Gaziantep'in Şehitkâmil ilçesinde yaşayan Sabri-Ayşegül Çulcu çiftinin 2008 yılında özel bir klinikte dünyaya gelen kızları Rümeysa Çulcu'nun sağ kolu, iddialara göre doğum esnasında kol sinirlerinin zedelenmesi nedeniyle zarar gördü. Doktorların iyileşmesi için zaman verdiği kızları Rümeysa'nın kolunu hiç kımıldatamaması üzerine Çulcu çifti, kliniğe giderek doğumu yaptıran doktor ile görüşmek istedi.
Klinik sahibinin, doğuma giren doktorun Şehitkâmil Devlet Hastanesinde görevli olduğunu söylemesi üzerine doktorla görüşen Çulcu çifti, doktorun, kadın doğum uzmanı olmadığını ve kliniğin de doğum yaptırma yetkisinin bulunmadığını öğrenince avukatları Abdullah Demir vasıtasıyla klinik sahibi, doğumu yaptıran doktor ile ebe hakkında şikâyetçi oldu.
Aile, yerel mahkemenin, bilirkişi raporu için dosyayı gönderdiği Adli Tıp Kurumunun verdiği 'klinik sahibi, doktor ve ebenin kusuru olmadığına' ilişkin raporu ile hayal kırıklığına uğradı. Dosyaya bakan mahkeme, gönderilen rapor doğrultusunda davayı reddetti.
"Çocuğu eve getirdiğimizde, sağ kolunu oynatamadığını gördük"
Eşini doğuma değil, kontrol amacıyla hastaneye götürdüklerini belirten baba Sabri Çulcu, "2008 yılında kızım dünyaya geleceği zaman özel bir hastaneye götürdük. Doktor, eşime klinikte doğum yaptırabileceğini söyledi. Klinikte eşimin doğumunun çok zor geçtiğini öğrenince 'hastaneye götürelim' dedik. Doğumdan sonra doktor, 'çocuğu getirin elbiselerini ben giydireceğim' dedi. Elbiseleri giydirdik ve çocuğu eve getirdiğimizde, sağ kolunu oynatamadığını gördük. Çocuğu tekrardan kliniğe götürdük. Doktorun, Şehitkâmil Devlet Hastanesinde nöbetçi olduğu söylendi. Biz de hastaneye götürdük ve çocuğun kolunun röntgenini çektiler. Doktor, ortopedi doktorunun, arkadaşı olduğunu söyleyerek röntgen çekilmesini istedi. Röntgeni çektikten sonra çocuğumun kol sinirlerinin zedelendiğini öğrendik. Daha sonra ortopedi doktoru bize 'çocuğu eve götürün ve kolunu oynatın, yoksa sakat kalır' dedi." ifadelerini kullandı.
"11 yıldır bu süreç devam ediyor"
Kızının kolunun sinirlerinin ezildiğini öğrendiklerinde, klinik sahibi, doktor ve ebe hakkında avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulunduklarını belirten Çulcu, "2008 yılından bu yana 11 yıldır bu süreç devam ediyor. Bu süreçte defalarca kızımı Üniversite ve Devlet Hastanesine götürdük. Daha sonra da Mersin'deki özel bir hastaneye götürdük. İki defa kızım ameliyat oldu. İki yerden sinir taşıması yaptık. 6 ayda bir kontrole götürdük ve şu anda da haftada iki gün rehabilitasyon merkezine götürüyoruz. Yani kısacası mağduruz." dedi.
"Yetkililerin bu mağduriyetimizi duyup bir adım atmasını istiyoruz"
Dava süreci 11 yıldır devam etmesine rağmen bir sonuç alamamaktan yakınan Çulcu, "Daha sonra dosyamız, Ankara'ya Bilirkişi Mahkemesine gönderildi, oradan geri geldi. Gaziantep'teki mahkemede hâkim, 'bir rapora bakıyorum bir de kızınızın koluna bakıyorum, siz mağdursunuz. Ben de iki arada bir derede kalıyorum. Mahkemeyi kaybettiniz, temyiz yolu açıktır' dedi. Ne kadar itiraz ettiysek, itirazımız kabul edilmedi. Şu anda mahkememiz halen devam ediyor, biz sadece adalet istiyoruz. Yetkililerin bu mağduriyetimizi duyup bir adım atmasını bekliyoruz." çağrısında bulundu.
Avukat Abdullah Demir de, doğum sırasında müvekkilinin sağ kol sinirinin zedelendiğini, bu durumun klinik sahibi, doktor ve ebe tarafından saklandığını belirtti.
