Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
İnsanoğlu, hayatının büyük bölümünü düşmekten korunmakla geçirir. Daha çocukken başlar düşmeyle ilgili telkinler: “Duvara çıkma, düşersin.”, “Koltukta zıplama, düşersin.” “İn o daldan, düşersin.” Düşmenin sonunda daha başka riskler olmasa, düşmek sorun değil. Ama düşenin kolu kanadı kırılır, düşmanı kendisine güler, dostları haline üzülür…
Çocukken başlayan düşme korkusu, insan büyüdüğünde de devam eder. Öyle ki bu korkuyu dualarına da taşır insan. “Allah’ım düşüp kalanlardan değil, düştüğünde kalkanlardan eyle beni.” der; elden ayaktan, gözden gönülden düşmekten, sağlık veya geçimde karşılaşabileceği düşkünlükten Rabbine sığınır.
İnsan ne kadar istemese de düşer bazen… Bazen başkaları sebeptir bu düşmeye, bazen bizzat kendisi düşer. Ama eninde sonunda Allah’tır, kulunun düşmesine izin veren. Allah, kulu düşürür ki kulu düşünsün. Zira düşmek, düşünmenin anahtarıdır.
Düşmek, durmaktır. Zaman hızla akıp giderken, olaylar durmaksızın gelişip birbirlerine kapı aralarken, düşmek biraz da dinlenmektir. Düşmek dinlemektir biraz da; Rabbini, kendini, sevdiklerini… Bazen düşeriz ki, bulalım diye kaybettiğimiz kendimizi…
İnsan, çok kırılgan bir cama benzeyen kibrini özenle taşır durur. Kırılmasın, zarar görmesin diye onu korudukça korur. Ancak ne zaman ki düşer, ilk kırılan kibri olur. Düşmek, herkese nasip olmaz. Düştükten sonra kibrinden vazgeçmek de öyle…
Düşmek bir nimettir bilene… Toparlanmak, dinlenmek, dipdiri ayağa kalkmak için en güzel fırsat… Nasreddin Hoca merkepten düşmüş. Kendisine gülenlere “Zaten inecektim.” demiş. Dünya denen bu binekten bir gün ineceğiz. Dünyadaki bütün makamlardan, içimizde bize kendimizi büyük gösteren bütün hasletlerden de öyle… İş ki kabre girmeden inebilelim. Bu manada düşmek, Allah’tan bir rahmettir.
Düşenin dostu olmaz, derler. Düşmek, sahte dostlukların kalabalığından kurtarır insanı. Var gününde dostum diyenlerin asıl yüzünü dar gününde görür insan. Hakiki dostluklar cennete varır, sahteleri ise layık olduğu yere. Unutulmamalıdır ki düşenin de düşmeyenin de en büyük dostu Allah’tır. Yeter ki yüzümüzü Allah’a dönebilelim.
Düşmek çiledir; insanı Hakk’a ulaştırır. Yeter ki mümin köklerini bırakmasın. Yeter ki Hakk’tan yüz çevirmesin. Çilelere katlanmak ve dahası çileyi sevmekle ulaşır insan en güzel makamlara…
Kimi insan düşmeden anlamaz amellerinin asıl sahibinin kim olduğunu. İşlediği güzel amellerden dolayı gururlanır; gurursa adı üstünde ‘aldanma’dır. “Boyun büküklüğüne vesile olan hata, kibre sebep olan sevaptan değerlidir.” demiş büyükler. İşte düşmek bazen o hatadır; insanı Rabbine ram eyleyen…
Rabbim, düşmeden düşünenlerden, düzelenlerden eylesin cümlemizi. Muhabbetiyle terbiye etsin her halimizi… İlle düşürecekse, daha güzel bir insan olarak kalkmamızı nasip etsin. Yolumuzu, yolu hak yol olanların yoluna düşürsün. Âmin.