Seleksiyon ayıklanma demektir ve Kur’an buna “ihtiyar” adını verir, “Rabbin yaratır ve ihtiyar eder”(Kasas:68). Ayette geçen “ihtiyar” seçme, ayıklama, seleksiyon anlamına da gelir.
İlginçtir bizde yaşlılara da “ihtiyar” adı verilir. İhtiyar lafzı, bugün kullanılan seleksiyon tabirinin tam karşılığıdır. Bu manada ihtiyar; ayıklanmış, seleksiyona maruz kalmış demektir.
Batı felsefesinde yaşlı insanların değeri, maddi kriterlere göredir. Bu nedenle yaşlı kimseler onlarda yüktür. Dolayısıyla onların belli bir noktadan sonra seleksiyona uğramaları gerekiyor.
Koronavirüs salgını, onların bu anlayışlarını salgın ile mücadeledeki acımasız uygulamalarıyla bütün dünyaya göstermektedir.
Batı’nın bu anlayışı çok acımasız olarak görülüyor. Özellikle İngiltere “sosyal bağışıklık” adını verdiği yöntemle bunun başını çekiyor. Sosyal bağışıklık demek güçlü ve genç olanlar hastalığa karşı direnecek, zayıf ve yaşlılar da buna direnemeyip seleksiyona uğrayacaktır. Bu da doğal bir seleksiyondur. Geri kalanlar daha sağlıklı daha dinamik olacaklardır, kabaca anlayışları budur.
Öte yandan Müslümanların kültürü, yaşlılara ihtiyar adını veriyor. Bu, onların seleksiyona maruz adaylar olduklarını ifade etmek için değil, piramidin tepesinde seçkin, değerli olduklarını ifade etmek içindir.
Bu konuda Batı anlayışıyla Müslümanların anlayışını kıyaslayacak değiliz. Ancak son yıllarda sağlık imkânlarının gelişmesi ve yaşam kalitesinin yükselmesiyle beraber Müslümanların anlayışında da ciddi ihlaller olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de dünya hayatına, insan yaşamına dair genel anlayışta Batı anlayışına ciddi bir yakınlaşma olduğunu görüyoruz. Önceleri belli bir yaşın üzerindeki insanlarda dünyadan ayrılma duygusu oluşuyordu. Hayatı yeterince yaşamış olma konusunda bir huzur, bir tatmin dikkati çekiyordu. Ancak son yıllarda çok üst yaşlarda bile bu duygunun yok olduğunu veya yok edilmeye çalışıldığını müşahede ediyoruz. Bunlar için sağlıklı bir yaşamı temin etmek yerine ısrarla hayatta tutma anlayışının hakim olduğunu görüyoruz. “Piri fani” olmuş kişileri ısrarla hayatta tutma anlayışı Batı'da bile yok; ama burada var. Acaba hangisi normal sayılmalıdır?
Ahirete, sonraki hayata inanan Müslümanların dünya hayatını kaybetme kaygısıyla davranmaları izaha muhtaç bir durumdur.
Evet, ihtiyarlık bir seleksiyondur; ama seçilmiş olma, haremin-piramidin tepesine çıkmış olma sonucunda bir seleksiyon… Bir değer üretmedikleri için piramidin tepesinden atma şeklinde bir seleksiyon değil… Ve bu ikisi arasında çok büyük farklar vardır. Batılıların yaklaşımı elbette son derece problemlidir ve kabul edilemez. Ancak bugün bizde hakim olmaya başlayan anlayışın da pek sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Evet, ihtiyarlık bir seleksiyondur ve zirvede, piramidin tepesinde bırakıp gitmeyi ifade eder. Nitekim Hz. Yusuf zirvedeyken "Ey Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı Müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!" (Yusuf: 101) dedi. Bu da bir seleksiyondur. İnsan vizyonunun misyonunun bittiğini hissetmelidir ve bunu hissettiğinde hazırlıklı olmalıdır.
“Ölüm geldiğinde vasiyet edin”(Bakara: 180) Bu, sekerat anında olacak değildir ya! Demek ki insan bunu önceden hissediyor ki vasiyet ediyor, varsayım budur.
Türkiye’de ortalama yaşama süresinin uzamış olmasının yol açtığı çok ciddi sosyal ve psikolojik sorunlar vardır. Çünkü yaş ortalamasının uzaması insanın ömründe var olan dönüm noktalarının süresinde bir değişikliğe yol açmamıştır. İnsanlar yine 15 yaşında baliğ oluyor, kadınlar 50 yaşlarında menopoza giriyor, erkekler 65 yaşlarında prostat oluyor. Fakat döngü aynı, yaşam süresinin uzaması insanlarda bu dönüm noktalarının ötelenmiş gibi bir hisse yol açmıştır ki bu son derece sorunlu bir anlayıştır.
İnsanlar, “nasılsa çok yaşayacağız” diye geç evleniyor birçok şeyi öteliyorlar.
Yaşam süresi ne kadar uzasa da dönüm noktaları aynı dilimde kalıyor. Bu nedenle kadim anlayıştaki gibi ihtiyar olmuyorlar, seleksiyona maruz kalıyorlar…