Dünyanın ilk üniversitesi Qarawîyyîn Üniversitesiymiş. Ben de yeni öğrendim. Kurucusu da Fatime Binti Muhammed El-Qûreyşî El-Fihri’dir. Yazımızın başında sorumuza hemen cevap verdik, diye yazımızı okumaktan vazgeçmeyesiniz. Daha anlatacaklarımız var çünkü.
Tunus’un Qayrewan şehrinde dünyaya gelen, gökyüzünde saklı yıldızlar arasında bulunan ama bizim gözümüzden kaçmış veya başımızı kaldırmadığımız için göremediğimiz bu kutup yıldızını, bu değerimizi hepimizin tanıması gerekir. Tarih şahittir ki, değerlerimize sahip çıkmadığımız için değerimizi kaybetmişiz. Yazımızın başında ismini andığımız bu bayanın bir melikin, bir ağanın, bir padişahın kızı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Alelade bir hanımefendi ama tarihe vurduğu damga ile fevkalade biri o… Çünkü o dünyanın ilk üniversitesi olarak kayıtlara geçmiş Fas’ın Fes şehrinde bulunan Qarawiyyin üniversitesinin kurucusu…
Miladi 859’da sözünü ettiğimiz âlime tarafından yaptırılan bu üniversitenin UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Bilim Eğitim ve Kültür Kurumu) dünya mirasları listesinde ve Guinness Rekorlar Kitabında dünyanın ilk üniversitesi olduğunun kabul edildiği gerçeğinden birçoğumuz ne yazık ki habersiziz. İlk ilmî alan şubelerinin ve ilk ilmî uzman kürsüsünün de bu üniversitede kurulduğunu belirtmeden geçmeyelim.
Gün yüzünde olan ama bizim göremediğimiz bu mirasımızı biraz daha tanıyalım. Ailesi 9’uncu asırda Tunus’tan Fas’a göç etmiştir. Bu hanımefendi zengin ve kültürlü bir ailenin içinde büyümüştür. Kendisine miras kalan bütün mal varlığını insanlığın hizmetine sunarak günümüze kadar ayakta kalan bu üniversiteyi dünyada yaptırırken ahirete de iyi bir yatırım yapmıştır. Babasından kendisine miras kalan bütün malını ilim-irfan için harcamaktan çekinmemiştir. Yaptırdığı üniversitede ilk yaptığı Kur’an ilimleri ve fıkıh bölümlerini açmak olmuştur. Daha sonra sağlık, astronomi, tarih ve coğrafya bölümlerini açmıştır. Bilmem ona tarihteki ilk rektör de desek mi? Neden olmasın? Arapçada rektöre رئيس الجامعة denilir. Yani üniversitenin başkanı gibi bir şey. Nereden bakarsanız bizim Fatime’miz bu üniversitenin sadece banisi değil, başkanı da sayılır.
Kız kardeşi Meryem’i es geçmeyelim. İspanya’dan birçok göçmen Fas’a gelip yerleşince orada cami Müslümanlar için yetersiz gelmeye başlamıştır. Bunun üzerine kız kardeşi Meryem, 859 yılında Endülüs Camisini yaptırmıştır. O da iyi bir eğitim almıştır. 14.yy tarihçilerinden İbn Ebu Zaraa’nın onun hakkında bize aktardığı bilgiler dışında ne yazık ki fazla malumata sahip değiliz. Miladi 1353 yılında Qarawîyyîn kütüphanesinin bir yangında küle dönmesi sebebiyle kendisiyle ilgili ulaşabileceğimiz kaynakları da kaybetmişiz.
Fatime Binti El-Fihri Fas’a yerleştikten kısa bir süre sonra evlenmiştir. O da bir hüzün dönemi yaşamış kardeşi, babası ve eşi peş peşe vefat etmiştir. Onlardan kendisine ve kız kardeşi Meryem’e bir servet miras kalmıştır. Bu servet ile dünyanın zevk û sefasına dalabilirlerdi. Ancak sadaka ve hayratlar ile onların hasenat defterlerini açık bırakarak ruhlarını şad etmeyi tercih etmişlerdir.
Fatime b. Muhammed el-Qureyşî el-Fihri, içinde birçok eğitim kurumunun da bulunduğu büyük bir cami yaptırdı. Kendisi bizzat işin takipçisi oldu. 859 senesinin Ramazan ayının başında caminin inşasına başlanmıştır. Çok ilginçtir ki, caminin inşası 18 yıl sürmüş ve caminin bitimine kadar geçen 18 yıl boyunca, Fatime binti Muhammed El-Qureyşî oruç tutmuştur. Görünen o ki; bu işe büyük bir ihlasla girişmiştir. Ondan olacak ki eseri de çok bereketli olmuştur.
