Günümüzde her şeyde bir karmaşa, karartma ve bulanıklaştırma var. İnsan neyin doğru, neyin yanlış olduğuna bazen karar veremiyor. Güvenilir bildiğiniz kaynaklar, kimseler bir de bakmışsınız ki sizleri aldatmışlar. Her şey algıyla yönetilir olmuş. İyi bildiğiniz nice kimseler bir de bakmışsınız kötü olmuş, kötü bildiğiniz nice kimseler de bir de bakmışsınız iyi olmuş.
Ölçü hak olmayınca, adalet ve ahlaki değerlerin ayakta tutulması kaygısı yerini çıkar ve dünyevi kaygılara bırakınca insanlar yalan ve aldatmada pervasız olabiliyorlar. Allah korkusu olmayan yerde dürüstlük ve güvenirlikten söz edilemez. Hayatın hedefi Allah ve ahiret olmayınca yalan ve iftira sıradan, meşru araçlar haline gelebiliyor.
Bu dediğim durum özellikle medyada çok daha belirgin. Ne yazık ki halkları etkileyen medya organları, iletişim araçları büyük ölçüde batıl cephenin denetiminde… Hak yanlısı sandığımız birçok basın kuruluşu da hakkı değil çıkarlarını öncelikli konuma getiriyor. İş böyle olunca Allah muhafaza dost olmamız gereken devlet, cemaat ve yapılara düşman, düşman olmamız gereken devlet, cemaat ve yapılara dost olabiliyoruz. Ve bunu çoğu sefer bilmeden, kendimizi hakkın tarafında sanarak yapabiliyoruz.
Doğru habere ulaşabilme endişemiz en üst seviyede olmalı. Çünkü doğrudan doğruya Ahiretimizi ilgilendiren bir durum bu. Sonsuz saadetimizi ilgilendiren bir durum…
Bundan ötürü Allah'tan korkan, Ahiret gününde Allah'a hesap verme endişesi taşıyan, hakkı hak, batılı da batıl gören, zarara uğrama pahasına hakkı ayakta tutup batıla karşı durma mücadelesi veren medya organlarına ihtiyacımız var.
Doğruhaber Gazetesi böyle bir kuruluş, böyle bir gazete… Kıt imkânlarına rağmen yıllardır doğruların sözcülüğünü üstlenmiş, kınayanın kınamasından korkmadan hakkı ayakta tutmaya çalışan bir gazete, bir yayın organı…
Farklı görüş belirtmenin cesaret istediği, bedel ödemeyi gerektirdiği zor zamanlarda, olağanüstü ortamlarda bile gazetemiz doğruların sözcüsü olmuş, haklıların yanında durmuş, yanlış yolda olanları makam, mevki ve gücüne aldırmadan uyarmayı vazife bilmiştir.
Doğruhaber, uzun yıllardır mazlumların sesi olmaya devam ediyor. Ümmetin maslahatını her şeyden üstün tutan vasat ve birleştirici çizgisini sürdürüyor. Varlığıyla, tutumuyla, haber ve yorumlarıyla zalimlerin şeytani projelerini deşifre etmekten yorulmuyor.
Doğruhaber Gazetesi, dostları için de bir rahmet kapısı… Dostça, kardeşçe uyarı ve telkinleriyle Müslümanlar arası sevginin, kardeşlik ve barış havasının oluşmasına, güçlenip kavileşmesine katkıda bulunuyor.
Gazetemiz dediğim gibi uzun yıllar haftalık olarak okuyucusunun karşısına çıktı, bir yıldır da günlük olarak yayın yapıyor. Geçen gün gazetemiz günlük yayında ikinci yılına girdi. Rabbim daha uzun yıllar ezilenlerin sesi olmayı, hakkı haykıran bir feryat olmayı gazetemize nasip etsin.
Burada dostlara birkaç sözüm var. Doğruhaber'e sıradan bir gazete gözüyle bakmayın. O bir dava gazetesi… Onun güçlenmesi hakkın güçlenmesine katkı sağlar. Onun geniş kitlelere ulaşması aydınlığın karanlığı geriletmesi, bulanık zihinlerin berraklaşması, algı operasyonlarının etkisizleşmesi anlamına gelir. En azından bu doğrultudaki mücadeleye ivme kazandırır. Bu bilinçle gazetemize sahip çıkalım, bu bilinçle gazetemizi geniş kitlelere ulaştırmaya çalışalım, abone sayısını artıralım.
Kısacası Doğruhaber'e sahip çıkmanın davaya sahip çıkmak olduğunun farkında olalım.