Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi "Doğu Türkistan'daki Toplama Kampları Kapatılsın" başlıklı bir basın açıklaması düzenledi.
İHH Van Şubesinde düzenlenen basın açıklamasını Emrah Bozkaya okudu. Bozkaya, Çin'in, Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 1949'dan bu yana Müslümanlara karşı uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarının 1970’li yıllardaki ‘Kültür Devrimi’nden sonra en üst noktaya ulaştığını ve gittikçe arttığını söyledi.
Aynı zamanda Çin yönetiminin, bu baskı ve işkence politikasını dünya gündeminden gizlemeye çalıştığını belirten Bozkaya, "Ancak son senelerde, kendi ekonomik büyümesine paralel olarak ABD gibi muarızı olan ülkelerle ihtilaflarının artmasından sonra, insan hakları ihlalleri bahane edilerek sıkıştırılması sebebiyle, Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri gün yüzüne çıkmıştır." dedi.
"Politik Eğitim Kampları insan hakları ihlalidir"
Kominist Parti Sekreteri Chen Chuanguo tarafından 2017 Nisan ayından itibaren Uygurların hapishanelere veya zorunlu Politik Eğitim Kampları’na gönderildiğini, beyin yıkamaya yönelik uygulamalara maruz bırakıldıklarını ve bunun Çin için yüz kızartıcı yeni bir insan hakları ihlali olduğunu belirten Bozkaya, "Çin’in 'Eğitim Kampı' olarak adlandırdığı toplama kamplarında yaklaşık 3 milyon insanın bulunduğu tahmin edilmektedir. Tahmin diyoruz çünkü Çin bu konuda hiçbir açıklama yapmamaktadır. Ayrıca Çin yönetimi bu kampların varlığı konusunda önce inkâr politikasına sığındı, inkârın mümkün olmadığı anlaşılınca bu kampların varlığını 'aşırılıkla mücadele ve eğitim kampları' adıyla kabul etmek zorunda kaldı." ifadelerini kullandı.
"Kamplar, Nazi Almanya'sı uygulamalarını andırmaktadır"
Bozkaya, "Doğu Türkistan’da inşa edilen bu büyük hapishaneler Nazi Almanya’sı uygulamalarını andırmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla ayrılan insanların sayıları her geçen gün artarken, aynı zaman da uygulanan işkence ve zulümler neticesinde yüzlerce insan hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin cenazeleri teslim edilirken ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamaktadır." diye belirtti.
"Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye zorlanmaktadırlar"
Bozkaya, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi: "Çin’in, Doğu Türkistan’da 'eğitim' adı altında uyguladığı bu politikadan; hâlihazırda bütün Uygurları suçlu olarak kabul ettiği, din ve geleneklerine bağlı Uygurları ise terörist (extrimist) olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Kamplardan çıkmayı başaranların ifadelerine göre 'toplama kamplarında mahkumları su tanklarına daldırma, kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme, bileklerinden asılan tutukluları copla dövme, elektrik verme, acı verici farklı nesnelerle dövülme, soğukta bekletme, yoğun ve parlak ışıkla körleştirme, uzun süre gergin pozisyonda tutma, uykusuz, aç ve susuz bırakma, günlerce 'kaplan koltuğu”'denen hareketsiz koltuklarda oturtma, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılma' gibi işkenceler yapılmaktadır. Bu türden işkenceler fiziksel veya zihinsel bozukluklarla neden olmakta ve ölümle sonuçlanmaktadır. Bazı insan hakları örgütlerinin bilgilerine göre Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından kurulan 16 toplama kampı bulunmaktadır. Tutuklu olanlar genellikle 20 - 40 yaş arasındaki Uygur erkekleridir. Bu kamplardaki Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist Parti ideolojisine boyun eğmeye zorlanmaktadırlar."
"Doğu Türkistanlıların maddi ve manevi zararları karşılanmalıdır"
Çin’in Doğu Türkistan'da uyguladığı bu zulüm ve işkencenin kabul edilemez olduğunu belirten Bozkaya, herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırdı.
Bozkaya, yetkililere seslenerek şu çağrıda bulundu:
"İslam dünyası, Çin ve ABD dışında üçüncü bir yolun olduğunu unutmamalı, Doğu Türkistanlı
kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemelidir. Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olan Politik Eğitim Kampları hemen kapatmalı ve bu kamplarda istekleri dışında tutulan insanların maddi-manevi zararları karşılanmalıdır. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların yurtdışına seyahat yasağı ve yurtdışındaki Doğu Türkistanlıların memleketlerine dönüş ve akraba ziyareti engeli kaldırılmalıdır. Yurtdışında akrabası olanlara yönelik denetim ve gözetim kaldırılmalı, para gönderme, posta, telefon ve haberleşme engeli kaldırılarak en temel haklardan olan iletişim ve haber alma özgürlüğü sağlanmalıdır. Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalıdır. Yurtdışında yaşayan Uygurlara yönelik uzaktan kontrol ve gözetim kaldırılmalı, ailesini ve akrabalarını rehin tutma politikasından bir an evvel vazgeçilmeli. İnanç, ibadet, giyim, kuşam, örf ve adetlere yönelik yasaklar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalıdır. Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, tarihi eserler, kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalıdır. Ekonomik baskılar, gerekçesiz vergiler ve el koymalar, Uygur kızların zorla uzak bölgelere işçi olarak gönderilmesine son verilmeli, Uygurlara, Çinlilerle her alanda eşit rekabet imkanı sağlanmalı ve bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalıdır.
"Yemen'de insani kriz her geçen gün artıyor"
Basın açıklamasında Yemen'deki insani krize de değinen Bozkaya, "21 milyon insanın yardıma muhtaç olduğunu bunun 9,8 milyonunun açlık sınırında yaşam sürdüğü Yemen’de ki insani kriz her geçen gün artıyor. Uluslararası raporlara göre Yemen’de ölen çocukların sayısının 85 bine ulaştı. Özellikle sağlık hizmetlerinin verilemediği insanların, dışarıdan gelen yardımlarla ayakta durabilmektedir." dedi.
Basın açıklamasının sonunda Van SDİ tarafından basılan takvimlerden elde edilen 18 bin TL'lik nakit para, Yemen'e ulaştırılmak üzere İHH'ya teslim edildi.
İLKHA