Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a; salât ve selâm da O'nun pak Rasulüne olsun. Elinde çividen başka bir şey bulunmayan, çekiçten başka alet düşünmezmiş. Bundandır ikide bir çocuklarımızı, onların eğitimini, çocuk yetiştirmedeki bazı yanlışları ve çocuklarımızın namazdan uzak kalışını yazıp durmamız. Acizim ve elimin düzeltemediğini yine elimden çıkan cümlelerim düzeltebiliyor. Mecalsizim; ancak benim gidemediğim yere kelimelerim gidebiliyor. Bazen birilerine nasihat etmekten hayâ ediyorum. Ve ancak yazarak bu görevi yapabiliyorum. Bundandır bazı konulara sıkışıp kalmamız ve arada bir farklı yaklaşımlarla aynı konulara eğilmemiz. Yazı, insanın başta kendine, sonra da tanıdık tanımadık herkese yolladığı açık mesajıdır.
Ekim ayını sever misiniz? Ben çok severim. Ne sıcaktır o, ne soğuktur. Üşümeden abdest alır, terlemeden namaz kılarsınız. Klimaya da sobaya da eyvallahınız yoktur. Ekim ayı birçok açıdan yenilik ayıdır. Eylülle gelen sonbahar hüznünü Ekimde atar insan. Ekim, adı üstünde ekim ayıdır. Ekilmeye başlanır bitkiler ufak ufak. Bahçeler ekilir, bağlara fidanlar dikilir, tohumlar toprakla buluşur.
Bitkinin tohumu toprakla buluşur ve yeşerir de insanın tohumu olan çocuklarımız ne yapmaktadır Ekim ayında? Hiç… Okullar açılmış, dersler başlamıştır ve yazın belki alnı secde gören, yani toprakla buluşan çocuk, topraktan ayrılmış, betona hapsedilmiştir. Artık okul açılmıştır ve namaz çoğunlukla rafa kaldırılır. Hâlbuki ay Ekim ayıydı ve Ekimde toprağa düşen tohumun önüne Allah'tan başka kimse duramazdı. Okullar açılmış, dersler başlamış, proje ödevi denen illet, bir tefeci gibi yakasına yapışmış ve yazılılar ufak ufak baş göstermişken namazına sadık kalabilen bir çocuk, artık ibâdî, îmânî ve hatta dünyevî hususta kendine yetebilecek ve başkalarına da örnek olabilecek durumdaydı. Ancak maalesef Ekim, çocukları topraktan alıp betona ekme ayına dönüştürüldü. Betondan medet uman çocuk, hapsedildiği beton mezarın -sözüm ona- bahşettiği ‘artı'larla avunur oldu.
Çocukların namazı sevmemesinin kökeninde anne babaların namaz sevgisizliği yatıyor olmasın? Çocuğumuzun ilk kez gördüğü; ancak bizim çok sevdiğimiz bir yemek düşünelim. Bu yemekten çocuğumuza yedirmek için neler neler yaparız, öyle değil mi? Peki ya namaz? Namazdaki lezzeti, hiçbir yemekte, içecekte, gezmede, tozmada bulunmayan o hazzı çocuklarımıza anlatabildik mi? Bir gün olsun bizi uzun uzun secde ederken, o çocukça masumiyetiyle “Acaba orda ne var ki anne (yahut babam) eğilip sürekli oraya bakıyor.” dedirtebildik mi? Cevap ‘hayır' ise, namaz konusunda -tabiri caizse- ihtisas yapmış birileriyle tanışıp, çocuklarımızı da tanıştırdık mı? Çocuklarımızı Kur'an kursuna gönderir gibi namaz öğrenmesi için de bir yerlere gönderdik mi?
Kur'an Nesli Platformu, Ekim ayını namaz ayı ilan etti ve bu proje kapsamında 6 ile 10 yaş arası çocuklara namazı sevdirme ve öğretmeyi amaçlamakta. Konu güzel, seçilen ay güzel, programın detayları daha da güzel. Çocuklarla ilgilenecek hocaların, çocuklara tahammül edebilecek ve onları incitmeyecek kişiler olmasını dahi düşünmüşler. Çocukluk dönemi önemli! Koskoca Enes b. Malik'e Efendimiz(asv) hakkında sorulunca o, çocukluk dönemindeki anılarından bahsediyor: “Ben çocuktum ve Rasulullah'ın (asv) hizmetini görürdüm. Bir gün olsun, yaptığım veya yapmadığım bir şey için ‘bunu niye yaptın veya yapmadın?' dediğini duymadım.” İşte bu merhametti Enes b. Malik'i mü'min ve muttaki bir kul yapan.
Ekim ayı güzeldi ancak bu yıl daha güzel oldu. Çocuk ekilecek bu yıl seccadelere ve Allah'ın izniyle namaz çiçekleri açacak bu yıl camilerimizden, evlerimizden, derneklerimizden. Çocuğuna namazlı abdestli arkadaş ortamı bulamayan anne babaların yüzü gülecek inşâAllah ve bu eğitimden sertifika alan çocuklar artık etraflarına namazı anlatacaklar. İnsanın çocuk olası geliyor. Demiş ya şair: “Daha önceleri neredeydiniz?”
Rabbim çocuklarımızı ve kıyamete kadar gelecek olan neslimizi namazda dâim ve kâim eylesin. Rahman'a emanet olunuz.