Günde ortalama 523.000 yeni aktif kullanıcıyı ağına çeken ve bir buçuk milyara yakın kullanıcısı olan sosyal medya devi Facebook’un eski veri bilimcisi Sophia Zhang’ın şirketten kovulduktan sonra yaptığı itiraflar, aslında hepimizin malumu olan bir konuyu, gün yüzüne çıkardı.
6 bin 600 kelimeden oluşan raporda Zhang, ‘‘Şimdiye kadar ellerimde kan olduğunu biliyorum.’’ ifadesini kullanıyor. Eski çalışan Facebook’u küresel siyasi manipülasyonları önemsememek ve sahte hesaplara karşı yeterince önlem almamakla suçluyor. İtiraf raporunun devamında, ‘‘Facebook'ta geçirdiğim üç yıl içinde, yabancı ulusal hükümetler tarafından, kendi vatandaşlarını yanıltmak için platformumuzu geniş ölçekte kötüye kullanma girişimlerini tespit ettim ve birçok kez uluslararası haberlere yol açtım.’’ ifadeleri de oldukça dikkat çekici.
Eski çalışanın itirafları bize göre malumun ilanıdır. Bu bilgileri aslında hepimiz daha önce biliyorduk. Birçok ülkede gerçekleşen seçimlerde zaferi kazanan siyasilerin Facebook’un verilerinin kullanılarak başa geldiğini daha önce medyadan birçok kez okumuştuk. En bariz örneği ise, daha önce bir İngiliz televizyonunun yayınladığı gizli çekim görüntülerinde ortaya çıkmıştı.
Ortaya çıkan görüntülere göre İngiliz şirket Cambridge Analytica'nın Yönetim Kurulu Başkanı Alexander Nix, Kasım 2016'da gerçekleşen ve Donald Trump'ın ABD başkanı olmasıyla sonuçlanan seçim öncesinde Cumhuriyetçilerin başkan adayı olan Trump ile çok defa buluştuğunu ve seçim kampanyasının son aylarında büyük rol oynadığını görülüyor. Görüntülerde Nix, adaylığı sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile birçok kez buluştuklarını belirterek, "Bütün araştırmayı yaptık. Bütün veriyi elde ettik. Bütün analizi gerçekleştirdik. Hedeflemeyi yaptık. Bütün dijital kampanyayı, televizyon kampanyasını biz yönettik ve bizim verilerimiz stratejilerini belirledi." ifadelerini kullanıyor.
Facebook daha sonra kendince uyanıklık yaparak veri ihlalinde bulunduğu iddiasıyla (!) Nix’i görevden aldı. Nix görevden alındı ama herkes biliyor ki Nix sadece Facebook’un kirli işlerini yürüten bir taşerondu, bir Nix gider başka bir Nix gelir…
ABD istihbarat örgütü FBI 2016’daki seçimleri soruşturmaya devam ediyor. Önümüzdeki Kasım ayında yapılacak olan seçimlerde FBI tüm dikkat radarlarını sosyal medya platformlarına yönelttiğine dair haberleri okuyoruz. Öte yandan Avrupa ülkelerinde de sosyal medya üzerinden seçimlere müdahale edildiğine dair ciddi iddiaların olduğunu biliniyor. Almanya ve Fransa seçimlerinde de sosyal medya üzerinden manipülatif oy hareketliliğinin yaşandığını bu ülkelerin istihbarat kurumları da iddia etmişti.
ABD’de sosyal medyanın da (özellikle Facebook ve bileşenleri) katkısıyla, tam ne yaptığı kestirilemeyen Donald Trump gibi kontrolsüz bir figür ülkenin başına getirildi. Dünyada başka örnekleri yok mu diye sorarsanız onlarca örneği var. Mesela Brezilya’da Trump gibi bir sonraki adımının nasıl olacağı tahmin edilemeyen bir kontrolsüz güç; Bolsonaro’nun seçilmesi, Myanmar’da Budist çetelerin Rohingyalı Müslümanlara yönelik katliamı, Afrika ülkelerindeki seçim hileleri, Arap Baharı ve daha bir sürü örneğin altından hep sosyal medya çıkıyor. Burada sürekli aklıma takılan bir noktaya da değinmeden geçmek istemiyorum. Haberlerde sık sık, ‘sosyal medyadan toplanan bir grup genç’ ifadesini duyarız. Bu gençler sosyal medyadan toplandı da ilk taşı kim attı? Bu soru haberleri her dinlediğimde aklımın bir köşesine takılır durur…
Şimdi asıl konumuza dönelim, Facebook ve türevleri bizim verilerimizi nasıl topluyor?
