Her devletin kendisine göre yerleşik ve köklü bir politikası vardır. Şahıslara ve hükümetlere göre bazı farklı politikalar ortaya çıksa da temel stratejiler pek değişmez. İstisnalar olsa da genel kaide böyledir. Her lider, farklı nedenlerden dolayı seçim döneminde çok farklı vaatlerde bulunur; ama yönetime geçince gerçeklerle yüzleşir ve kendi vizyonunu iç ve dış faktörlerin zorlaması ile revize eder. Bunun yanı sıra, parti ve liderlerin birbirleri ile çekişmesi, hedefler değil, usul ve yöntemler konusundadır. Yani harici dünyadakiler, “öteki” olmaya devam eder ve onların her türlü maslahatı ve hakları değerlendirme dışıdır. Hal böyle olunca, Müslümanların Trump yönetiminden yana fazla bir beklenti içerisinde olmaması lazımdır. “Demokratlar, cumhuriyetçilerden daha insanidir”, diyenler; bir siyahi başa geçtiğinden dolayı, Amerika'nın zalimce politikalarında bir değişiklik olacağı beklentisi içerisinde olanlar ve Obama'ya methiye dizenler, zamanında hayal kırıklığına uğradı. Hatta ismindeki Hüseyin'den yola çıkan ve bazı referansları da kullanan kimi zavallılar, Obama'nın, Hz. Mehdi'nin komutanı olduğunu bile iddia etti. İsminin yarısı Müslüman ismi olan bir ABD başkanı döneminde, Amerika tarihinin en büyük katliamlarına imza atıldı. Milyonlarca Müslümanın kanı sel gibi aktı. İslam ümmeti en karanlık dönemlerini yaşadı. Yani “siyahilik”, “demokratlık” ve “Hüseyin” ismi, Müslümanlara herhangi bir fayda sağlamadığı gibi, bu dönemde Müslümanlar “en kötü” ile yüzleştiler. Dolayısıyla Trump ile beraber elbette değişen politikalar olmakla beraber, bu politikaların neticeleri daha fazla Amerika açısından değerlendirilmelidir. Küfür tek millettir. Küfür milletinin her bir ferdi de küfür ağacının zehirli birer meyvesidir. Böyle bir ağacın bizim bahçemize sarkan dalından bize ancak zarar gelir.
Yeni ABD yönetiminin Ortadoğu'daki ağırlığını hafifletmesi artan fazla maliyet, siyasi ve askeri bazı sıkıntılar nedeniyle olabilir. Yine bunun ekonomiye yansıması, Ortadoğu'daki siyasal çekişmelerde ABD'nin irtifa kaybetmesi gibi nedenler, Amerika politikasını biçimlendirebilir. Belki Donald Trump dönemi için söylenebilecek belirgin husus şudur:
Küresel çapta ekonomik hegemonya konsepti çerçevesinde Uzakdoğu'ya ağırlık verilebilir. Özellikle Çin ile ciddi ekonomik rekabetin yanı sıra, askeri ve siyasi krizler yaşanabilir. Böyle bir krizin, küresel çapta yansımaları hissedilecektir. ABD'nin yeni bir konsept ile üretime yönelmesi, dış yatırımlarını içe çekmesi, bir çok sektörde üretimi kendi topraklarında gerçekleştirecek olması, önemli kırılmaları beraberinde getireceği muhakkaktır. Hele Çin'in küresel çaptaki üretici rolünü çalmaya kalkışmak ve Çin ekonomisini gümrük uygulamaları başta olmak üzere bir takım stratejik hamlelerle vurmaya çalışmak, küresel bir krize neden olabilir. Yine Trump'ın, Obama yönetiminden farklı olarak izleyeceği yeni Dolar politikası birçok dengeyi değiştirme potansiyeline sahiptir. Yine bunlara karşı geliştirilecek ters yönlü stratejiler de birçok ezberi bozmaya aday görünüyor. Buna benzer elbette irdelenebilecek birçok husus vardır. Bizim açımızdan bu değişikliğin anlamı ise; farklı renk ve tonlara sahip iki zalimin yer değiştirmesinden ibarettir. Obama nasıl bir hayal kırıklığı olduysa, Trump da bir hayal kırıklığı olacaktır.