Televizyon müthiş bir iletişim aracıdır. İnsanların yerelden ulusala varıncaya kadar, canlı ve görüntülü bir şekilde anlık olarak kullandıkları bir araçtır. Spordan ekonomiye, siyasetten sinemaya kadar hemen her konuda 'haberdar olma' ihtiyacımızı televizyonlar karşılamaktadır.
Amacı doğrultusunda kullanıldığında oldukça faydalı bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu amaç ile yayın hayatını sürdüren TV kanalları vardır ve ciddi bir boşluğu doldurmaktadırlar. Ancak bu aracı toplumu ifsat etmeye yönelik kullanan TV kanallarının daha çok olduğunu üzülerek müşahede etmekteyiz.
Görsel ve basılı medyanın köşe başlarını tutanların ekseriyeti batılı(batıl) düşünce zihniyetine sahiptirler. Adeta toplumun inanç değerlerinin yok edilmesine yönelik birer paralı asker görünümündedirler. Bu fasit şahısların söylediği her söz, yazdıkları her makale, attıkları her manşet toplumun inanç sistemine direk veya dolaylı olarak bir saldırıyı barındırmaktadır.
Medya sektörünü yöneten ve finanse edenler de çoğunlukla batıya(batıla) bağımlı bir zihin dünyasına sahiptirler. Sahip oldukları bu dünya görüşünün, toplumun tamamını etkisi altına alması için TV kanallarını büyük bir hinlikle kullanmaktadırlar. Daha önceleri, verdikleri haberlerle her bir dindar insanı ucube gibi göstermekte, adeta bu toplumun bir düşmanı gibi sunmaktaydılar. Yıllarca bu algıyı oluşturdular, bu algıyı besleyip büyüttüler. Bu algıyı öyle ustaca yönettiler ki Müslüman bir ülkede, 'müslümanım' demek adeta suç haline getirildi.
İşte bu ifsat şebekeleri şimdi de dizileriyle çirkin emellerini gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Bir Müslüman için haram olan ne kadar çirkin bir fiil varsa, pervasızca bu dizilerde işlemektedirler. Aşk adı altında her türlü fuhşiyatın işlenmesi ve bunun çok normal bir hayat tarzı olarak sunulması ifsadın büyüklüğünü bize göstermektedir. Hele bütün bu çirkin ve haram fiillerin özendirilerek ön plana çıkarılması bu şer odakların ne kadar karanlık yüzlü olduğunu bize göstermektedir.
Dizilerdeki sigaranın sansürlenmesi veya sigaraya hiç yer vermeyip, içki içmenin gayet normal bir alışkanlıkmış gibi gösterilmesi ise tam bir aymazlık örneğidir. 'Her kötülüğün anası' olarak bildiğimiz içkinin bu derece hayatın normal bir içeceğiymiş gibi gösterilmesi, aslında bu işleri evirip çevirenlerin ne kadar da bu toplumun inancını hedef aldıklarını ortaya koymaktadır.
Toplumu 'ahlaksızlık saldırılarıyla' abluka altına almış bu rezil dizileri izlememeliyiz. Bu rezil dizileri kanallarında yayınlayan kuruluşları protesto etmeliyiz. Bilinçli bir birey olarak her bu çirkin içerikli dizilerle karşılaştığımızda RTÜK'e şikâyet edip rahatsızlığımızı belirtmeliyiz. İlgili yayın kuruluşunu arayıp ciddi bir şekilde kınamalı ve bize yönelik bu çirkin saldırılarından vazgeçmeleri noktasında uyarıda bulunmalıyız.
Bu kadar ahlaksızlığın ulu orta sergilenmesi karşısında üç maymunu oynayan RTÜK'e ne demeli? Toplumun değer yargılarına bu vahşi saldırılar yapıldığında bu kurum devreye girmeyecek mi? Tolumun çekirdeği olan aile mevhumunun bu kadar saldırıya tabi tutulması bu 'hassas!' kurumumuzu ne zaman harekete geçirecek? Kimse kendisini sorumlu görmüyor mu?
Toplumun ve ülkenin geleceğinden emin olmak istiyorsak, ahlaklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak, ahlaksızlığı yayma amaçlı 'bu rezil dizileri' toplumun hayatından çıkarmak zorundayız.