K. Marx “Eğitim ve ekonomi birbirini etkiler” diyerek eğitimi ekonomiye indirgemiştir. Günümüzün eğitim sorunlarını irdelediğimizde eğitimi etkileyen en önemli nedenlerden birinin ekonomi olduğunu görürüz. Maliyenin ayırdığı bütçeye göre öğretmen atamaları, okul kurslarında takviyelerin ekonomiye endekslenmesi bunun en güzel örneğidir.
Konu eğitim olunca söylenecek çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Fakat bizler çokluktan ziyade toplumumuzun realitesi olan eğitim modelini gündeme alarak katkı sağlamak niyetindeyiz.
Son zamanlarda Sayın Bakanımızın Temel Liselerin ve Özel Öğretim Kurumlarının kapanmasıyla ilgili izahları, gündemi ziyadesiyle meşgul etti. Peki, nedir Temel Lise? Temel Lise, büyük pay sahibi ve pasta sahibi yapının siyaseti etkilemesi ve zorlaması neticesinde dershanelere alternatif pastadan herkesin pay almasının istenildiği kurumlardır, diyebiliriz.
Temel Liseler hem okulu hem de sınava hazırlığı muhteva eden düşük ücretlerle öğrencileri kaydeden kurumlardır.
Bu kurumlardaki öğretmenlerin tecrübesi ve pratiği eğitime çok kısa sürede uyumu ve başarıyı getirmesi incelenmesi gereken bir konudur. Temel Lise başarısının yıllarca uğraşılan en yüksek puanlarla yerleştirilen fen liselerinden sonra gelmesi düşündürücü değil midir? Çok az bir dilimle ikinci olmasını irdelediğimizde kültürel faktörlerden kaynaklandığını söylemek mümkün. Özellikle doğu ve güneydoğuda farklı profildeki öğrencilerin kaydının niceliksel anlamda başarısızlığı etkilemesini de başarı sayıyoruz. Neden? Devlet okullarında sorunlu olan öğrencileri idare edip sevgiyi şefkati gösterip bu kitleyi entegre etmek başarı değil midir?
Soruyorum: Devlet okullarının yükünü hafifleten kurumların mı yoksa devlete ekonomik yük olan hafta sonu kurslarının mı kapatılması mantıklı? Farklı mekânlarda ferahlık isteyen öğrencilerin tercihleri mi yoksa hafta içi gördüğü yüzleri hafta sonu da görmeleri mi daha mantıklı? Zaten serbest piyasa da mantık (Bırakın yapsınlar) değil mi? Devlete yük olan hafta sonu kurslarına harcanan paranın bu kurumlara verilmesi, atanamayan binlerce öğretmene istihdam sağlanması daha mantıklı değil mi? Bu siyaset öncesi iklimde bu tür mağduriyetlerin göz ardı edilip tepkilere neden olmak bilinçli bir proje midir? Acaba…
Neden mağduriyet?
Dershanelerin dönüşüm sürecinde devletin bu kurumlara bu kurum sahiplerinin de devlete verdiği taahhütler vardı. Kurumların okula dönüşme sözü, devletin de kurumlara kontenjan, arsa tahsis etme, maddi yardım gibi sözler.
Peki, sözler tutuldu mu? Maalesef.
İlk yıl verilen kontenjan istenildiği gibiydi. Daha sonraki yıl kontenjanlar çok düşürüldü ve Özel Öğretim Kursları açıldı. Bu da bana göre bir haktı fakat vergisini vermeyen kaçak kursların ziyadesi ve ciddi denetlenmemesi bir haksızlığı beraberinde getirdi.
Ayrıca küresel krizi de dikkate aldığımızda Temel Liselerden dönüşümün bu yıl tamamlanmasını beklemek milletin de hükümetten doların hemen düşmesini beklemesi gibi bir anlayış. Kanaatimce sürekli eğitimi yazboz tahtasına çevirmektense bu kurumların sıfatını sabitlemek ya da zaman verip adaleti gözetmek daha sağlıklı olacaktır.
Okulunu açamayan bu kurumlarda binlerce çalışanın bu kriz ortamında evine ekmek götürmesini engellemek vebal olduğu gibi bunları samimi bir şekilde dile getirmemek de vebaldir. Özgürlüğün ve eşitliğin değil her ikisini kapsayan herkese bir gün lazım olan adaletin yerini bulması dileğiyle…
Selam ve dua ile…