"İnsan bir acelecilik üzerine yaratılmış.." (Enbiya Sûresi-37) ya..
"Hemen olsun" istiyor..
Kâinatta işleyen sünnet ve hikmetin..
Tam aksi bir durum olmasına rağmen..
"Netice"yi hemen görmek istiyor..
Ödül alacaksa da hemen olsun..
Ceza alacaksa da..
Halbuki inancın iki esasından biri, hep "Âhiret" olagelmiştir..
Yani "sabretmelisin" diyor Allah..
"Öyle hemen yok!" diyor..
Yine de edemiyor insan..
Ya Âhirete teslim olmayıp, iman etmeyip tümden münkir oluyor..
Ki, bu durumda imandan çıkar, el iyazu billah!
Ya da Âhirete imanı oluyor ama..
Dünyaya imanı zayıf kalıyor da..
Te'dib üzerine te'dib..
Hasret içinde hasret yiyor..
Nasr sûresini bilirsiniz..
"İza cae nasrullahi.."
Nasr "zafer" demek..
Hz. Peygamber Efendimiz (ass)'e gelen zafer müjdesinden bahsediyor sûre, malum..
Yirmi küsûr sene boyunca çekilen..
Onca işkence, sıkıntı, imtihan, inkâr..
Akabinde gelen müjdeli sûre..
"Allah'ın yardımı (zafer) ve fetih geldiğinde
Ve insanların akın akın Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde
Rabbini hamd ile beraber tesbih (tenzih) et!
Ve O'ndan mağfiret dile!
Zira o tevbeleri çokça kabul edendir!"
İlk gençlik yıllarımda sûreyi her okuduğumda..
"Tamam, zafer gelip de insanlar Allah'ın dinine akın akın girince Efendimiz (ass) hamdetsin de..
Peki ne diye istiğfar etsin?
Ne yanlış yapmış ki, Allah'tan mağfiret dilesin?.."
Diye kendi kendime sorardım da..
28 Şubat zulmünün başlayıp..
Hemen binyıl başında da zirve yaptığı günlerde..
Yavaş yavaş anlamaya başladığımı fark etmiştim..
Meğer..
Zorluk günlerindeki imtihan sırasında..
Sabırsızlık gösteriyormuşuz..
Acele ediyormuşuz..
Hatta bir adım da öteye gidip..
Allah'a imanımızı zedeler biçimde..
Kaderine, kudretine ta'n ediyormuşuz!
Demek, bundan ötürü ayet önce diyor ki:
"Allah'ı tesbih, tenzih et..
Onun münezzeh olduğunu bil..
Senin vesveselerinden münezzeh ve uzak olduğuna iman et!.."
Ve sonra da ekliyor:
"Tüm bu yaptıklarından..
Ve de sabırsızlığından..
Bu işlediklerinden ötürü de..
O'ndan mağfiret dile!.."
Evet..
Nasıl ki..
Ahirete iman etmemek, teslim olmamak meselesi..
İnkâr edenin ana problemi ise..
İman ehlinin de esas sıkıntısı..
Dünyaya, dünyada yaşananlara iman etmemek imiş!
Şu, üç asır sonra dirilen Ashâb-ı Kehf'in hikayesi de bundan imiş..
"Böylece onları (Ashâb-ı Kehf'i) buldurduk da..
Ta ki bilsinler..
(Mü'min için) Allah’ın vaadi haktır..
Ve (münkir için de) kıyamette tek bir şüphe dahi yoktur.." (Kehf Sûresi-21)
Yani..
Münkirlere kıyameti göstermek..
Bu büyük diriliş mucizesinin 1. değil..
Esasen 2. sebebidir..
1. sebebi ise iman ehline bakıyor..
Dünyada gerçekleşeceği hususunda şüpheye düştükleri hakikatlerin..
Tevhid ve adaletin dünyaya hakim olacağı hakikatinin..
Gerçekleşeceğini gösteriyor!
Sübhanallah!
Hatta farklı bir cihetle de olsa..
Masum Peygamberler'de (aleyhimusselam) dahi bazı yansımaları olabiliyormuş:
"Ta ki Peygamberler ümitlerini yitirir gibi olup da..
Artık yalancı çıkarıldıklarını sandıkları vakit..
Onlara yardımımız gelir.." (Yusuf Sûresi-110)
Görüyorsunuz işte!
İmtihan öyle kolay bir husus değil..
Allah'a şöyle tam bir dayanmak gerekiyor..
Daha doğrusu..
Sadece Allah'a dayanmak gerekiyor..
Kazandık mazandık hikayelerine değil!
Sanırım 28 Şubat'lara da..
Esasen bu nazardan bakmalı..
Sahi..
Merhûm Erbakan Hoca..
Tam da 27 Şubat'ta vefat etmişti değil mi?!