Tarih boyunca birçok dönemde Müslüman halklar üzerinde büyük oyunlar oynanmıştır. Müslümanları bir araya getirebilecek, özlerine döndürebilecek ve sahip oldukları kuvvetin farkına vardırabilecek girişimler, İslam'la ve insani değerlerle savaşmayı temel hedef edinen Batılı egemen güçler ve işbirlikçileri tarafından sürekli bertaraf edilmeye çalışılmıştır.
Biliyoruz ki egemen güçler tarihte sadece İslam ve Müslümanlarla savaşmamışlardır. Anlaşmazlıklar yaşadıklarında ve çıkarları söz konusu olduğunda birbirleriyle de büyük savaşlar yapmışlar; yüz binlerce kişinin ölümüne, şehirlerin yok edilmesine ve milyonlarca insanın da memleketlerini terk edip yokluğa ve sefalete sürüklenmesine sebep olmuşlardır.
Dünyada mazlum halklara yönelik işlenmedik zulüm bırakmayan egemen güçler, özellikle son otuz yıldır Ortadoğu diye adlandırılan İslam coğrafyasına dadanarak şeytanî emellerini gerçekleştirme yoluna başvurmuşlardır. Her alternatifi deneyerek İslam coğrafyasının zenginliklerini sömürmenin yollarını aramışlardır.
Üst akıl olarak İngiltere ve israil'in yönlendirdiği, ABD'nin de öncülük ettiği küresel projede etkin olan egemen güçlerin meselesi sadece İslam coğrafyasının zenginliklerini elde etmek değildir. İslam coğrafyasının zenginliklerini elde etmenin yanında bir de Müslümanları birbirlerine düşürme, birbirleriyle çatıştırma ve birbirlerine düşman etme hedefleri vardır.
Hedeflerine ulaşma adına, Müslümanların farklılıklarını ve sorun oluşturmayacak ihtilaflarını sürekli gündemde tutarak aralarında anlaşmazlıkların oluşmasına ve sorunların yaşanmasına çalışmaktadırlar. Son yıllarda şeytanî emellerini açıkça ortaya koymuş olan küresel emperyalist güçlerin planlarında tamamen başarısız olduklarını söylemek zor olsa gerek.
İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmek ve Müslümanların aralarındaki küçük ihtilafları körüklemek hedefinde olan küresel emperyalizmin büyük oyunu görülmediği müddetçe, İslam dünyasının bugünkü mevcut sorun ve sıkıntılarından kurtulması zor bir ihtimal gibi gözükmektedir. Bundan ötürü Müslüman halklar, emperyalizmin ve Batı kültürünün boyunduruğundan azade olmanın alternatiflerini ciddi ciddi düşünmeleri gerekmektedir.
Son dönemlerde halkları Müslüman olan devletlerin de emperyalizmin küresel projelerine alet olduklarını görmekteyiz. Bu durum, Müslüman âlemi açısından acı vericidir. Maalesef ki ülkelerinde önemli konumlarda bulunan, hatta İslamî meselelere dair fetvalar veren kimi isimler, israil ile savaşmanın caiz olmadığını söyleyerek kabul edilmeyecek ifadeler kullanmaktadırlar.
Hatta daha ileriye giderek, yıllardan bu yana işgalci israil'e karşı onurluca mücadele veren Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS'ı terör örgütü ilan etmekte ve Lübnan Hizbullahı'na karşı terör çetesi israil'le işbirliği yapılması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu skandal ifadelerin sahibi, Suudi Arabistan Baş Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh.
Suudili baş müftünün verdiği fetvanın nazarımızca bir kıymet-i harbiyesi yoktur, bizce bu fetva tamamen geçersizdir. Bu fetva ile Müslümanlar özlerinden ve direniş hissiyatından uzaklaştırılmak istenmektedir. Bu da emperyalizmin küresel projesinin bir parçasıdır; söz konusu projeyle, Müslümanlar yavaş yavaş emperyalizme uşak yapılmak istenmektedir.
Emperyalizmin oyununu bozacak iradenin elbette gerçek manada İslam dünyasının birlik ve beraberliğini önceleyen Müslümanlar tarafından ortaya konulması gerekmektedir. Zor bir dönemden geçen İslam dünyası, içten ve dıştan her türlü saldırıyla karşı karşıyadır. Saldırıların bertaraf edilmesi için İslam âleminin ortaya koyacağı irade çok önemlidir. Zaman, İslam âleminin Batılı şer güçlerin oyunlarını boşa çıkaracak adımları atma zamanıdır. İslam dünyasının ve Müslümanların geleceği açısından ehemmiyet arz eden bu adımlar bugün atılmazsa, yarın çok geç olabilir.