2010 yılında bir söyleşiye katılan Facebook kurucusu Mark Zukerberg, sıradan insanların kendileri ile ilgili giderek daha fazla mahrem bilgileri paylaşmaya hevesli olduğunu, yani bu alandaki sosyal normların da zamanla evrim geçirdiğini söylemiştir.
Elektronik araçlarla sürdürülen bilgi toparlama süreci, piyasa araştırması adı altında kapitalist sisteme hizmet ediyor. Avını bekleyen bir sırtlan gibi hedefindeki kitleyi reklamlar yoluyla sinsice yakalayabilmek için insanların medyayı kullanma biçimleri araştırılmaktadır. Öte yandan, tüm bu araçların sosyal yönden ne kadar faydalı şeyler olduğuna dair bir illüzyon oluşturulmaktadır.
Normal şartlarda hiç tanımadığımız biri gelip bizden anlık olarak gittiğimiz tüm mekânların adreslerini, yanımızda sürekli ses kayıt cihazı taşımamızı, kendilerinin istedikleri zaman kayıt alabilecekleri mini bir kamera taşımamızı istediğini, bununla yetinmeyip boş bir kağıda parmak izimizi alıp bunu canının istediği zaman kullanmak istediğini söylese ona hiç düşünmeden ‘hayır’ deriz hatta bazı arkadaşlar sinirine hâkim olamayıp bunları isteyene bir araba dolusu dayak atar. Yanılıyor muyum?
Konuyla alakalı en güzel ve en verimli data toplama yeri kesinlikle mesajlaşma platformlarıdır. Yoksa siz, WhatsApp denilen uygulamayı “Bu insanlar SMS’e çok para veriyor, boşuna para vermesinler, biz bir program yapalım insanlar ücretsiz mesajlaşsın ve cümle ölmüşlerimize dua etsinler’’ diye kurduklarını mı sanıyorsunuz?
WhatsApp indirirken hiç ücret ödediniz mi? Uygulamada reklam gördünüz mü? Peki, bu firma nereden para kazanıyor? Facebook, malumunuz olduğu üzere 2014 yılında uygulamayı satın almıştı. Ne kadara aldı biliyor musunuz? Tam 19 milyar dolara aldı uygulamayı. Zukerberg uygulamayı satın aldığı zaman ‘‘ Kesinlikle reklam almayacağız.’’ şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Malcolm X’in tabiriyle ‘kan emici’ olan Kapitalist sistemin öncüleri devasa bir altyapı gerektiren böyle bir uygulamaya 19 milyar dolar verip karşılık beklemiyorsa bu durum çok masum değildir. Doğrusunu söylemek gerekirse WhatsApp üzerinden yapmış olduğumuz tüm konuşmalar, yazışmalar, fotoğraf ve videolar kayıt altına alınıyor. Siz tanımak istediğiniz kişinin mesajlarını okusanız, ne seyrettiğini bilseniz, kiminle arkadaş, kimi takip ediyor, kimi stalklıyor, nerelerde geziyor, ne sipariş ediyor bilseniz, o kişiye neler yaptırabilirsiniz? İngilizlerin şöyle bir sözü varmış: “if you don’t pay the product; you are the product” yani ‘‘bir ürüne para vermiyorsanız, esas ürün sizsiniz’’.
İşte biz şu an tam bu noktadayız. Tüm insanların, tüm dünyanın bilgileri toplanıyor, analiz ediliyor, kullanılıyor veya daha sonra kullanılmak üzere depolanıyor. Sosyal ağlar artık toplumların beyni gibi hareket etmeye başlıyor. Yüz sene sonra bile burası kazıldıkça, tüm kullanıcıların bilgilerine rahatlıkla ulaşılabilir hale gelecektir. Bundan dolayı her bireyin kendi dijital çöplüğünün temizliğine dikkat etmesi gerekir. Çünkü toplumları oluşturanlar fert fert bireylerdir.