Medine'de bir bayram günü, sabahın erken saatleri. Peygamber, ashabı ile birlikte mescitten eve gidiyordu. Medine'nin sokakları cıvıl cıvıl çocuk sesleri ile inliyordu. Herkeste bir bayram sevinci vardı. Sokaklarında Hz. Peygamber'in dolaştığı şehrin çocukları sevinmesinler de ne yapsınlar? Çocuklar yeni elbiselerini giyinmiş, saçları yağlanmış, ışıl ışıldılar. Peygamber bu manzaradan son derece memnundur.
Ancak ortada Peygamber'in gözlerini buğulandıran bir şey vardır. Bir çocuk boynunu bükmüş, eski elbiseleri ile ağlamaklı şekilde bir köşede oturmuş, öylece bekliyordu. Gönüller sultanı derhal çocuğun yanına gider. Onunla konuşmaya başlar ve neden böyle somurtup, durduğunu sorar. Çocuğun babası Uhud savaşında şehid düşmüştür. Peygamber'in acilen bir şeyler yapması gerekirdi. Çünkü fırtınalar kopan bir gönül karşısında daha fazla duramazdı.
Çocuğun adından başlayıp bütün nüfus kütüğünü değiştirir. Buceyr olan ismi beğenmez; “İsmin Beşir olsun” der. Fakat güzel bir haberi daha vardı Beşir'e. Çünkü Beşir kendisi gibi babasızdır. Üstelik annesi başkası ile evlenmiş, kendisini yalnız hissetmektedir. “İstemez misin, Ben baban olayım, Âişe annen, Fatıma da kardeşin olsun.” Beşir'in yüzü gül gibi açılmıştır artık. Ağlamaklı olan ifadesi değişmiş, güleç bir yüz ile cevap verir, yetimler babası Peygamber'e; “Nasıl istemem, nasıl razı olmam” diye.
Biraz önce Buceyr iken, Beşir olan çocuk eve götürülmüş, yedirilmiş, içirilmiş, güzel elbiseler giydirilmiş, saçları yağlanmış, taranmış ve “Haydi bakalım, arkadaşlarına katıl” denmiş. Beşir dünyanın en mutlu çocuğudur şimdi. Bütün yetimlerin babası ona baba, Aişe anne, Fatıma da kardeş olmuş. Bu kutlu ailenin bir ferdidir artık. O bayram sabahı alabileceği en güzel bayramlığını almış. Mutlu bir şekilde çıkmış sokağa.
Çocuklar, neşeli görünen Beşir'e durumu sorarlar. Nasıl sevinmesin çocuk: “Açtım, doydum. Çıplaktım, giyindim. Üstelik Resulullah babam, Aişe annem, Fatıma da kardeşim oldu.” Çocuklar gıpta ile bakarlar Beşir'e: “Ah keşke bizim de babamız Uhud'da şehid olsaydı” diye. Resulullah (sav)'in vefatında, herkesten çok fazla üzülen biri vardır: Beşir bin Akra. “İşte şimdi yetim kaldım. İşte şimdi garip oldum.” diye söylenip dururmuş.
Amacım siyer anlatmak değil. Ama bu kadar hassas bir Peygamber olan Hz. Muhammed (sav), bu bayramda ümmetin şimdiki halini görse idi ne yapardı acaba?
Örneğin birbirleri ile kardeş olmaları gerekirken, ümmetinin Şii ve Sünni diye ortadan ikiye bölündüğünü görseydi nasıl bir tavır takınırdı? Öyle ya İslam medeniyetinin iki alt kolunun müntesiplerinin birbirlerinin tepesine bomba yağdırdıklarını öğrenen Peygamberin yüzü hangi ifadeyi alırdı?
Buceyr'in bir bayram sabahına gamgin girmesine gönlü razı olmayan Hz. Muhammed (sav), eğer sahile vuran Aylan bebeğin cansız bedenini görseydi, o hassas gönlünde hangi fırtınalar kopardı? Hele hele bunca İslam devleti dururken, bir gavur beldesine iltica etmeye çalışan Aylan'ın ailesi için neler yapardı?
Öldürenin tekbir, ölenin ise tehlil getirdiği Suriye coğrafyasının çocuklarını görseydi, gül yüzünde hangi zakkumlar açardı acaba? Bomba yüklü araçlarla camileri havaya uçuran sözde mücahitleri nasıl tedip ederdi?
Ortadoğu'nun bunca zalim yöneticilerinin yanında saf tutan kelli felli âlimlerin unvanlarını bir paçavra gibi nasıl yerlere savururdu?
Kendisinin vahiy mekânı olan Mekke'nin Suud, miraç mekânı olan Kudüs'ün israil işgali altında olduğunu öğrendiğinde, Halid'i hangi sefere gönderirdi? Bir de vahiy mekânı sözde yöneticilerinin Trump ile kılıç dansı oynadıklarını fark etseydi, o kılıçlarla hangi gazveye çıkardı?
Dindarlar tarafından idare edilen bir ülkenin cezaevlerinde, İslami hassasiyetlerinden dolayı müebbetlik mahkûmların olduğunu ve bu yusufilerin çocuklarının babasız olarak bilmem kaç bayramdır yaşadıkları acıyı bildiğinde, bu dindar yöneticilere ne söylerdi?
Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak ve daha birçok yerde, evleri başlarına geçirilen ümmetin yetimlerine nasıl bir çözüm getirirdi?
Kâbe'nin Suud, Mescid-i Aksa'nın israil'den azade olduğu bayramlar görme ümidi ile…
Not: Babalar günü konulu yazdığım yazının sonunda sorduğum soru ile ilgili bir yazı yazma hakkımı saklı tutuyorum. Soru şuydu: Bir yetişkin olarak anne ve babaya sahip olmayan Peygamber'in ebeveynine nasıl davranacağını nereden bilebiliriz?
Geçmiş bayramınız mübarek olsun.