Bismihi Teâlâ
Tatmin etmekten uzak düşen bir eğitim sistemimiz var ne yazık ki!
Geçmişten günümüze süregelen belki de en büyük meselemiz.
Kaba tabirle kanayan yaramız.
Bir türlü dikiş tutmayan/tutamayan yara…!
E tabi ki;
Başta koruyucu/önleyici tedbir almadın mı,
Kangrene de, dönüşür,
Zehirli ura da…!
Pandemiyle birlikte bu yara daha da derine indi.
Öğrenim yaşındaki milyonların başına gelenler belki de pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Saatte bir değişen kararlar,
İkide bir alınan kararlar:
-BİR: Yaralıyor!
-İKİ: Güven erozyonu oluşturuyor!
-ÜÇ: Zihinleri yoruyor!
-DÖRT: İtibarı zorluyor!
-BEŞ: Şevki, iştahı kaçırıyor!
…
Hani literatürde "Eğitim- Öğretim yılı" diye bir tabir var.
Açılımı önce eğit, sonra öğret!
Biçim, izlek, estetik yönü ağır basar.
Buraya kadar kimsenin itiraz edeceği yok!
Ancak sahada karşılık bulmadı mı,?
Söz fukaralığından öteye geçmez.
Bir kazak atasözü var:
"Dinlenilmeyen söz yetimdir…"
Kör, sağır sultan da bilir;
Türkiye’de eğitim sisteminde önce öğretimdir.
Zaman kalınca eğitim olsa da olur,olmasa da!...
Öyle bir hale gelmişiz ki,
Nazarımızda öğretmenin niteliği,
Başka deyişle algı biçimi:
‘Matematiği, Feni en çok öğreten öğretmen başarılıdır.’ Şeklinde…
Zira sınava dayalı sistemde öğrenci için de aynı parametre geçerlidir.
En çok matematik-fen çözen başarılıdır.
Yani sistem eşittir öğretim ya da öğrenim...
Eğitim bu sisteme yabancı gelir hem de uzak bir şey!
Sonra da kalkıp işin fukaralığını/lomekarlığını yapıyoruz.
Hakikaten trajikomik bir halimiz var!...
Birde bu son zamanlarda pandemiyle birlikte dilimize dolanan
"uzaktan eğitim" kavramı yok mu,?
Hani yüz yüze eğitimde çağları aştık ya(!)
Bir yapamadığımız;
uzaktan eğitim kaldı…
Özetle,
Kavramlar da körpecik çocuklar gibi masumdur. Onlara yüklediğin manaya göre algıda manipüle edersin!
Kalın sağlıcakla…