İnsana yapılan yatırım bir toplum için en önemli yatırımdır. İnsana yatırımın yolu da eğitimden geçer.
Bilimsel ilkeler ve doğal teamüller çerçevesinde şekillenen ve ideolojik bağnazlıklara kurban edilmemiş bir eğitim sistemi, bir toplumu ayakta tutan en önemli kurumlardan birisidir. Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana eğitime bilimsel ilkeler değil daha ziyade ideolojik bağnazlık damgasını vurmuştur. Bugüne kadar eğitim sistemi ideolojinin esaretinden kurtulamadı. Ana okuldan üniversitelere kadar, bilim ve irfan ile yetişen bir nesil kaygısı yerine, laiklik ideolojisinin beyinlere içirildiği bir neslin kaygısı söz konusu olmaktadır. Toplumu geleneksel kökenlerinden koparıp, yüzlerini Avrupa’ya çevirme konsepti daima hakim konsept olarak karşımıza çıktı.
AK Parti iktidarına kadar böyle devam edegeldi. AK parti iktidarıyla beraber eğitimin prangalardan kurtulup daha bilimsel ve özgürlükçü bir zeminde yapılması umutları doğdu. Ama maalesef beklenilen olmadı. Sorunun temeline inmekten uzak çözümler, eğitimi yaz-boz tahtasına çevirdi. Her alanda olduğu gibi statükonun iradesi ile etkin bir şekilde yüzleşemeyen iktidar, sorunlara köklü bir neşter vuramadı. Mahcup politikalarla ancak etrafta dolanarak bazı pansuman çözümler ortaya koydu. Böylece her geçen gün eğitimde sorunlar dağ gibi birikti. Asım’ın nesli ve dindar nesil bir türlü yetişmedi. Gençlikte müthiş bir yozlaşma aldı başını gitti. Bayındırlık ve sağlık alanı başta olmak üzere bazı alanlarda yakalanan başarı bir türlü eğitimde yakalanamadı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da özeleştiri mahiyetinde dile getirdiği eğitim konusundaki başarısızlıkların ortadan kaldırılması için artık köklü çözümlere ihtiyaç vardır. Her şeyden evvel eğitimin ideolojik bağnazlıkların esaretinden kurtarılması lazımdır. Müfredat ve eğitim tekniklerinin net bir eleştiriye tabi tutularak, yeniden inşa edilmesi gerekir. Bir asır öncesinin şartlarında hazırlanan ve çoğu, gerçekleri yansıtmayan ve çağımızın ihtiyaçlarına cevap vermeyen eğitim anlayışının iyi bir reforma tabi tutulması gerekir. Bilimsel temellere dayanan bir eğitim sisteminin inşası için gerekirse kurucu iradenin kuruntuları ile yüzleşme göze alınmalıdır. Yüz yıl öncenin eğitim sistemi ideolojik sos ve bilimsellik makyajı ile bizlere sunulmaktadır. Oysa statik bir anlayışı bu günlere taşımak bile başlı başına bilimselliğin ruhuna aykırıdır. Bilimselliğin ve irfanın olduğu yerde mutlaka dinamizm vardır. İşte eğitimde artık bu dinamik ruhun ve konseptin benimsenmesi gerekir.
Bir ülkenin insan kaynağı yeterli keyfiyete sahip değilse diğer alanlara yapılan yatırımlar ne olursa olsun bir toplum madden ve manen istenen seviyeye gelemez. Bir toplum asırlara uzanacak bir istikbal ve istiklal istiyorsa, en büyük kaynağını eğitime ayırmalıdır. Bilginin büyük bir güç olarak ön plana çıktığı günümüzde en iyi yatırım insana ve bilgiye yapılan yatırımdır. Bir toplumu ayakta tutacak olan nesil irfan ile donanmış, köklerine bağlı, kendi kültür külliyatından beslenen ve çağı yakalayan nesildir. Genç beyinler ve bir milletin geleceği çağdışı ideolojilere ve taassuplara kurban edilmemelidir. Bizi biz yapan değerler esas alınarak, çağın ruhunu yakalayan bir sistem inşa edilmelidir. Özellikle eğitim sistemimizi zehirleyen ve birçok sorunun kaynağı olan ırkçı ögeler müfredattan çıkarılmalıdır. Irkçı prangalar ve zihniyet izale dilmedikçe ve özellikle de bu zihniyetin izalesinde eğitime güçlü bir rol vermedikçe toplumsal barış sağlanamaz. Toplumsal barışı sağlamada ve toplumun her alanda ilerlemesinde eğitim merkeze alınmalıdır.
Sorunun teşhisi önemlidir, bu teşhisi dile getirmek ve özeleştiri erdemini göstermek daha önemlidir. Ve bu saatten sonra en önemli husus; bu teşhisin gereğini yapıp, cesur adımlar atmaktır.