Denilir ki bir fabrikanın imalat hattındaki çok önemli ana makinalardan biri arızalanır ve bütün fabrikada üretim durur.
Fabrikanın mevcut teknisyen ve mühendisleri makinayı çalıştırmak için çok uğraşırlar, ancak makinayı çalıştırmayı başaramazlar.
Daha sonra dışarıdan işini iyi bilen uzman bir mühendis çağırırlar.
Uzman mühendis gelip makinayı inceler, arızaya sebep olan durumu anlar.
Ve sonra da çantasından bir çekiç çıkarır. Makinaya yaklaşır, makinanın belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice ve sertçe bir vuruş yapar.
Makina hemen çalışmaya başlar ve hiçbir arıza olmamış gibi üretime geçer.
Uzman mühendis fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra fabrikanın kendisine ödemesi gereken faturayı fabrika müdürüne gönderir.
Yalnız fatura müdür beye çok kabarık ve fazla gibi gelir.
Faturada şöyle yazılır:
“Hizmet bedeli karşılığı 1000 dolar (Yalnız bin dolar)” ödeyiniz.
Fabrika müdürü bu duruma çok kızar,
Ve;
‘Bir çekiç darbesi için bin dolar çok’ der. Makineyi tamir eden Mühendisten ayrıntılı fatura göndermesini ister.
Uzman mühendis bir gün sonra detaylı (ayrıntılı) fatura gönderir.
Faturada şöyle yazılır:
Makinaya çekiç vurma bedeli: 1 dolar,
Çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.
Toplam:1000 dolar
Fabrika müdürü hiç itiraz etmeden 1000 dolarlık faturayı ödemek zorunda kalır.
Demek ki, insan işinin ehli, uzmanı ve işini bilen olunca istediği ücreti de alabiliyor.
Olmayınca da işler çıkmaza giriyor, tıkanma noktasına gelebiliyor.
Bu gerek siyasette ve gerek devletlerin yönetimlerindeki her kademede de böyledir.
İşin ehli olmayanların iş başına gelmesi veyahut getirilmesi, ehliyet ve liyakatin gözetilmemesi beraberinde birçok sorun ve sıkıntıyı doğurmuştur.
Yönetimde işin uzmanı ve ehil olmayan birisinin siyaseten iyi niyetli de olsa anlamayan birine teslim etmek memleketi batırma noktasına getirebilir.
Halihazırda yönetimin ve siyasetin toplumla beraber varlığı zorunludur.
Her kesimden ve her yönetim kademesindeki insanlar bu dairenin içerisinde bulunur.
Dürüst siyaset, adaletli bir yönetim herkesin arzuladığı bir şey.
Fakat, zaman zaman büyük sancılarla karşı karşıya kalınmakta.
Ehliyet ve liyakat olmayınca toplumda onulmaz yaralar açılmakta.
Gerek tarihte gerek günümüzde zaman zaman ehliyet ve liyakatin yerini farklı kriterlerin aldığı olmuş, yönetim ve siyaset küçük hesapların peşinde koşan, kendi çıkar ve menfaatlerini devletlerin ve milletlerin üstünde gören insanların elinde heba edilmiştir.
Devletlerin ve milletlerin kaynakları bir bir yok edilmiştir.
İş bulmak, görev almak ve görevde yükselmek yani kariyer yapmak için adeta bazı yeni kriterler geliştirilmiştir.
Bunlar;
Üsttekilerle aynı siyasi görüşte olmak.
Bir sonraki seçim için milletvekiline kesin destek sözü vermek.
Körü körüne biat etmek.
Atanacağı veya seçileceği görevde görev süresince seni oraya getiren iradeye sadakatten ayrılmamak.
Vatan, millet ve toplum için iyi hizmetler yapmış olsalar dahi başka görüş ve partilerden uzak durmak ve gerekirse Allah’ın selamını bile kesmek.
Amirlerine yaranmak,
Dalkavukluk etmek,
Yalakalık, gibi daha pek çok özel beceriler, işe alınma veya işinde yükselmek için ölçü olarak kabul edilmektedir.
Veya bir yerlerde mutlaka
Abin olacak,
Dayın olacak,
Hatırı sayılır ‘Bir Sayın mafya baban!’ olacak. Vs, vs...
Haliyle bu tür özel becerilere sahip olamayanlar, işe alınma, atanma, taltif, terfi ve görevde yükselme beklerlerken, bir de bakmışsın ki, tecziye ve tenzili rütbe edilmişlerdir. Veya görevlerinden edilmişlerdir…
Tıpkı her şeyin birer emanet olması gibi devlet ve iktidarlar da birer emanettirler.
Sorumluluk almak, işi bilmek, ehliyet sahibi olmak, emanete sadakatten ayrılmamak temel esas olmalıdır.
Bunlar yoksa bilen birilerine devretmek de büyük bir erdemliliktir.
Yönetim ve iktidar makamındaki kişiler bulundukları konumları itibariyle büyük bir vebal ve sorumluluk altındadırlar.
Ehliyet ve liyakatte aranan şartlar kişinin Allah’la olan ilişkisine, insanla olan ilişkisine, toplumla olan ilişkisine, çevre ve doğayla olan ilişkisine, hayvanlarla olan ilişkisine, parayla olan ilişkisine vb. diğer konulara bakmakta fayda vardır.
Bütün bunlarda bir iyileştirme söz konusu olunca kişilikler önem kazanır.
Bunlar ehliyet ve liyakate yakın ve yatkın olduğunun işaretleri de olabilir.
Kişiler seçecekleri bir şeyi Kur’an’ın ışığında akılları ile sorgulayarak kestirebilirler. Çünkü akıl da Allah’ın ayetlerinden bir ayet ve birer nimet sayılmıştır. Kullanmakta fayda vardır.
Ehliyet ve liyakat ehli bir toplumu çıkarmak, vahyin kılavuzluğunda hareket etmekle ve akıl sahibi olup onu işlemek ve kullanmakla mümkündür.
Ehliyet ve liyakati gözetmeyen ve bunu işletmeyen toplumlar ise çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmışlardır.