ediyorum. Ekim ayının ilk haftası, 1986 yılında camiler haftası olarak idrak edilmeye başlamıştır. 2003 yılında da din görevlileri de bu işin içine katılarak Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak idrak ediliyor." dedi.
Salgın döneminde camilerde oluşan cemaat eksikliğinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Karabayır, konuşmasına şöyle devam etti:
"Allah Teala, bizlere imtihan için göndermiş olduğu ve dersler almamız gereken bu Covid-19 sebebiyle üzgünüz, birazda mahzunuz.
Çünkü camilerimizdeki cemaat sayımızın azalmış olması ve toplumumuzda dini hayatın sekteye uğraması bizi son derece üzüyor."
"Coronavirus, bize camileri imar etmenin ne anlama geldiğini hatırlattı"
Karabayır, "Tövbe süresinde belirtildiği üzere, 'Allah'ın mescitlerini Allah'a ve ahiret gününe inanan namaz kılan ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar eder.' Biz, imar etmenin ne manaya geldiğini unutmuş, gaflete dalmış, nimete alışmış; yokluğu, hastalığı, çile ve sıkıntıyı, öleceğimizi ve ahirete gidip hesap vereceğimizi unutmuştuk. Şimdi bu virüs bize bunları hatırlattı." dedi.
Camilerin imar edilmesi tabirine açıklık getiren Karabayır, "Hayatımızdaki en etkin unsurumuz olan camilerimizi, yeniden imar etmek durumundayız. İmardan kasıt, camilerin binasını yapmak değil; Peygamber Efendimizin (sallahu aleyhi ve sellem) mescidi nasıl imar edildi ise nasıl bir fonksiyon ifa etti ise aynısını bizim yapmamız lazım." şeklinde konuştu.
Din görevlilerinin vazifelerinin önemli ve bir o kadar da şerefli olduğunu hatırlatan Karabayır, konuşmasına şunları ekledi:
"Ama o kadar da büyük bir sorumluluk olduğunu da yeniden düşünmemiz lazım. Bir din görevlisi olarak Peygamberime ne kadar benziyorum? O minberin varisi olarak benim hangi ahlakım ona benziyor? Özelikle yürekleri ve dertleri imar etme adına ben neler yapıyorum? Sorularını kendimize dert edinmemiz gerekir. İşte o yüzdende Anadolu'da veya İslam ülkelerin tamamında tarih boyunca bir yerleşim merkezinde bir yer yapılacaksa ilk önce oraya mescit yapılırdı. Çünkü o şehir onunla hayat bulurdu."
"Mescitlerimizi yeniden canlandırmamız gerekiyor"
Gayri Müslimlere gösterilen saygının Müslüman din adamlarına da gösterilmesi gerektiğini belirten Karabayır, "Bugün Türkiye'mizde Süryani, Hristiyan, Yahudi ve başka dinlerin mensuplarına kendi din adamlarına gösterdikleri saygıyı gösteriyorlar. Ama biz, toplumumuzun artık kendi din adamlarının da kıymetini bilmesini istiyoruz. Din adamlarımız da kendi kıymetlerini bilsinler. Herkes kendine yakışanı yapsın." şeklinde konuştu.
Evlatlar içerisinde okulda başarı göstermeyen, evde yaramazlıkta sınır tanımayan veya çevresine asi olan çocukların medrese eğitimine veya din görevliliğine layık görülmesi fikrini eleştiren Karabayır, "Toplumumuzun, din adamlarımız daha iyi olsun diye gayret etmesi lazım. Toplumumuzda 'çocuğum hiç olmasa İmam Hatip Okuluna gitsin veya medreseye gitsin, hafız olsun.' Bu çok ayıp bir bakış açısıdır. İnançlı insan bunu söylememelidir. Türkiye'de zekasıyla eğitimlerde ilk binlere veya 2 binlere girmiş bir çocuk, niye ilahiyat fakültesine gidip kendini ziyan etsin, neden hafız olsun diye kendi dindar vatandaşlarımızdan zaman-zaman bunu duyuyoruz." diye belirtti.
"Evlatlarımızdan en zekileri ve kabiliyetlileri din mensubu olmalıdır"
Karabayır, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Bizim çok etkili ve yetkili zekasıyla, ahlakıyla, irfanıyla, yabancı diliyle, sanat ve güncel olan her şeye idrakiyle yetişmiş yeni din mensuplarına ihtiyacımız vardır. Bunun içinde toplum olarak böyle sözleri dememeliyiz. Medreseye giden insan mübarektir, zekidir, Allah'ın ehli olma adayıdır. Dolayısıyla bunun için en zekilerimiz ve en kabiliyetlerimiz din mensupları olmalıdır ki toplum onların peşinden doğru yürüyebilsin."
İslami kimlikleri karalayan karakterlere gönderme de bulunan Karabayır, "Bugün bizler, tacizcilerin ve İslamiyet'i yanlış anlatıp isminin başında ünvanı olan, akademik kariyeri veya toplumun ileri gelen birisi olarak temayüz etmiş kişiliklerin insanlara ihya değil de farklı olumsuzluk verebildiğini ve şırınga etiğini, insanları yanlış yönlendirdiği görüyoruz. Bugünlerde bunu daha iyi anlıyoruz. İşte bu yüzden bu hafta bizim için çok önemlidir."