XXI. asrın ilk çeyreğine girdiğimiz bu zamanda milyonlar üstü çocuk-genç ne yazık ki talihsiz bir dönem yaşıyor. Eylül itibariyle kademeli bir şekilde yüz yüze eğitime kısmi olarak start verilmişti. Görebildiğimiz kadarıyla büyük ölçekte memnuniyet de söz konusuydu. Bakan en son birkaç gün önce öyle konuştu ki; kamuoyu ara sınıfların bile birinci ara tatilinin akabinde açılacağını beklerken, tekrar topyekûn uzaktan eğitime geçilmesi doğrusu beklenir bir sonuç değildi.
Alışageldiğimiz ne?
-Çelişki üstüne çelişki…
-Flu, öngörüsüz, dağınık çözümler…
ÇELİŞKİ BİR: Dün tüm sınıflar yüz yüze eğitime geçecek denildi, bugün bir solukta tüm sınıflara yüz yüze eğitime, kapılar kapatıldı.
ÇELİŞKİ İKİ: Hayati öneme sahip üniversiteye ve liseye geçiş sınavlarında şartlar, olanaklar denkmiş gibi müfredattın tümünden sorumlu tutmak yukarıdan aşağıya fiyasko!..
ÇELİŞKİ ÜÇ: Gün içerisinde saat 13.00-16.00 arası 20 yaş altı için soluk alma zaman aralığı denilecek ve o saatte online ders konulacak!..
ÇELİŞKİ DÖRT: Dezavantajlı aileler için bilişim vasıtalar, destek temini, denilecek, öğretim döneminin neredeyse sonuna gelindi, tık yok...
…
Parlatmaların, cilalı sözlerin keşki uygulamada yeri olsa, bu zor süreçte minnettar kalırdık.
Kısacası ikilem üstüne ikilem yaşıyoruz.Uygulamalarla “ayağını yerden kes” , “ekran bağımlılığına tam gaz” , “haydi bakalım kim tutar seni!..”
Turizm ve ticaret kadar eğitim önemsenseydi, eminim bu zorlu süreçte tam puan alırdınız kamuoyundan.
Dünya sağlık örgütü “Okulların kapanması salgını yavaşlatmaz” diyor.
Mahremsiz, mesafesiz, mesnetsiz, meymenetsiz zemin ve mekânların bilhassa açtığı bulaş nedeniyle, kontrollü eğitim öğretim kurumlarının kapısına tekrar kilit vurulması ciddi kayıplara yol açıyor.
Online eğitim çok mu gereksiz, faydası hiç mi yok gibi tartışmalara girmek murat değildir, asıl maksat!
Asıl sorgu, sual nedir biliyor musunuz?
Toplum alt yapısının uygun olmayışı. Bilişim, erişebilirlik gibi finanse kaynakları bir tarafa bırakalım; kültür ve veli profilinin yetersizliği. Elbette kültür seviyesi yüksek, ebeveyn katılımlı, kaynaklar yönünden makas aralığının dar olduğu toplumlarda çevirim içi sistemin yararından olabildiğince istifade edilebilir. Ama toplum olarak bizim bu işin çok yakınında olduğumuzu söylememiz mübalağadan başka bir şey değildir.
Ekran bağımlılığının ebeveynleri bıkkınlık derecesine getirdiğini söylemek zor olmasa gerek. Oksijene hasret kalan yarınları radyasyon ışınlarına gark etmek ne kadar eğitseldir.
Merceğin ayarını; Anadolu Coğrafyası’nın tüm köşelerine göre tutmadığımızda sadece kendimizi görmüş olmuyor muyuz? Görüş açısı kendiyle kısıtlı olan göz; gözden ırağı acaba ne kadar görebilir!
Kalın sağlıcakla…