Peygamber Sevdalıları’nın davetlisi olarak ben de Newroz Miting alanındaki yerimi aldım. Miting öncesi yaşanan engelleme girişimleri bu Kutlu Doğum etkinliğini bir başka anlamlı kılıyordu.
Kimse yüksek sesle dillendirmese de miting alanının dolup dolmayacağı herkes tarafından merak ediliyordu. Doğrusu o meraklılardan biri de bendim.
Saat 11.30 gibi gittim miting alanına. Alan için özel yapılmış olan asıl büyük platform yerli yerinde duruyor. BDP’li belediye izin vermediği için kullanılmamış. Hemen önünde hacim olarak ondan daha küçük bir platform. İsminde “barış” ve “demokrasi” ( demokrasinin “halk yönetimi” olduğunu hemen söyleyelim) kelimeleri bulunan bir partinin oraya gelen halkın parasıyla yaptırdığı bir platformu yine o halka yasaklaması faşist, totaliter ve jakoben anlayışların hakim olduğu 1930’lu yılların ilkel yönetim anlayışını hatırlattı bana. Meşhur “Halka rağmen halk için” retoriği eşliğinde tabi.
Aynı şekilde en temel insani ihtiyaç olan tuvaletlerin halkın kullanımına açılmamış olması, halkı için mücadele ettiğini iddia eden bir zihniyet için tam bir turnosol kağıdı görevini görmüştür. Hele hele etkinliğin sürdüğü bir esnada suların kesilmiş olması tam bir barbarlık ve bağnazlık örneği oldu.
Evet, bütün günah çıkarmalara, bütün “efendim biz de peygamberi severiz, kutlu doğumu engelleme girişimimiz yok” şeklindeki sözlere rağmen ortada olan hakikat ve pratik, fazla söze hacet bırakmıyor.
BDP’nin Kürtlerin CHP’si olduğuna dair yapılan bütün yorumlara haklılık kazandıracak bir süreç yaşandı. Halkın dini değerleriyle barışık yaşamamanın faturası CHP’ye çok ağır oldu. Bu Müslüman halk, 60 yılı aşkın bir süredir CHP’yi tek başına iktidara getirmeyerek ona unutamayacağı bir ders vermiştir. Sanırım BDP’nin de böyle bir derse ihtiyacı var.
Son günlerde BDP ve PKK’’ye yakın kaynaklardan gelen itiraf gibi açıklamalar meselenin birileri tarafından yeni yeni anlaşılmaya başlandığı hakikatini ortaya koymaktadır. KCK tarafından yapılan sorumsuzca ve provokatif tarzlı açıklamadan sonra özellikle Ahmet Türk ve kısmen de olsa Duran Kalkan’ın, ayağı yere basan açıklamaları elbette olumlu gelişmelerdir.
Temenni ediyorum ki bunlar kurumsal bir kimliğe dönüşür. Yoksa bu durum, BDP milletvekili Altan Tan’ın şeriatçılığını ilan eden konuşmalarının BDP’nin tüzel kişiliğinde hiçbir yerinin olmaması garabetine dönüşür.
Bir taraftan bunları düşünürken bir taraftan da alanı gözlemliyordum. Saat 14.30 itibarı ile alana akan insan selinin meydanı hıncahınç doldurduğunu görünce, akim kalmaya mahkum bu cılız engellemeler karşısında gayr-ı ihtiyari acı acı güldüm. Tarih boyunca bilmem kaç milyonuncu bir teşebbüsün de sonuç vermediğini canlı canlı müşahede ettim.
“Eller kalksın havaya
Buradayız burada
Aşkınla ya Muhammed(SAV)
Yolundayız yolunda”
dizeleri eşliğinde aşkın cezbe halini aldığı, kalplerin zikrullahla itmi’nana erdiği ve en uzak köşelerden bile bayrakların kalktığı eşsiz bir ana tanıklık etmek... Tarifsiz gerçekten...
Sarıkları ve cübbeleri içindeki değişik İslam coğrafyalarından gelen İslam alimlerinin platformda hakla buluşması ayrı bir güzellikti. Onları platformda gören halkın tekbirleri, sanırım ümmetin hasretini çektiği ve bu günlerde çokça ihtiyacımızın olduğu manzarayı tebrik etmeye yönelikti.
Her şey çok güzeldi. Teşekkürler Peygamber aşıkları ve Peygamber Sevdalıları. Ey bize bu manevi lezzetleri yaşatan isimsiz kahramanlar! Allah ve Resulü(SAV) ebediyyen sizden razı olsun inşaallah.
NOT: Kalbindeki peygamber aşkını şiire dökerek bizi ağlatan küçük bacımızı, asla tesadüf olmayan bir vesile ile ulaştığı büyük mertebeden yani şehadet mertebesinden dolayı tebrik ediyor, ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyor ve taziyelerimi sunuyorum.
Ayrıca etkinlik dönüşü Siverek yakınlarında geçirdiği kazadan dolayı iki ayağı kırılan ve şu an Diyarbakır’da hastanede yatmakta olan Konya’dan değerli Halit Ağabeyimizin eşine Cenab-ı Allah’tan acil şifalar dilerim.