Geçtiğimiz Pazar günü bulunduğum ilçe Kızıltepe’de Kur’an Nesli Platformu’nun düzenlemiş olduğu “meal sınavı” yarışması vardı. Hafta sonu bu yarışmanın yapılması için eğitimle ilgili resmi kuruma müracaatta bulunulmuştu. Mülki amirin “benim işim eğitimdir bu işlerle uğraşamam” cevabı hangi zihin kodlarla eğitim verildiği vahametini bana gösterdi. Kendisine göre bir “Kur’an-ı Kerim Sınavı” eğitim işi değildi… Sonradan kralcıdan çok daha kralcı geçinen bu mülki amir izin vermek zorunda kaldı. Bunun için de bugünkü köşe yazımı eğitime ayırdım. Zaten okulların açılmasıyla, eğitim-öğretim de bugünlerdeki gündemimiz.
Baştan şunu söyleyelim; yıllardır eğitim sistemi bu ülkenin en büyük sorunu olarak ortada duruyor. Eğitim sistemimizin sağlam temellere oturtulmasını bir türlü yakalayamadık. Zira eğitim sistemimiz, bizim medeniyet iddialarımız, ruhumuz ve dinamiklerimiz ekseninde işlemiyor. Bir ülkenin eğitim sistemi; çocuklarına içi dolu olmayan ve sadece kuru bilgi veriyorsa sağlıklı ve öz güveni yüksek bir nesil beklenemez. Faydalı bir eğitim sistemi, çocuklarına manevi bir ruh vermekle, ideal ahlâk kazandırmakla yükümlüdür. Zira bir yandan özgüven, öte yandan tevazu ile donatmak, toplumun sağlıklı dinamikleri için kuşatmak ve kanatlandırmak, bir eğitim sisteminin önceliği olmalıdır.
Kültür ve fikir dünyasını, yalnızca Batı'da üretilenleri buraya aktarmakla, bu neslin önünü açamaz ve bu ülkenin çocuklarının ufkunu genişletemeyiz. Aksine, bu ülkenin çocuklarını hem zihnen hem de fiilen köleleştirir. Bu ülkede batıdan taklit bir eğitim sistemi, çocuklarımızın zihnini, ruhunu ve aklını zehirliyor, yok ediyor. Eğitim sistemi ve üretilen suni batı hayat portreleriyle çocuklarımızı ruhsuzlaştırıyor. Kendi değerlerimize yabancılaşmış, kimliksiz, ruhsuz, entelektüel melekeleri donmuş, Batı'ya aşağılık kompleksiyle bakan, zihni felçleşmiş, ruhunu yitirmiş, kaygan zeminlerde patinaj yapan kuşaklar yetiştiriyor sadece.
İlahi vahyin gölgesinde insanlığa sunacağımız adaleti, hakkaniyeti, kanaati, fedakârlığı, paylaşmayı dünyaya armağan edebileceğimiz evrensel değerlerimizi özümsetecek bir eğitime hasret kaldık. Bunun tam tersi çocuklarımızı ruhsuzlaştıran, bencilleştiren, kariyerperest kılan, başarı putunun kölesi hâline getiren, bizim medeniyet birikimimize ve ruhumuza tastamam yabancı bir eğitim modelinin evrelerini yaşıyoruz.
Çünkü çocuklarımızı kaybediyoruz. Genç kuşaklar, gözümüzün içine baka baka yok oluyor... Elimizden kayıp gidiyor... Şüphesiz ki bunun en büyük sebebi kendi kültürümüzü, kendi zamanımızı, kendi dünyamızı yaşamadığımız, kendi hayallerimizi, kendi iddialarımızı değil başkalarının hayallerini, başkalarının iddialarını hayata geçirmekten başka bir şey yapmadığımız gerçeğidir.
O yüzden, bu ülkenin eğitim, kültür, gençlik sorunu, terörden de ekonomik krizlerden de önemlidir. Başta İslami camialar olmak üzere, “nesil” endişesi olan her türlü siyasi ve sivil inisiyatifi elinde bulunduranlar hep beraber bu elzem sorunu çözmeye yönelmelidir.