Doğu Türkistan'da zorla çalıştırılma çocuklara kadar indi

1949'dan beri Çin'in işgalinde olan Doğu Türkistan'da yaşananlarla ilgili konuşan Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt, çocuk işçiliğinin 5-6 yaşa kadar indiğini ve toplama kamplarının her geçen gün daha da genişlediğini söyledi.

1933 yılında ilan edilen Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, 1949 yılında Çin'in işgaliyle sona erdi. 72 yıldır Çin işgali altında türlü türlü zulüm ve işkencelere maruz kalan Doğu Türkistanlı Müslümanlar, her şeye rağmen dinlerini, inançlarını, kültürlerini muhafaza edebilmek için ciddi bedeller ödedi ve ödemeye devam ediyorlar.

Doğu Türkistan'da devam eden sorunlar, toplama kampları ve çocuk işçiliği ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt, ülkelerinde yaşanan zulümleri insanlara rahatlıkla anlatamadıklarını, zulüm ve asimilasyonu inkâr eden Çin yönetiminin milyonlara varan propaganda ordusuna karşı çok kısıtlı imkânlarla mücadele etmeye çalıştıklarını söyledi.

Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt

"Komünist Partisi Doğu Türkistan'daki Çinlileri kurtarma bahanesiyle ülkemizi işgal etti"

Milliyetçi Çinliler ile Komünist Çinliler arasında yaşanan iç savaşta Komünistlerin galip gelmesi sonrası 16 yıllık Doğu Türkistan'da cumhuriyeti devrilerek 1949'da Çin Komünist yönetiminin esareti altına alındığını belirten Atayurt, Çin komünistlerinin daha önceden Doğu Türkistan'a giren Milliyetçi Çinlilerden kurtarmak bahanesiyle ülkelerine girdiğini ve bir kurşun bile sıkmadan tamamen işgal ettiğini ifade etti.

"Yaşadıklarımızı muhataplarımıza anlatmakta zorlanıyoruz"

Atayurt, "O dönemde insanlar neyin ne olduğunu anlamıyorlar. 1949'da başlayan işgal, o günden bu güne kadar yoğun bir asimilasyon, sistematik soykırım boyutunda yaşanıyor. Bunu anlatmakta aşırı derecede zorlanıyoruz. Muhatabımızı inandırmakta zorlanıyoruz. Bizzat bu zulmü yaşayan bireyler olarak bazen yaşadığımız ve içimizde sakladığımız acıları anlatsak acaba muhatabımız inanacak mı? Acaba 'ya böyle şey mi olur' deyip dinlemeden gidecek mi? Diye düşünerek bazen yaşadığımız zulmü anlatmakta çok zorlanıyoruz." dedi.

"Zorla çalıştırılma çocuklara kadar indi"

Çin'de Doğu Türkistanlılara yönelik son dönemlerde zorunlu çalıştırılma meselesinin çok fazla şekilde gündeme geldiğini söyleyen Atayurt, "Zorunlu çalıştırılma çocuklara kadar indi. Çocukların videoları çıktı. Tabi bunu anlatırken elimizde kanıtımız yok. Ancak o zulmü bizzat yaşayanlar olarak bunun zorunlu çalıştırılma olduğunu biliyoruz. Kimse 5-6 yaşına, 10 yaşındaki çocuğunu para kazansın diye çalıştırmaz. Kaldı ki zorunlu çalıştırılan çocukların anne ve babaları olsaydı böyle bir şey olmazdı. Demek ki bu çocukların anne babaları toplama kamplarında. Çinli yetkililer toplama kamplarını kapattıklarını söylüyorlar ama toplama kampları hiçbir zaman kapanmadı ve giderek genişliyor." diye konuştu.

"Mesleki eğitim adı altında doktorlara, profesörlere eğitim veriyorlar"

Atayurt, "2 gün önceki haberlerde kadınlara özel 'vatanseverlik eğitimi' adı altında Aksu ilinde tesis kurulduğunu öğrendik. Analistler bunun toplama kamplarını meşru göstermek olduğunu söylüyor. Bu şekilde Doğu Türkistan'da toplama kamplarında Çin'in iddiasına göre Uygurlara 'mesleki eğitim' veriliyor. Doktorlara, profesörlere, tüccarlara, kendi kazancını kendi becerileri ve bildikleriyle kazananlara sözde eğitim veriyorlar. Küresel pazarda Endüstriyel manada ihtiyaç duyulan her alanlarda köle gibi çalıştırmak üzere insanları alıp Çin'in iç kesimlerinde veya Doğu Türkistan'ın farklı bölgelerinde zorla çalıştırılıyorlar. İnsanlar orada günlük 15 liraya, aylık 300-400 Yuan'a (500-600 TL) yani bedava denilecek bir paraya zorla çalıştırılıyorlar. Çin bunu istihdam adı altında yürütüyor." şeklinde konuştu.

