ELMA KOKULU ÖLÜM VE HALEPÇE

Zeynel Abidin GÜLSEVER

Bismillah

"Daye béhna séva té"

“Anne” diye seslendi çocuk “Elma kokusu geliyor, canım çok çekti.” deyip oracıkta yere yıkıldı. Annesi zorla yanına yetişti ve üzerine abanıp o da oracıkta can verdi. Yer Halepçe, tarih 16 Mart 1988 ve katliam; elma kokulu katliam canlar, binlerce çocuk-kadın, yaşlı-genç insafsızların eliyle ölümün soğuk yüzüyle buluştular.

Niçin mi? Neden mi? Kim bilir? Terörist miydiler, cani miydiler, kimin namusunu veya malını, toprağını işgal etmiştelerdi?

Allah aşkına birileri çıkıp bize söylesin biz de anlayalım.

Kürt oldukları için mi, yoksa Müslüman oldukları için mi öldürüldüler? Tüm bu sorular boşlukta cevabını arayıp duruyor. Ama ne bir cevap ne de bu zalimler ve zulümleri son buluyor.

17 Mart’a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölenlerin sayısı bugün bile hâlâ net değil.

Birçok kesimin kabul ettiği ortak sonuç, çoğu kadın ve çocuk en az 5 bin kişinin öldüğü, 14 bin 765 kişinin yaralandığı bilgisidir. Ancak savaştan sonra kasabaya giden yabancı gözlemciler, sayının çok daha fazla olduğu görüşündedirler. Her zaman olduğu gibi o günlerde de başta İslam coğrafyasına ve genelde mazlum coğrafyaya göz dikmiş emperyalist, Siyonist ve sosyalist güçler insanları birbirine kırdırıyorlardı.

İran-Irak savaşı bahane gösterilerek kendi tebaası olduğu halde besleme, kan içici sosyalist Baas rejiminin başında bulunan Saddam Hüseyin emri ile Kimyasal Ali (Hasan Ali Mecid-i) diye tanın komutanın gözetiminde bir sabah vakti elma kokulu kimyasal bombalar atılıyordu.

Sabahın erken saatlerinde etrafa keskin elma kokusu dağılıyordu. Elma kokusu duyan çocuklar annelerine "daye béhna séva té" diyerek kendilerini dışarıya atıyorlardı. Herkes pencereleri açıp dışarıya çıkıyordu. Bu kokunun nerden geldiğine bakmaya çalışıyorlardı. Etrafta elma falan yoktu ama koku gittikçe keskinleşiyor ve içlerini yakmaya başlıyordu. Bu sefer suya koşup su içmeye başladıklarında, işte o zaman adeta yanmaya ve oracıkta ölmeye başladılar. Kimi su içerken kimi duvar dibinde, evin eşiğinde kimi saklandığı mahzende yığılıp kaldılar.

Dünya tarihi boyunca eşine az rastlanır bir katliamdır Halepçe. Dede torunlarına şöyle anlatır “Çocuklarım, elma kokusu geldi mi, hemen ıslak bir bez ile kendinizi sarın ve mahzenlere kaçın.” Acaba Halepçe’de elma ağaçları yeşeriyor mu?

Bunu bilemem ama ben her elma ısırdığımda yerde yatan babanın bebeğinin üzerine abanması, bir anne ve çocukları kapı eşiğine yığılmaları, bir dedenin iki torunu ile yan yana düşüşleri ve daha nice bu katliam şehitlerinin resimleri gözümün önüne gelir ve elma adeta boğazımda düğümlenir.

Ey Halepçe senin her karen insanlığa ders veriyor.

Sabahın erken saatinde insanları elma kokusuyla dışarı çıkarıp ölüm saçan zalimler; ey kani içici zalim Saddam ve ey bu zalimleri coğrafyamızda besleyen Amerika, İsrail, Rusya ve Avrupa sonunuz nasıl olacak biliyor musunuz?

‘’Zulmedenler Nasıl Bir İnkılapla Devrileceklerini Pek Yakında GÖRECEKLERDİR.” İlahi ferman ile size sesleniyorum. Saddam’ın sonunu Zuntikam olan Allah bize gösterdi. Kahhar olan Allah; Amerika, İsrail ve Rusya’nın da sonunu gösterecektir inşallah.

Vesselam...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.