Amenna, elbette bilenlerle bilmeyenler bir değildir. Fakat bilenden maksat kimdir, bilmeyenlerle kimler kast edilmiştir?
Her yıl eğitim ve öğretim dönemi başlarken vaazlardan hutbelerden ve ekranlardan mutlaka dinlediğiniz bir ayeti kerimenin mealidir bu.
Sadece eğitim ve öğretim yılı dolayısıyla değil ne zaman ilimden, bilgiden söz edilse bu ayet, bir de İslam'ın ilk emri olarak ‘ikra – oku' ayeti dile getirilir.
Elbette bilmek bir ayrıcalıktır, ilim sahibi olmak bir insanın ulaşabileceği erdemlerin başında gelir.
Fakat bu ayeti kerimelerin ekseninden saptırıldığı düşüncesindeyim. Önce şunu bilelim ki “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu...” ayetin tamamı değil, bir bölümüdür. Bu ayetler kast edildiği anlamlardan başka yerlere götürülmüştür. Bunu daha iyi görebilmek için ayetin tamamını, hatta bir ayet öncesiyle birlikte görelim:
“(Allah'a eşler koşmaya kalkan o kişiye) de ki; küfrünle biraz eğlene dur, şüphesiz sen ateşi boylayacaklardansın. (Bu adam mı), yoksa ahiret kaygısıyla ve Rabbinin rahmetine nail olma ümidiyle gecenin bir vaktinde secdelerle ve kıyamlarla kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)? De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak akıl, iz'an sahipleri anlayabilir”(Zümer 8,9)
Bilenlerin kimler, bilmeyenlerin kimler, ilim sahiplerinin kimler olduğunu biraz daha iyi anlayabilmek için Kasas suresindeki Karun kıssasının anlatıldığı bölüme gidelim.
Karunun zenginliğine gıbta eden, keşke Karun'a verilenin bir benzerinin de kendilerine verilmesini arzu edenlere cevap verenlere bakınız:
“Kendilerine ilim verilenler ise; Yazıklar olsun size! İman edip salih amel işleyenlere Allah'ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona ancak sabredenler kavuşabilir”(28/80)
Şimdi söyleyin bakalım bilenler kimmiş, bileyenler kimmiş.
Allah'a iman eden ve O'ndan korkanlarmış bilenler.
Ahiretten çekinenlermiş bilenler.
Gecenin bir vaktinde kıyam edenlermiş, secde edenlermiş bilenler.
Rabbinin rahmetini arayıp umanlarmış bilenler.
Karunun servetine eyvallah etmeyenlermiş bilenler, kendilerine ilim sahibi denilenler.
İmanın ve salih amelin Allah katında çok daha hayırlı olduğuna iman edenlerdir bilenler.
Ve bilenlerin, ilim sahiplerinin en büyük özelliği Allah'tan en çok korkanlar olmalarıdır.
Şimdi bu ayetler okunarak yapılan sohbet ve konuşmaları bu minval üzere bir daha değerlendirelim.
Müslümanlar olarak ilim ve hikmet başlığı altına giren bütün bilgilere talibiz. Rabbimizin kainat ve eşya üzerindeki kanunlarından ibaret gördüğümüz ilmin bütün dallarıni tahsil etmeye de talibiz.
Bununla beraber Rabbimizin ayetlerinin, mihverinden kaydırılmasına da gönlümüz razı değildir.