17 Şubat 1926'da İsviçre'nin bir kantonundan kopyala yapıştır yoluyla Türkiye'ye getirilen ve "Türk Medeni Kanunu" diye Müslüman halka dayatılan kanunu, İLKHA'ya değerlendiren Emekli Hâkim ve Savcı Nusret Çiçek, Medeni Kanunla birlikte anayasanın tamamının İslam Hukukuna uygun yeniden tasarlanması gerektiğini kaydetti.
"Nafaka nedir ve kimlere, nasıl verilmeli?"
Süresiz nafakanın adil bir uygulama olmadığına dikkat çeken Çiçek, "Nafaka mevcut hukuka göre boşanma anında kadın ve çocuklara verilir. Maalesef şimdiki haliyle belli bir süre tanınmamış, kadın ölünceye kadar kocasından nafaka alabiliyor. Tabi yıllarca gelip süren bu uygulamanın tatbikatında pek çok sıkıntı olmuştur. Mesela kötü niyetli olanlar kocasından boşanıyor ama gidip bir başkasıyla yaşıyor. Kocasından devamlı nafaka (para) alıyor. Tabi bu adil bir uygulama değildir, bunu kabul etmek lazım. Milletimize, milletimizin karakter ve yapısına da uygun bir uygulama değildir. İslam Hukuku buna cevaz vermiyor. Evinin hizmetini yapmayan, kocasının yanında bulunmayan, onun işlerine iştirak etmeyen kadına kocasının bakma yükümlülüğü yoktur." dedi.
"Müslümanlar ilke olarak İslam Hukuku'na göre düşünmeli"
İslam Hukukunda kadının çalışma zorunluluğunun olmadığını belirten Çiçek, "Kocası eşine bakmak zorundadır. Bütün geçimleri kocasına aittir. Araya kadın-erkek eşitliği diye bir fesat, bir fitne koyunca kadını ayağa kaldırdılar. Şimdi kadın hem çalışıyor hem gidiyor başka biriyle yaşıyor hem de kocasından yıllarca nafaka alıyor. Boşandığı zaman mağdur olmuşsa eski kocasından nafaka almasın mı? Yeni bir düzenleme imkânı elimizde olsa şöyle yaparız. Bizim düşüncemizin ilkesi İslam Hukukudur. Hiçbir zaman bunun dışında başka bir şekilde düşünme imkânımız yoktur. Biz Müslüman olarak, ilke olarak İslam Hukukuna göre düşünürüz. Boşanma halinde şayet çocuklar mağdur durumdalarsa veya geçinmeye muhtaç durumdalarsa buluğ çağına kadar baba bunların nafakasını temin etmek zorundadır. Boşanmada eğer erkeğin kabahati varsa ve kadının da bir ihmali yoksa, erkek evine bakıp gelmiyorsa ve evini geçindirmiyorsa, kadın da mağdur olmuşsa buna tazminat verilmeli, mağduriyeti giderilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Nafaka konusunda adaleti bir çizgide tutmak lazım"
Konuşmasının devamında Çiçek, "Şayet kadın kendi kabahati ve kusuruyla boşanmaya sebebiyet verdiyse, aile hayatını çekilmez hale koymuş ise üstelik boşanmış ve gayri ahlaki bir hayat da yaşıyor ise buna nafaka ödemenin hiçbir mantığı, insani bir tarafı da yoktur. Nafaka konusunda adaleti bir çizgide tutmak lazım. Bugünkü uygulama hepten yanlış. Mevcut uygulamaları kaldırıp bir tarafa atmak lazım. Bugünkü uygulama bünyemizde hastalığa sebebiyet veriyor. Yetkililer bunu duysunlar. Osmanlı sistemimizde inançlara göre kişisel haklar herkesin kendi inancına göredir. Hristiyan kendi hukukuna göre mirasını taksim eder, evliliğini ve boşanmasını kendi hukukuna göre yapar. Hatta bunu mezheplere göre de uygulamak lazım. Bir zararı yok. Evlilikte, boşanmada ve mal bölüşmesinde taraflar razı olduktan sonra getirip de İsviçre Medeni Kanunu'nu dayatmanın bir anlamı yok. Yeniden bir reformla veya inkılapla bu Medeni Kanun'un değişimine ihtiyaç vardır. Sözgelimi yanlış bir evlilik yapıp evlendik, getirip evimize zehir zemberek koyduk, bunun kahrı çekilmiyor, aile sorumluluğunu taşımıyor, aileye saygısı yok ve boşandık... ben buna niye nafaka ödeyeyim ki? Bu da erkeğe adaletsizliktir. 'Kadın hakkını koruyacağız (!)' diye burada da erkeğe adaletsizlik yapılıyor." şeklinde konuştu.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, geçtiğimiz günlerde boşanma davalarında 'kusursuz eşin' yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü olduğuna hükmetmesi hakkında değerlendirmede bulunan Çiçek, "Yargıtay'ın o kararını incelemek lazım. Orada başka sebepler mi var? Böyle olmaması lazım." diye konuştu.