"Yargıtay bizi haklı gördü"
2009 yılında açtıkları bu davanın, aradan geçen 11 yıla rağmen bir türlü sonuçlanmadığını ifade eden Demir, "2009 yılında biz bu davayı açtık. Davayı açtıktan sonra ilgili mahkeme, bilirkişi raporu almak için dosyayı bilirkişiye gönderdi. Dokuz aylık bir süreçten sonra bilirkişi, raporunu verdi. Burada doğumu yaptıran, doğuma götüren ve ayrıca doğumun klinikte yapılmasına izin verenin de kusurlu olduğuna dair bize rapor gönderdi. Tabi ki mahkeme bu tek sayfalık bilirkişi raporunu kabul etmedi. Çünkü bu bilirkişi raporu, denetim raporu olmadığı için Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Daha sonra ise Adli Tıp Kurumu bu doğum olayının kusurdan değil de doktorun ihmali olabileceğinden bahisle doktorların kusuru olmadığına dair rapor gönderdi. Biz de mahkemeye verdik ve mahkeme de davamızı reddetti. Daha sonra biz mahkeme kararını temyiz ettik. Yargıtay bizi haklı gördü ve 'daha önce alınan bilirkişi raporu ile adli tıp arasında çelişki var. Bu çelişkinin giderilmesi gerekiyor' dedi. Ayrıca bazı hususların aydınlatılması gerektiğini belirterek mahkemenin kararını bozdu. Daha sonra da mahkeme dosyayı Ankara'da bilirkişi heyetine gönderdi. Bilirkişi heyeti raporunu hazırlayıp bize gönderdi." diye konuştu.
"2009 yılında açtığımız davanın sonucu 2019 yılında geldi"
11 yıldır hukuki mücadele verdiklerini ve bu süreçte ailenin de çocukları ile birlikte maddi ve manevi olarak birçok mağduriyet yaşadığına dikkat çeken Demir, şunları söyledi:
Temyizde bekleme süresi, mahkemenin kararı ve bilirkişi raporları 10 yıl gibi uzun bir süre sürdü. Bir türlü raporları alamadık. Normalde üç ayda gelmesi gereken raporlarımız, bir yıl gibi bir sürede geldi. Ayrıca, Yargıtay kararını çok geç verdi. 2009 yılında açtığımız davanın sonucu 2019 yılında geldi. Tekrar Ankara'daki heyet, klinik sahibi doktor hakkında, 'doğum işlemi için faaliyet gösterme izni olmayan muayenesinde doğum yaptırdığı, kadın doğum uzmanı çalıştırmadığı ve doğum için faaliyet izni olmadığı' için kusurlu buldu. Doğumu yaptıran doktor ise kendi görev yeri olmayan bir muayenede resmi görevini terk edip uzmanlık alanı olmayan bir yerde müdahaleye katıldığı için kusurlu sayıldı. Ayrıca, bu doğuma katılan ebe de kusurlu sayıldı. Çünkü bu özel kliniğin ne doğum izni ne de doğum yaptırabilecek araç gereci var. Ayrıca doğuma katılan doktorun da uzmanlık alanı değil. Bu sebeple Ankara'daki bilirkişi heyeti, iki doktor ve ebenin kusurlu olduğuna yer verdiği raporunu bize gönderdi. Ama oran belirtmediği için, mahkeme kusur oranının net olması için tekrar dosyamızı bilirkişiye gönderdi.
"Müvekkilim adalete olan inancını kaybetmiştir"
Dava sürecinin artık sonuçlanmasını istediklerini belirten Demir, "Bizim maddi ve manevi tazminat talebimiz var. Müvekkilim bugüne kadar birçok ameliyat geçirdiği için tüm zararlarının karşılanması gerekiyor. Ancak 11 yıldır biz bu davayı sonuçlandıramadık. Halen bilirkişi raporunu bekliyoruz. Bilirkişi raporu gelecek, mağduriyet raporu alınacak ve daha sonra karar verilecek. Ondan sonra yine Yargıtay'a gidecek. Yani yargılama sürecinin çok uzaması bizim için birinci sıkıntıdır. Bizim, dosyayı yürütememekten değil de yargının uzamasından kaynaklanan mağduriyetimiz var. Biz bu mağduriyetimizin giderilmesini istiyoruz. Müvekkilim çok mağdur ve maddi durumu da hiç iyi değil. Çocuk doğduktan sonra sürekli tedavi ve ameliyat geçiriyor. Üstüne yargılamanın bu kadar uzamasından dolayı müvekkilim adalete olan inancını kaybetmiştir. Biz bu sebeple yargının bir an önce görevini yapmasını bekliyoruz." şeklinde konuştu.
Asıl mağduriyeti yaşayan Rümeysa Çulcu da, kolunu sakat bırakan klinik sahibi, doktor ve ebenin cezalandırılmasını istediğini ve bu konuda yetkililerin, yaşadığı mağduriyeti görmesi gerektiğini belirtti.
ILKHA