Öğrencilik yıllarımızdı erdemli bir arkadaşla tanıdığımız bir ihtiyarı ziyarete gitmiştik, vardığımızda bir başka ihtiyarı da yanında bulduk, o da ziyarete gelmişti, eski dostlardı. Tabi geçmiş yıllarını anlatıyorlardı. Buldukları cüzdanları, paraları sahiplerine verdikleri meselesiydi. Biri bitirince öteki başlıyordu başlarından geçenleri anlatmaya.
“O zamanın behrinde bilmem ne kadar liraydı, bir de baktım birisi kıvrana kıvrana bir şey arıyor...” diye konuya heyecan katıyorlardı. Yoruldular, bize döndüler:
“Yahu gençler biraz da siz anlatın bakalım, sizin başınızdan geçmedi mi böylesi işler?” dedi. Sevgili arkadaşım dedi ki:
“Hacı amca, ben Allah'a dua ettim; Allah'ım, aman ha benim önüme para, cüzdan vesaire çıkarma, ben öğrenciyim, güç bela okuyorum, eğer bir şey bulursam sahibini arayıp geri vermem.” Elhamdülillah Rabbim duamı kabul etmiş her halde, onun için karşıma hiç bir şey çıkarmaz. Hepimiz şaşkınlıkla tebessüm etmiştik.
Yıllar sonra aynı sevgili dostla bu defa biz gençlerle beraberdik. Hani şu İslami şirketlerin patır patır döküldüğü günlerdi. Gençler bunu söz konusu ederek bizi birazcık övmeye kalktılar;
“Güvendiğimiz nice hocalarımız ve ağabeylerimiz çürük çıktılar, siz en sağlam çıkanlarsınız.” Deyince erdemli dostumuz hemen itiraz etti;
“Ne biliyorsunuz bizim sağlam ve dürüst olduğumuzu? Denediniz mi bizi? Milyon dolar ve markları bize verdiniz de biz de size salimen ödedik mi? Biz denenmedik, denenmek de istemiyoruz.
Madem işin hikâye kısmındayız, aynı sevgili dosttan bir alıntı daha yapalım. Tevhidi düşünce mensubu samimi bir gurupla sohbet halindeydik. Her yerde konuşulmayacak cihadi kavramlara, isimlere yer veriliyordu. Bizim sevgili dost yine bir itirazda bulundu;
“Yahu arkadaşlar, benim yanımda böyle mahrem ve gizli şeyler konuşmayın” deyince orada bulunan herkes şaşırdı, durdu ve sebebini sordu.
“Elhamdülillah Müslümanım amma... Ben imanımın imtihanını vermedim sayılır, kaç tokatla konuşacağımı bilmiyorum” dedi.
Bütün bunlar da bir erdem değil midir? Elbette en güzel olanı emaneti yüklenmek ve hakkını vermektir. Fakat müminler olarak imanımızın imtihanını vermemişsek en güzeli emaneti yüklenmekten kaçınmak değil midir?
Bakıyoruz da maşaallah emanet yüklenmek için insanlar birbirlerini çiğneyip geçiyorlar. Ne diyelim, emanet yüklenecek epeyce insanımız varmış demek ki.