"Demokrasi bizi zehirledi"
Çiçek, "Türkiye ve Müslüman ülkelerin yeniden bir reforma gitmeleri gerekir. Yeniden bir silkelenme gerekir. Bir asırdır bizim canımız yandı. Ne aile kaldı ne çocuk kaldı. Demokrasiyi alıp araya sokunca iş karışıyor. Oy verecek iktidar kazanacak, iktidar da bu yapıya uygun olacak ve kalkıp değiştirecek. Başka türlü değiştiremeyiz. 'Çamur Demokrasi' diye bir kitabım hazır. Bu konuları o kitapta işledim. Bu demokrasi bizi zehirledi. Osmanlı gibi dünya çapında akla, fikre, hürriyete ve adalete yer veren bir millet gelmemiştir. Bu güzel sistemi batır sonra da gavurun sistemini getir. Fransa'dan, İsviçre'den, İngiltere'den ve İtalya'dan bir parça yamalı bohça hukuk yaptın bu millete. Bu yürümüyor, bunun değişmesi lazım. Kendi kaynaklarımızı araştırmalı, incelemeli ve uzmanlar bir araya gelerek o arşivler ne anlatıyor, bakmalı. Tek bir şey yapın Osmanlıcayı zorunlu ders yapın. Onu okuttuğunuz zaman her şeyin önü açılır. Bütün mesele Osmanlıcada. Tarihimiz orada tutuluyor. Sadece bizim tarihimiz değil Ermeni'nin, Rum'un ve hepsinin tarihi var Osmanlıcada." ifadelerine kullandı.
"Kanunlar hakkında aklı selim hukukçulara büyük bir görev düşüyor"
Dışarıdan getirilen kanunlar yerine kendi kanunlarımızı yapabileceğimizi dile getiren Çiçek, "Bugünün aklı selim hukukçularına büyük bir görev düşüyor. Bu kanunlar değişmeli, bunlar bizim değildir. Bunları geldikleri yere göndermek lazım. Biz o kadar geri zekalı ve aptal değiliz. Biz kendi kanunumuzu da yaparız, kendi idare şeklimizi de kurarız, kendi adaletimizi de kurarız. Osmanlıya 'tarihte şu zamanda zülüm yaptın, şu zamanda başka düşüncedeki insanları dışladın' diyen var mı? Yok. O zaman başka insanlardan ne diye hak hürriyet arıyorsunuz? Kendinize gelin." şeklinde konuştu.
"İktidarın Medeni Kanun'u atacak, yerine yerli yeni bir kanun koyacak gücü yok"
Kendi özümüze döndüğümüz zaman dünyada bizim önümüze çıkacak hiçbir engelin olamayacağını söyleyen Çiçek, "Sadece Medeni Kanun'u değil bana kalsa anayasanın tamamını kaldırır atarım. Bu anayasa kavga maddesidir. Millete kavga ettiriyor. Bir şey çözdüğünü gördünüz mü? Peki ne olacak? Osmanlı sistemine döneceğiz. Osmanlı 700 sene 3 kıtayı anayasasız yönetti. Sen yarım kıtanın yarısını yönetemiyorsun. Bugün İngiltere de Osmanlı sistemini uyguluyor. Onlarda da anayasa yok. Biz kendimize döneceğiz. Kendi şartlarımıza ve kendi özümüze döneceğiz. Döndüğümüz zaman dünyada bizim önümüze çıkacak hiçbir engel olamaz. İktidarın Medeni Kanun'u atacak, yerine yerli yeni bir kanun koyacak gücü yok. Özellikle bizi en çok üzen Kemalizm'e olan rağbeti bu devirde CHP bile yapmamıştır. Bu yıkım demektir. Öyle bir kitle var ki bu coğrafyada, havada uçsan yaranamazsın. Biz kendi işimizi yapacağız. Ancak gücümüz yetmiyor. Yetecek bir gün, bir gün yetecek. Olacak bir gün, mutlaka olacak. Bunun lamı cimi yok." dedi.