Ekonomik fırsatların insanlar tarafından gözlendiği ve indirimli ürünlerin bazen izdihama dahi yol açacak şekilde kapış kapış kapışıldığı malumdur. Dünya menfaatine dönük bu hırs ve fırsatı kollama ne yazık ki ahiret yurdunu kazanma adına neredeyse sıfıra yakın seyrediyor.
On bir ayın manevi sultanı, rahmet ve bereketiyle müsemma Ramazan ayı kapımızı üç gün sonra ardına kadar açacak. Kapımızdan mağfiret çehresi ve cehennemden kurtuluşumuzun reçetesiyle giren, bir aylığına bizi tutmaya gelen Ramazan ayının gönül dünyasına zenginlik katacak fırsatlarını tepmeyelim. Biz de bu ibadet, ihlas, ihsan, ikram ve mağfiret ayını nefsimize, insi ve cinni şeytanlara gem vurarak aşkla, şevkle tutalım.
Rabbimiz, dünya fırsatlarına aç ve haris insanla; dünya ve ahiret dengesi bağlamında olayı basiretle gören insanı şu ayetlerle karşılaştırıyor:
“İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.” (Bakara Suresi, 200-202)
Aslında iki dünya adına bu endişe, bu bakış, bu kollama ve bu fırsat avcılığı aynı zamanda doğruya ve yanlışa endeksli, hak ve batıla meyilli, adalet ve zulme taraf iki insan tiplemesini de ana hatlarıyla göz önüne seriyor.
Allah'tan gereği gibi korkup sakınmayan, ahirete de kesin bir bilgiyle iman etmeyen bir avuç menfaatleri için dünyayı ateşe verecek kadar hırslı olan emperyalistler ve nifak yüklü yalakalarının amacı sadece dünyaya yönelik olur. Müminler hem dünya hayatları hem de ahiretleri için Allah'tan istekte bulunurlar. Müminler de dua, istek ve amellerinde Allah'tan adalet, selamet, zenginlik, ilim ve güzellik ister ve bunun için çalışırlar/çalışmalıdırlar.
Küresel ve bölgesel bağlamdaki gelişmelere baktığımızda zihinler, hak ölçüsünü esas almadığı için berrak değildir. Gelişmeler de bu zihin bulanıklığına bağlı olarak flu bir görünüm almaktadır. Zalimin mazluma, haklının haksıza, iyiliğin kötülüğe, katilin maktule, despotun mağdura dönüştürüldüğünü rahatlıkla görüyoruz.
Büyük şeytanlığı kanki'lik sinsiliği içinde dünya vampirliğine dönüştüren ABD'nin bir önceki başkanı ilk ziyaretinde Mısır'a şimdiki başkanı Trump da Suudi Arabistan'a gitti. İki başkanın da her tarafından kan ve vahşetin damladığını unuturcasına ümmetin kalbi konumunda ümmete ayar vermesi, ümmetin birçok bileşenini terörle yaftalaması amacı ‘üzüm yemekle' amacı ‘bağcıyı dövmek' olanları ayırmamız noktasında bize acil ve ciddi sorumluluklar yüklemektedir.
Ramazan ikliminin imanlı belde ve yürekleri sarmaladığı bu demde Müslüman birey, aile, camia ve toplum olarak dâhil olduğumuz insani niteliğin yani hem dünyada iman iktidarını hem ahirette selamet yurdunu istemenin gereklerini dünyamız da ahiretimiz de elden gitmeden yerine getirelim. Şu ayeti de diğer iki ayetle beraber tekrar tekrar okuyalım:
“Kim ahiret ekinini/kazancını isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur.” (Şura Suresi, 20)