Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Geçen haftaki yazımızda dostlarımızdan bahsetmiştik. Şimdi de düşmanlarımızdan bahsedelim istedik.
Dost deyince insanın içi açılıyor, yüreği ferahlıyor. Düşman kelimesi ise başlı başına bir stres sebebi… Nasıl ki dostun kalitelisi makbulse düşmanın da kalitelisidir tercihimiz. Kalitesiz, çapsız, kalleş, arkadan vuran kişi dost da görünse düşman da olsa aynıdır. Ahmak dost, kaliteli düşmandan beterdir zira.
Düşman, insanın ufkunu açar; ona yeni savunma stratejileri buldurmakla onun zihnini çalıştırır. İnsana çekidüzen verir düşman. Çünkü düşmanı olan bilir ki, bugün bir hata yapsa yarın halkın diline ‘bin hatalı’ insan olarak düşecek.
Düşmanımız bizim sabrımızı da artırır. Aslında sanki sabrımızı tüketiyor gibi görünse de her düşmanla biraz daha sabırlı olduğumuzu anlarız. Eğer kullanabilir ve hemen tüketmezsek, oradan aldığımız sabrı işlerimize ve sevdiklerimize de kullanabiliriz. Kişi şöyle der: “Benim çocuğum, eşim, sevdiklerim düşmanımdan değerlidir. Ne yapsalar da sabretmeme değer kişilerdir.”
Düşmanlarımız, şiddetli rüzgâr gibidir. Bizse tazecik fidanlar… Eğer o fırtınaya karşı durabilirsek köklerimiz güçlenir. Bizim köklerimiz, savunma gücümüz, sabrımız ve sorunlar karşısındaki pratik çözümlerimizdir. Elbette düşmanın mevzisinden uzak durmak gerekir ancak gün gelir de bir fidan gibi kıpırdayamazsak, kendimizi salmak yerine köklerimizi güçlendirmek en iyi yoldur.
Düşmanlarımız bizim kamçımızdır. Bizi, yetenekli olduğumuz veya yapmamız gereken işler konusunda harekete geçirir.
Düşmanlarımız çoğu zaman bize zarar verdiğini düşünüp aslında kendi zarar gören kişilerdir. Düşmanın en hafifi, kişiye haset edendir. Hz. Hasan hasetçi hakkında “en acınası kişi” diye bahseder. Sebebini soranlara da “Sağlamdır ama sürekli hasta görünür. Hasta değildir ama sürekli ateşi vardır.” buyurur. Düşmanlarımız belki dünyada bir sorun yaşamayabilirler ancak ahirette bir atom kadar kötülüğün bile hesabının sorulacağı yerde, hesabı en zor olan kişilerden olacaklardır.
Düşmanlarımız bazen de bizim asli kimliğimizi ortaya çıkarır. Duydunuz, Yeni Zelanda’daki cami saldırısında mağdur olan şahsın, düşmanına ne dediğini. “Ben 17 yıl önce Afganistan’dan geldim ve sürekli terörist dendi bana. Sana teşekkür ederim, benim terörist olmadığımı, terörün ten rengi ve ırkı olmadığını öğrettiğin için. Bu ülkeden çıkıp gitmeyi hayal ederdim hep. Ama gitmeyeceğim. Burası benim ülkem ve sen teröristsin…”
Bu manada ne güzel demiş Üstad Necip Fazıl:
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!”
Düşman, direnç demektir. Düşman, kaliteli olma nedenidir. Bir şartla ki bu şart, düşmanınızın kötülerden olmasıdır. Rabbim düşmanlarımızı iyilerden eylemesin. Bizi iyilere her daim dost eylesin. Düşmanlarımızın şerrinden cümlemizi muhafaza eylesin.