El- aziz diye bilinen, köklü bir şehirdir. Camileri hemen her vakitte tıklım tıklım müminlerle doludur. Merkezinde iki büyük cami vardır. Esnaf namaz vakitlerinde bu camileri doldurur. Yani dindar bir şehirden bahsediyoruz.
El- aziz'in insanı mütedeyyindir. Genellikle şehrin mizacından olsa gerek insanları devlet idaresinde ve memuriyetinde çalışır. Genellikle sıcakkanlı, konuşkan, şakacı ve merhametli insanlardır. İşte böyle bir şehrin insanı, tarih boyunca Hakkın ve haklının yanında olmuş, bağrında nice hafızlar çıkartmış.
2009 yılında aslında, El-aziz insanı Türkiye'deki kirli yapıları deşifre etti. Nasıl mı? El-aziz insanı, FETÖ'cü diye bilinen kirli bir yapı olduğunu 2009'dan önce anlamıştı. Bu yapının aslında İslam ve İslami hareketlerle savaştığını, Filistin mücadelesini, Kutlu Doğum etkinliklerini, Mekke'nin Fethini kutlamayı dahi yasaklamaya, engellemeye çalıştığını fark etmişti.
2009 yılında bu FETÖ'cü kumpascı ve paralel yapı ABD'den mi emir aldı bilinmez, El- aziz'in aziz insanlarına kirli bir tezgâh kurdu. Kutlu doğum etkinliğini, Gazze'ye destek mitingini, yoksullara yardım faaliyetlerini, valilik onayı ile yapılan bütün dernek faaliyetlerini terör kategorisine koyup ceza verdi. 23 mazlum, temiz, hayırlı ve fedakâr aziz şehrin aziz insanını mahkûm etti.
Dernek kurmuştular. Faaliyetlerini ceza aldıkları için askıya almadılar. Çünkü Hak ve adalet rehberi Hz. Muhammed'den baş eğmezliği, itirazı, zulme kafa tutmayı öğrenmiştiler. İtiraz ettiler. Bu itirazları sadece kendileri için değildi. Ayrıca mağdur edilip kumpasla, hile ile cezaevlerine atılan her mümin ve mazlum içindi. Basın açıklamaları düzenlediler. Mitingler yaptılar. El-aziz'in meydanlarında tekbirlerle zalimin zulmüne kafa tuttular.
Yıl 2012 cezalar onaylanmış ve 6 temiz, mazlum insan cezaevine diğer arkadaşları ise gurbet diyarlara gittiler. Cezaevine girenler 4 yıl 8 ay yattılar. Çıktılar. Bunlardan 3'ü İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldular. Yani baş eğmezlerin özelliğidir mücadele. Pes etmek yok. Yusuf olmaya çalıştılar. Okudular ve çıktılar. Aileleri de halkı da bu insanlarla gurur duyuyordu. Bu işi yapanlara ise lanetler yağıyordu. Peki, ne oldu?
2012 yılında cezalar onaylanınca Fetö yeni bir kumpas için kolları sıvadı. Benzer bir dosya hazırladılar. Yine kutlu doğumları, taziyeleri, dernek seminerlerini, en basit telefon görüşmelerini dahi terör suçu olarak gösterilen bir dosya hazırlandı. Yeni bir operasyonla geride kalıp basın açıklaması yapan, bu zulmü Türkiye kamuoyuna duyuran arkadaşlarına da ceza verecektiler. Derneklerin önüne kameralar, takipler, telefon dinlemeleri, laf ebeliği ile dosyayı istedikleri yöne çekecek suçlamalar…
Ama hesap yapanların hesaba katmadığı biri vardı: ‘Allah' (İnnellaha yudafiul lezine amenü. İnellahe la yuhibbu kule xavvanin kefur) (Bu ayette rabbi Zülcelâl der ki: Şüphesiz Allah iman edenleri savunur, korur. Allah hiçbir hain ve nankörü, kâfiri sevmez. Hac suresi 38. ayet) İşte 17- 25 Aralık hükümete darbe yapmaya kalkan bu hainler deşifre olunca hükümet, polis ve emniyette temizliğe başladı. Bu dosyayı hazırlayalar ve bu dosyanın hazırlanmasına ve daha önce de İhya Der'in ceza almasına sebep olan 3. Ağır ceza mahkemesi kapatıldı. Şu an cezaevinde olanlar da var. Bu yüzden Fetö 2. Darbeyi indiremeden kendisi hain ve nankörleri sevmeyen kahhar olan Allah'ın adaletine uğradı. İşte binlercesi içerde ve yaptıkları kötülüklerin belasını çekiyorlar.
Peki, soruyoruz Allah aşkına kardeşim acaba müminler aleyhine hazırlanmış, bitirilmiş bir dosya 5 yıldır raflarda, askıda durduğu halde niçin bu referandumdan önce alel acele indirildi. Hiçbir geçerliliği olmayan bu dosyayı indiren el kimin? Yoksa Fetö, El-aziz emniyetinde halen temizlenmedi mi? Devletimiz Fetö'nün mağdur edip 8 yıldır çile çektirdiği İhya Der'i yeniden yargılayıp beraat verdi. Cezaları sildi. Ve özür diledi. Size ceza verenler devlet değil paralel devletti dedi. Peki, bu dosyayı kim kurcalıyor? Bu sorunun cevabını yetkililer araştırsa inşallah Fetö'nün kriptolarından ağır toplarını da bulacaktır.
Hepinizi müminleri müdafaa eden Allah'a emanet ediyorum.