Miladi 1088 yılında inşa edilen Polonya Üniversitesi Avrupa’nın en eski üniversitesi olarak kabul edilmektedir. Qaraweyyin Üniversitesi ise bu üniversiteden 229 yıl önce hizmet vermeye başlamıştır. Qarawiyyin Üniversitesi Oxford Üniversitesinden de yüz yıllar önce inşa edilmiş olduğunu da buraya not düşelim.
Bu üniversitede başta dini ilimler ve hifzul-Kur’an (Hafızlık) alanında hizmet vermiştir. Bu üniversiteye kayıt olabilmek için mutlaka Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş olmak, Arapçaya ve İslami ilimleri içeren bazı eski metinlere de vakıf olmak gerekiyordu. Daha sonra Arapça dilbilgisi, tasavvuf ve tıp gibi alanlara yönelmiştir. Her şeye rağmen 1947 senesine kadar devletin eğitim sistemine dâhil olmamıştır. 1963 senesinde devletin modern eğitim sistemine dâhil olmuştur. Buna rağmen üniversite birçok yönden geleneksellikten hali olmuş değildir. Yaşları 13 ile 30 arasında değişen öğrencilere hâlâ geleneksel medrese sisteminde lise düzeyinde diploma verilmektedir. Diyebiliriz ki, Qarawîyyîn Üniversitesinin bir özelliği de geleneksel eğitim sistemi ile modern eğitim sistemini aynı anda vermesi…
Üniversitenin birkaç mezununun isimlerinin burada belirtilmesi faydalı olacaktır. Fatime el-Fihri (Üniversitenin kurucusu) İbni Haldun, İbni Ruşd, İbni Mace, tıp bilginlerinden İbni Meymun, coğrafyacı Eş-Şerif El-İdrisi, mutasavvıf İbni Hazm ve Abdusselam Bin Meşiş…
Qarawiyyin Üniversitesinin Marakeş, Titwân ve Ağadir şehirlerinde çeşitli fakülteleri bulunmakta ve İslami eğitim-öğretime devam edilmektedir.
Çıkarılacak Dersler
Oxfordtan yıllar önce inşa edildi, diyeceğim ama havamızı atmak gibi olacak. Havamızın inmesi için şöyle demek icab edecek; asırlar öncesinden herkesten önce ilmin ve bilimin temellerini atmışız sonra da uyumuşuz. Bizi uyandırmaya çalışan olmuşsa da öbür yana dönmüş uykumuza kaldığımız yerden devam etmişiz.
Kadınlarımız eğitime-öğretime böyle önem verirdi. Sonra da kadınlarımızı-kızlarımızı okutmayacak bir evreye gelmişiz. Gelişmenin temelini ve binasını atmışız ama okumayı bilmemişiz.
Mirasımızı berhava etmede üzerimize yoktur.
Bu kadın bizim kadınlarımız için bir rol modeli olabilirdi ama onun kıymetini bilemedik, tanımadık. Değerini bilmedik. Onun attığı bu temel, başkaları için işaret fişeği oldu. Ve onları uyandırdı, Oxfordlarını inşa ettiler.
Onun hayatından onun bir yatırım uzmanı da olduğunu görüyoruz. Nereye-nasıl yatırım yapmamız gerektiğini de onun hayatından öğrenebiliriz.
Değerlerine sahip çıkmayan her millet zamanla değerini kaybetmiştir. Değerlenmenin yolu da kişinin değerlerine sahip çıkmasıdır.
Qarawiyyin Üniversitesi İslam âlemi için yüzyıllarca eğitim konusunda ve manevi değerler için bir merkez olmuştur. Merkezimize sahip çıkmadığımız için, merkez Batıya bizler de cehalet çukuruna kaymışız.
“Beşikten mezara kadar ilim okuyun” altın nasihatinin altında öğrenmenin bir sürekliliği olduğunu unutmuşuz. Siz ne zaman ilim okumayı bırakırsanız, hayat dinamik olduğu için arkadan gelen dini meşrebi fark etmez sizi geçecekti. Öyle de olmuştur.
İbni Hazm, İbni Rüşd, İbni Mace gibi âlimlerin-bilginlerin buradan mezun olduğunu söylemiştik. Öyleyse biz de ihlâs ekersen, muhlis biçersin diye bir söz söyleyelim. Belki üç yüz yıl sonra atasözü olur.
Not: Dünyanın ilk üniversitesi ve banisini tanımamı sağlayan değerli kardeşim Fadlullah Çelik’e teşekkür etmeyi bir borç bilirim… Eğer biz de size tanıtmışsak sizin de –başta İnzâr Dergisi olmak üzere– bize bir teşekkür borcunuz oldu demektir.
Mehmet Ziya Gümüş