Çözüm sürecinin öngörülenden hızlı ilerlemesi bütün tarafları şaşırtmaya devam ediyor. Chp, bir ileri bir geri, bir sağa bir sola dönerken, Mhp ise bir yukarı bir aşağı bağırıp çağırıyor.
Akil insanların seçilme biçimi ve yapacakları şeyler yeteri kadar tartışıldı ve artık yaptıkları ve söyledikleri konuşuluyor. Her olayı, ille de magazin konusu haline getirip basitleştirmeye çalışan yaklaşımlar yerine, yaşanan bunca aşağılama ve ölümleri ciddiye alıp, bir yerden bir yere gitmek bile müspet bir adımdır.
Uzmanların başarı ve gelişim için sürekli pozitif olarak kullanılmasını tavsiye ettikleri dört kelime vardır.
Birincisi, ‘bilmiyorum’ kelimesidir. Bu kelime, hem kişinin doğruluğunu göstermesi bakımından samimiyetinin itirafıdır. Hem de kişiyi zor duruma düşmekten, mahçup olmaktan ve en önemlisi de birilerine iftira atmaktan korur. İlmin başı da, ortası da, sonu da, zaten ‘La edri’ yani ‘bilmiyorum’ değil midir? Harun Reşid’in danışmanı sıfatıyla maaş alan İmam Ebu Yusuf’a, bir heyet 20 tane soru sormuş, ondokuz tanesine bilmiyorum cevabını verince, ‘hem bir şey bilmiyorsun hem de maaş alıyorsun’ demişler. O şu tarihi cevabı vermiş: ‘ben bildiklerim için maaş alıyorum, bilmediklerim için de maaş alsaydım devletin hazineleri yetmezdi.’
Mhp, veya bilumum ulusalcılar, hiç mi hiç tanımadıkları bölge insanı ve meseleleri için, ucuz akil muhalefeti yerine, ‘bilmiyoruz’ deselerdi, siyasi duruşları belki de samimi bulunacaktı.
İkinci kelime ‘şimdilik’ kelimesidir. Siz çözülmesi gereken bir problem ile yüzyüze kalıp da zorlanıyorsanız söylemeniz gereken kelime tam da budur. Şimdilik çözemiyorum ama bir süre sonra elbetteki hallolacak. Şimdilik imtihan ağır ilerliyor ama her zorluktan sonra bir değil iki kolaylık vardır. Şimdilik bizi dinlemiyor veya anlamıyorlar ama yakında bu sabrın karşılığını yakın bir fetih olarak bulacağız gibi cümleler, iç ve dış dünyaya bakışınıza muazzam bir netlik katacaktır.
Bugün akıl ve mantık sahibi herkes; meseleler, kan ve şiddete gerek kalmadan çözülsün derken, ‘sırf bunun için şimdilik susuyoruz’ diyemeyen insanların, kendileri için ‘kan ve gözyaşından besleniyorsunuz’ şeklindeki ithamları doğrulamaları ne kadar da garip bir tablodur.
Üçüncü kelime ‘sadece’ kelimesidir. Gelecekle ilgili bir takım kötü senaryolar üretmek yerine, hazır duruma bakarak, olay sadece şu an yaşanandan ibarettir demek, kişinin Allah’a dayanıp O’na tevekkül ettiğini gösterir. Siz bir yakınınızın hatalarını görmezden gelip, ‘çok iyisin ama sadece şu konuda biraz daha çaba harcamalısın’ deyin de görün bakalım yanlışları nasıl da düzeliyor. Bir işe azmettiğinizde şunlar şunlar yok, bu iş olmaz yerine, sadece bir iki eksiğimiz var deyin de görün nasıl işler yoluna giriyor.
Akil insanların, elbetteki tamamının çok önemli veya kıymetli kişiler olduğu söylenemez. Sadece çözüm sürecinin sağda solda daha fazla gündem olması için geziyorlar, ziyaret ediyorlar, konuşuyor veya konuşturuyorlar. Bu insanları sadece bundan ibaret görmeyip gittikleri yerde işgalci fransız askerleriymiş gibi muamele yapanlar, tabi ki sadece kendilerini basitleştiriyorlar.
Dördüncü kelime ‘rağmen’ kelimesidir. Ciddi bir idaliniz ve ulaşmak istediğiniz bir hedefiniz varsa doğal olarak en çok kullanacağınız kelime bu kelimedir. Şunlar da yaşanmasına rağmen iyi oldu. En güzeli değil ama buna rağmen çok iş görüyor. Bu ve bunun gibi cümleler ümit ve moral verecektir.
Çözüm sürecinde tarafların bir çok yanlı ve yanlış tutumuna rağmen, tüm coğrafyanın kan, gözyaşı, baskı, güvensizlik, kin ve düşmanlık sarmalından sıyrılması umudu doğuyorsa herhalde buna karşı olmanın gerekçesi izah edilemez.
Evet, bilmiyorum, gelecek neyi gösterir, ama her şeye rağmen, sadece huzur ve sükunet için akil insanlar da dahil, şimdilik sürecin iyi yürütüldüğünü söyleyebilirim.