Suriye'de oynanan “açık kartlar” devletlerin gizli ajandalarını aşikâr kılmış. Özellikle son günlerde El Bab operasyonuyla bu tarafların rengi daha da belirginleşmiş durumda. IŞİD sonrası “El Bab kimin elinde kalacak” hesapları devletlerarası tavırları netleştiriyor. Türkiye bu hesap doğrultusunda Fırat kalkanı harekâtını başlatmış ve şu an bir şekilde bedel ödüyor … Diğer taraftan El Bab'ı PYD' ye teslim etmek isteyen ABD, bu tarafgirliğini saklama gereği duymuyor. Çünkü kendisine jandarmalık yapan ve kendi hesapları doğrultusunda koşturdukları partnerine sahip çıkıyor. Yoksa PYD'nin de hamisi değildir. Sadece Akdenize ulaşmak ve Münbiç-Afrin arasında bulunan El Bab'la birlikte kantonları birleştirerek bu koridoru kendi inisiyatifine almak istiyor.
Hatırlanacağı üzere ABD'nin, PYD'yi meşrulaştırmak adına “ IŞİD'e karşı savaşıyor” söylemleri sıkça medyada yer alıyordu. Ama bugün itibariyle IŞİD'e karşı operasyon başlatan Türkiye ve ÖSO'yu neden desteklemiyor? Hatta son günlerde sahadan gelen haberlere göre ABD'nin, ÖSO ve Türkiye'nin başlatmış olduğu operasyona karşı IŞİD'e silah takviyesinde bulunduğu ve lojistik destek sağladığı söyleniliyor… Bu o kadarda garipsenecek bir durum değildir. “Büyük şeytan” olarak nitelendirilen ABD'nin kendi amaçları için yapmayacağı şey yoktur. Oysa ABD'nin öncülüğünde koalisyon güçlerini oluşturup Suriye'ye müdahale gerekçesi, sözde IŞİD'in yok edilmesiydi… Bu günlerde Suriye'nin kuzeyinde bulunan ABD üslerine yoğun kargo uçaklarının inmesi ve bu silahları bir taraftan PYD'ye, bir taraftan IŞİD'e göndermesi; El Bab'ın, Fırat kalkanı bünyesindeki ÖSO'nun eline geçmemesini sağlamak içindir.
Uzun süre bunu görüp de dillendirmek istemeyen Türkiye, Rusya ve İran'ın sınır noktası, hepsinin bir şekilde bu oyundan zarar gördükleri ABD'nin hamleleriydi. Bunun son sınırı ise El Bab oyunudur. Bu farkındalık üzerine ABD'yi dışarıda bırakarak; bu üç ülke temsilcileri Moskova'da bir araya geldi. ABD'nin elini zayıflatmak adına ve Suriye'nin toprak bütünlüğü üzerinden anlaşmış gözüküyorlar. Suriye'de istikrarın sağlanması bu üç ülke için de hayati mesele konumundadır. Aynı zamanda Ortadoğu'nun selameti için de bir çıkış yoludur.
ABD, bu üç ülkenin yakınlaşması tavrı üzerinden kartlarını daha da açık oynayacaktır. Elindeki tüm kozları kullandığı gibi bugün de elinden geleni yapacaktır. Fakat elinde PYD figüründen başka bir yapı gözükmemektedir. Bu da zayıf bir karttır. Bunun dışında yapabileceği; tarafları zayıflatmak adına“mezhepsel çatışmaları” daha da körüklemektir. Özellikle şu anda Suriye topraklarında etkin olan Türkiye ve İran bu konuda uyanık olmak zorundadır. ABD ve Batı'nın tuzağı olan “Mezhepsel fikir ayrılıklarına” düşmemelidirler. Kendi kamuoylarını bilinçlendirmelidirler. Devletin başı olanlar, mezhepsel ayrılığa zemin hazırlayan sözlerden ve tavırlardan kaçınmalıdırlar. Suriye'nin selameti adına, kendi pencerelerinden gördükleri “baldıran zehiri” de olsa içmek zorundalar. Yoksa yakılan bu ateş şu an ümmete zarar verdiği gibi onlara da zarar verip zayıflatacaktır.