Resul-ü Ekrem(s.a.v) bir gün dostlarıyla yapmış olduğu sohbetlerinde buyurdular ki: "Rabbimiz Allah(cc.), kıyamet gününde insanları tek bir alanda toplar. Daha sonra âlemlerin rabbi Allah kendilerine görünerek der ki: 'Her insan tapındığı şeyin arkasından gitsin' ferman buyurur. Nihayetinde o gün, putperestlere put sembolize edilecek. Şekil ve heykellere tapanların şekilleri sembolize edilir. Yani kim dünyada hangi liderin peşine takılmışsa kıyamette takındığı şeyin arkasına takılır.' Müminler divanda kalınca Allah(cc.) onlara görünerek der ki: 'Siz de bunların peşinden gitsenize!' Müminler: 'Ey Rabbimiz! Sana sığınıyoruz. Sen bizim rabbimizsin. Burası rabbimizi göreceğimiz mekândır. 'Biz senden yine sana sığınırız.’
Birçok sahih hadiste belirtildiğine göre ‘müminler, bulutsuz bir günün öğle vaktinde güneşi ve bulutsuz bir gecede dolunayı gördükleri gibi Allah'ı ahirette görecektir' hakikati hem İmam Buhârî hem İmam Müslim'in kitaplarında "İman", "Zühd" konuları işlenirken zikredilmiştir. Hem bu hususta Resul-ü Ekrem (s.a.v)'in dostları da sordular: "Ey Allah'ın Resulü! Biz, Allah Teâlâ'yı kıyamet günü görebilecek miyiz! Allah'ın Resulü: 'Siz dolun ayı görmekte hiç zorlanır mısınız? Dostları, Hayır! dediler. Resulullah (a.s.): 'Şu halde siz Cenab-ı Allah'ı da o anda görmekte zorlanmazsınız' dediler.
Nihayet ölüm, haşir ve hesap gününden sonra iş Sırat köprüsünü geçmeye gelmiştir. Mahiyetini tam kavrayamadığımız, kıldan ince, kılıçtan keskin olduğu söylenen sıratı geçmek de imtihanın külfeti ve bir başka sırrına yorumlanıyor. Evet, her şeyin tastamam sunulduğu, hiçbir torpil ve iltimasın olmadığı mahşer gününde Sırat köprüsü kuruluyor, cenneti kazanmış Müslümanlar üzerinden yıldırım süratiyle geçiyorlar. Sıratı geçerken söyledikleri söz, "Selamette kal, selamette kal " sözleridir. Ateş ehlinden bir gurup daha atılır cehennemin gayya çukurlarına... 'Yine doldun mu? 'sorusuna Cehennem; 'Daha fazlası yok mu? cevabıyla karşılık verir. Hülasa, devrin zalim ve azgınlarının tümü kıyamet günü cehennemi boyladıktan sonra, Allah kudret ayağıyla cehennemin kapaklarını bir araya getirir. Ateş,
'Tamam! Tamam!' der. Zira gün mazlumların zalimlerden hesabının sorulacağı çetin bir gündür.
Haşir suresinin 20.ayetinde cennet ehli ile cehennem ehlinin yaşantıları kadar akıbetlerinin de farklı olacağı tasvir ediliyor.
"Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Kurtulanlar ancak cennetlik olanlardır." denilmiş olması tesadüf eseri değildir. Ayeti Şehit Seyyid Kutup çok dokunaklı ve edebi bir üslupla tefsir etmiştir: 'Bunlar yapıları ve tutumlarıyla, yolları ve yaşantılarıyla yönelişleri ve hassasiyetleriyle asla bir değildirler. Onlar birbirinden ayrı yollardadır. Bir yolda buluşmaları asla mümkün değildir. Çehreleri de bir değil, planları da bir değil, siyasetleri de bir değildir. Ne dünyada ne de ahirette onlar asla bir çizgide yer almaz ve buluşmazlar. "Cennetlikler kurtulanların kendileridir." Böylece cennetliklerin akıbetlerini kesin bir şekilde ortaya koyuyor. Cehennemliklerin akıbetini ise söz konusu yapmıyor, sessiz geçiyor. Onların akıbetleri zaten bellidir. Onlar hiç hükmündedirler. Artık onlardan söz etmeye değmez!'
O gün dehşetengiz manası olan şu ayetin de hükmü tecelli edecektir: "De ki ey kafirler: ‘Yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz' Orası ne fena bir barınaktır." (Al-i İmran:12) Burada inkâr edenlerin, yalanlayanların ve Allah'ın yolundan sapanların hezimete uğramasıyla ilgili duruma işaret ediliyor. Kaldı ki Allah'ın sözü her zaman diliminde ve zeminde geçerlidir. Hem Müslümanlar bu dünya hayatında zaferle değil, seferle yükümlüdürler. Zaferin Allah'ın desteğine ve takdirine havale edilmesi halinde bir netice alınabilir.
Allah Teâlâ, kıyamet günü cennet ehlini cennete, ateş ehlini de ateşe gönderince, ölüm denen nesne cennet ile cehennem halkı arasında bulunan kalenin üstüne getirilerek, "Ey cennet ehli!" diye çağrı yapılır. Korkulu bir halde çıkagelirler cennetlikler. Daha sonra ateş ehli çağrılır. Sevinçli bir kurtuluş umuduyla gelirler. Ölüm denilen hakikat cennet ve cehennem ehline takdim edilir. 'Siz bunu tanır mısınız?' Her iki gurup da, 'Evet' der. “Bu bize takdir edilen ölümdür.” Derken ölüm uzatılarak kale üzerinde güzel bir kesilir. Ardından, 'Ey cennet ve cehennem ehli size sonsuza dek ölüm yoktur.' denir.
Rabbim kendi yolunda ölümü öldürenleri ebedi alemde cenneti ve cemaliyle müşerref kılsın inşallah!