Hz İsa'nın doğumu ile ilişkilendirilen ‘'Noel bayramı'' Saint Nicola isimli papazın uydurmasıdır. Batı emperyalizmi, Noel Baba'yı; yardımsever, kurtarıcı ve yılbaşı gecesi çocukları sevindiren güleç yüzlü bir ihtiyar olarak lanse eder. Amaç bu sevimli ihtiyarın şahsında Emperyalist ideoloji'nin yardımsever, kurtarıcı olduklarını bilinçaltımıza yerleştirmektir. Unutulmamalıdır ki Noel babanın sevimli yüzü sahte bir maske, kırmızı pelerini ise kanlı bir örtüdür. O pelerinin altında emperyalizmin kirli dünyası vardır. Soruyorum; Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de öldürülen yüz binlerce Müslüman'ın, on binlerce çocuğun kanında kimin eli var? Filistin'de on binlerce masum insanı katleden terör şebekesi israil'i himaye eden kimdir? Bundan birkaç yüzyıl önce Avrupa'da Ortodoks ve Protestanların vahşice katliamları ve kıyımları sonucu öldürülen milyonlarca insanın katili kimdir? Ve yine soruyorum, bütün dünyada direkt ya da dolaylı olarak yapılan bütün işgal, katliam, dejenerasyon, kültür kaymasını kim yapıyor?
Evet, bütün bu vahşet ve katliamları yapan emperyalist Batı'nın kirli ideolojisidir. Diğer taraftan bu gecede katrilyonlarca kazanç elde eden kapitalist zihniyet, bir taşla birkaç kuş vuruyor. İşin en acı tarafı ise, Müslüman'ım diyen insanların da bu tür oyunlara alet olmasıdır.
İslam coğrafyasındaki yılbaşı kutlamaları, Müslümanların aklı değildir. Bilakis Müslümanlar için bir zillettir, kişiliksizliktir, bir kimlik kaymasıdır. Bu kutlamaların sosyolojik boyutu, akide boyutu, israf boyutu, kültür-medeniyet yozlaşması boyutu gibi birçok boyutu vardır.
Türkiye'de 26 Kanun-ı evvel 1341 (26 Aralık 1925) tarihinde, Müslümanların Hicri takvimi yasaklanarak, yerine Hıristiyanların Miladi takvimi kabul edildi. Dolayısıyla yılbaşı günü de Hicri 1 Muharrem yerine Miladi 1 Ocak oldu. Böylelikle, Noel (yılbaşı) kutlamaları da bir geleneğimizmiş gibi meşrulaştırıldı.
Bütün bu sorunların temelinde sistem vardır. Bilindiği üzere; 1400 yıllık İslami geçmişimize rağmen Alman hukuku ile cemiyetimiz tanzim oluyor, İtalya hukuku ile ceza görüyor, İsveç hukuku ile evlenip-boşanıyor, Yahudi ticaret kanunu ile ticaretimizi yapıyoruz. Sadece öldüğümüzde İslam Hukuku'na göre defnediliyoruz. Hayat-ı İçtimaiyesi bu kanunlara göre şekillenen bir toplumda, elbette ki Sosyolojik kayma olur, inanç değerlerinden uzaklaşır, nefisperestleşir ve hatta din düşmanı bile olur.
Bütün bu sosyolojik kaymanın, kültür ve medeniyet dejenerasyonunun çözümü, İslam ülkelerinin yönlerini, AB(D), Rusya…'dan Kâbe'ye çevirmesi ile mümkün olacaktır. Tabii ki Frenk kanunlarının İslam ülkelerinden kaldırılması ve inanç sistemimize dayalı kanunların hâkimiyeti ile mümkün olacaktır.
Bu vesile ile vefatının 80. Sene-i devriyesinde Mehmet Akif''in şu dizeleri ile yazımı bitirmek istiyorum.
Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed'e ne Mehmed'e.