Devletin soğuk protokollerine hapsolmuş törenlere değil, dolu olduğu kadar samimi, içten ve özgün biçimde hazırlanan programlara ilgi gösteren halk, gitgide Nisan ayını adeta baştan sona Mevlid, Salavat, İlahi ve Efendimiz'in(sav) hatıraları ile idrak etmeye başladı.
Bu ise, devletin eliyle değil sivil insiyatiflerin ve özellikle de yüzlerce yerde ciddi kalabalıklarla ve kendine has ilginç güzelliklerle bu heyecanı yayan Peygamber Sevdalıları Platformu eliyle oldu. Bu etkinliklere bir defa giden kimseler, ikincisini hasretle bekler oldular. Dolayısıyla ilgi her yıl katlanarak arttı.
Tabi yapılan şey her ne kadar ilahi, ezgi ve Siyerle ilgi bilgi ve heyecanın paylaşımı olarak gözükse de, işin aslı; Nebevi bir şuur, bilinç, muhasebe, kaynaşma, aidiyet ve muhabbet gibi birçok değerin kazandırılması idi.
Öyle ki, mesela Diyarbakır'da Peygamber Sevdalıları'nın düzenlemiş olduğu Kutlu Doğum Mevlidine gitmeyip de kaçırdığı zaman, o yılın kendisi ve ailesi için iyi geçmeyeceğini düşünen insanları duyduğumda çok şaşırmamıştım. Çünkü, o etkinlikteki manevi tılsımı bizzat hissedip duygularını birbirine aktaran kalabalıkların bundan folklorik birtakım çıkarımlar yapmaları bile doğal olacaktır.
Bu ülkede kalabalıkların mevlid dinlerken bu denli gözyaşlarını tutamadığı programlar hangisi diye soran olursa, herhalde Peygamber Sevdalıları'nın düzenlediği Kutlu Doğum etkinlikleri denecektir. Ya da yaşlı teyzelerin bile saatlerce, etkinlik alanında, ayakta, bıkmadan yorulmadan dinlediği mevlid hangisi, veya, yağmura, yakıcı güneşe aldırmadan takip edilen programlar hangisi dendiğinde cevap yine aynı olacaktır.
Fakat en önemlisi ne biliyor musunuz? Bir etkinlik söyleyin, insanlar güya orada patlayacak bombalarla ciddi ciddi tehdit edilsinler ama bunları umursamadan hıncahınç alanı doldursunlar hatta “öleceksek, bundan daha güzel bir ölüm mü olur” deyip çoluk çocuk tam kadro katılsınlar. Ve daha da ötesi, bunların binlercesi, bir de Sur gibi evleri, sokakları tarumar edildiği için evsiz barksız mağdurlar olsunlar.
Peki ya etkinliği düzenleyenlerin bir benzerini bulabilir misiniz? Düşünebiliyor musunuz, maddi durumu hiç de iyi olmayan binlerce gönüllü, bırakın bir karşılığı filan, korkmadan, bıkmadan günlerce afiş asarak, kapı kapı dolaşıp davetiye dağıtıp bir de üstüne ücretsiz kitap hediye etmeleri yetmezmiş gibi etkinlik alanında da saatlerce görevli oldukları işi yapıyorlar. Hangi memlekette? Belki de her gün bir mahallesinde operasyonun, çatışmanın, patlamanın eksik olmadığı bölgede. Hatta etkinlikte görev almak için can atan ve kendisine verilen görevli kartını madalya gibi taşıyan nice Peygamber Sevdalısından bahsediyoruz.
Şimdi bu sevda nereye gider dersek. İnşaallah önce gönüllerin fethine, ardından da herhalde vaadedilen nurun inkişafına, galibiyetine ve tamamlanmasına gider diyeceğiz. Büyük nimetlere nail olanlar büyük düşünürler ki, nimetin devamı diğerleriyle de ziyadeleşsin. Halkın böyle bir zamanda böyle bir kalabalıkla çağrınıza Lebbeyk deyişi Allah'ın apaçık lütf-u kereminden başka ne ile izah edilebilir? Öyle ya siz Resulünün aşkına böyle fedakârlıklar yapacaksınız. Allah da bunu karşılıksız bırakacak hiç mümkün müdür? Mesela sizi üzmüş olanlara dokunmayacak, kalplerde sizin için bir sevgi var etmeyecek, evlerini size açmayacak bu hiç mümkün müdür?
Bundan öncesine bakıp geleceği yorumlayanlara, bu yılki Diyarbakır Kutlu Doğum Etkinliği çok farklı şeyler söylemiştir. Halk, ‘ben sizin davetinize icabet ediyorum, siz de beni kurda kuşa yem etmeyin' demiştir ki, bu, ‘siyasi tercihim filan beni sizden ayıramaz' demesinin de ötesinde, bu defa ‘tehlikenizi bile seviyorum' kararlığına dönüşmüştür.
Evet bu mevlidler salonlardan meydanlara taşmıştır da, görünen o ki, bundan böyle; ‘sizinleyiz' diyen gönüllere daha bir sahip çıkma zamanıdır. Onlar tehditlere aldırmayıp kadını erkeğiyle Akabeye gelmişlerse, yapılacak tek şey kalmıştır. O da; hiç vakit kaybetmeden gelenlerin her birinin Yesribine doğru yola çıkıp, oraları Medine yapmaktır…
Bu sevda madem böyle nurefşandır, o zaman mevlitlere gelenlere de tek tek dağıtılmalıdır.