"Çin'in milyonları aşan propaganda ordusuna karşı kısıtlı imkânlarımızla karşı koymaya çalışıyoruz"

Çin'in Doğu Türkistanlılara yönelik yaptığı asimilasyon ve zorla çalıştırma ile ilgili uluslararası topluma yönelik yoğun bir propaganda çalışması yürüttüğüne dikkat çeken Atayurt, "Çin, bu işe harcamış durumda. Milyonları aşan sayıda kişiden oluşan bir propaganda ordusu var. Çin, salgın sürecinde çoğu insanın zaman geçirdiği dijital ortamda ve sosyal medyada, çağımızın iletişim aracı olan internette propaganda yapmak için bunlara para veriyor, bütçe ayırıyor. Büyük yatırımlarla propagandayı çok iyi yürütüyor. Biz de Doğu Türkistanlılar olarak elimizdeki kısıtlı imkânlarla Çin'e karşı koymaya çalışıyoruz." dedi.

"Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinin bize ve ümmet coğrafyasına sahip çıkmasını istiyoruz"

İşgal altında olsalar bile geçmişten bu güne Doğu Türkistanlı Müslümanların dinlerini, inançlarını korumak için çok mücadele ettiklerini ve mücadelenin devam ettiğini belirten Atayurt, Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinden beklentilerini şu şekilde açıkladı:

Biz Müslüman olarak tabi ki bize sahip çıkılmasını, acılarımızın, yaşadığımız zulümlerin duyulmasını istiyoruz. İslam ülkelerinden böyle bir beklentimiz var. Ancak son dönemlerde İslam ülkelerinden çoğunun kendilerine göre bazı stratejileri, Çin ile olan işbirlikleri var. Çin'in ekonomik gücü ve ülkelerle olan işbirliği neticesinde bazı ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda Doğu Türkistan'daki soykırımı, Müslümanlara yapılan zulmü görmezden gelebiliyor. Tabi ki bunu tüm ülkeler için söylemiyorum. Türkiye'dende Doğu Türkistan'a yönelik sürekli olmasa da önemli yerlerde, önemli anlarda Çin'e kınamalar yapıldı. Çin de diğer ülkelerden daha ziyade Türkiye'nin tek kelimesine bile aşırı tepki veriyor. Türkiye Doğu Türkistan ile ilgili bir açıklama yaptığında Çin tahammül edemiyor, çok aşırı tepki veriyor. Örnek verilecek olursa daha önceden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Birleşmiş Milletlerde Uygur Türkleri ile ilgili açıklama yapmıştı. Çin 'içişlerimize karışamazsınız' diye çok sert tepki vermişti. Daha önceden de Çin'in soykırımlarına karşı 39 ülke bir beyanat verdi. Ancak bu ülkeler içerisinde Türkiye yoktu. Birkaç gün sonra Türkiye tek başına bir açıklama yaptı. Çin 39 ülkenin beyanatına karşı tepki vermezken Türkiye'nin açıklamasına çok büyük tepki verdi. Biz zulme uğrayanlar olarak sesimizi geniş kitlelere duyurmaya çabalıyoruz. İslam ülkelerinden de bu anlamda artık ses çıkarmalarını talep ediyoruz. İslam ülkelerinin sessizliği, Doğu Türkistan'da yaşananları görmezden gelmesi Çin'i cesaretlendiriyor. Ayrıca Çin'e verilen tavizlerin tamamı Doğu Türkistan'a yansıyor. Tüm İslam ülkelerini özelde Doğu Türkistan meselesine ve diğer İslam coğrafyalarında yaşanan zulümlere karşı çıkmaya davet ediyoruz. Allah'tan aldığımız güçle zalimlerin karşısında dimdik durarak mazlumlara sahip çıkmalarını ümit ediyoruz. Türkiye'nin de yeri geldiğinde değil her zaman Doğu Türkistanlılara sahip çıkmasını istiyoruz.

Muhammed Ali Atayurt Kimdir?

Doğu Türkistan'ın Kaşgar iline bağlı Yarkent ilçesinde doğan Atayurt, kendi ilçesinde aldığı ilk ve ortaokul eğitimi sonrasında Kaşgar Sanat Mektebi’nde okudu. Üniversite eğitimini Doğu Türkistan’daki Xinjiang (Sincan) Sanat Enstitüsü Konservatuar bölümünde tamamladı. Ülkesinde bir süre memurluk yapan Atayurt, Çin'in baskıları sonucunda dini ve imanını korumak adına Türkiye'ye hicret ediyor.

Türkiye'de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinde İslami İlimler eğitimi, daha sonraki dönemlerde Türk Dili edebiyatı ve Anadolu Üniversitesinde Sosyoloji bölümünde okudu.

12 yıldır Faaliyet gösteren Doğu Türkistan Basın ve Medya Derneği bünyesinde internet yayıncılığı yürüten Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt, çalıştığı alan ile ilgili İstanbul Medya Akademisinde haber muhabirliği ve sunuculuk üzerine eğitim aldı.
















İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İstanbul Haberleri

Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan doktor serbest bırakıldı
HÜDA PAR'dan Dr. Mehmet Arslan'a cezaevinde ziyaret
MAZLUMDER: Duyarlı insanlar üzerinde kurulan baskılar kabul edilemez
HÜDA PAR: Gözaltına alınan gençler bir an önce serbest bırakılmalıdır!
"Bilinçli bir irade sahibinin (Vacib-ül Vücud) varlığı zorunludur"