En Büyük Ödül!

Saadet SARITUNÇ

Her yıl 11 gün önce başlayan Ramazan-i Şerif-i yaz mevsimine mukabil olan dönemini yaşıyoruz son birkaç yıldır.

“Mübarek Ramazan ayı geldiği zaman, cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir. Şeytanlar bağlanır ve bir tellal şöyle bağırır: Ey hayrı arayan kimse! Gel! Ey şerri arayan vazgeç. “(İbni Mace) Sırrından olsa gerektir, daha girilen ilk dakikalardan itibaren yüreklerimize bir iç huzur, bir feyz kaplamasına rağmen, günlerin çok uzun ve bunaltan sıcaklarından dolayı ciddi meşakkatler yaşıyoruz. Rabbim bizden kabul buyursun.

Böylesi sıcak ve çok uzun geçen bir günde 16 yaşındaki oğlumla yaptığımız bir yolculukta aracın verdiği bir molada bulunan, harıl harıl akan soğuk suya akın eden insanlardan kimi elini ayağını kimini kafasını suratını suya daldırırken oğlum da öyle yapıp geri dönmüştü. Kendisine “Rahatladın mı ?” diye sorunca “Yok, boğazdan inmeyince olmuyormuş” dedi. Bunun üzerine bu yaş grubundakilerinin benizlerinin attığını, karın ağırlarından karınlarına giden ellerinden onlara karşı şefkat ve merhametim daha bir arttı.

Bunun üzerine bu yaş grubunda olan gençlere seslenme ihtiyacı hissettim…

Sevgili Gençler:  Günler uzun, hava bunaltıcı biliyoruz. Dayanma gücünüzün yetmediği zaman gelin bir anlaşma yapalım ve şöyle düşünelim.

Hani bir dönem özel kanalların birinde büyük bir ödül karşılığında bir adaya yerleştirilen iki grup akla hayale gelmeyen sıkıntı ve imtihanlara tabi tutularak, büyük mücadeleler vermişti. En doğal ihtiyaçlarını göremeden. Giyim kuşam, yatak; en önemlisi yemek ihtiyaçlarını görülmeden. Öyle durumlara düşüyorlardı ki yüzlerinden okunan zorluklara kimse acımıyordu bile. Aksine onlarla gurur duyuyorlardı. Ve finalde kazanana o kadar gıpta ile bakılmıştı kazandığı ciddi meblağa özenilmişti.

Gelin biz de Rabbimizin bize uygun gördüğü 12 ayın içinden seçmiş olduğu 11 ayın sultanı rahmet ayına da o bakış açısıyla bakalım. Dayanma gücümüzü şu ilahi ferman ve müjdelerle takviye edelim…

 “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz”  (Bakara: 183) ayeti celilede gördüğümüz gibi farz kılınmış olması ve farz kılınan bir hususta hiç kimsenin aykırı söz söylememesi.

İbni Mesut’tan bildirilmiştir ki: Gerçekten Allah-u Teâlâ meleklerine karşı, abid bir genç ile iftihar ederek buyuruyor: Ey şehvetini benim için terk eden genç! Ey gençliğini bana bahşeden genç! Sen benim nezdimde meleklerimden bazısı gibisin.”

“Kulum ancak şehvetini, yiyeceğini ve içeceğini benim için terk etmektedir. Bu bakımdan oruç benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm.” (Buhari Müslim)

Öyleyse dünyada çeşitli büyük yarışmalara tabi tutulan zorlu yarışmacıların kazanacağı hangi büyük ödül, Rabbimizin hem de cennete vereceği ödül kadar büyüktür. Çünkü Rabbimiz diğer ibadetlerin sevaplarını açıklamasına karşın “Oruç benim içindir. Onun sevabını bizzat ben veririm” diye buyurmaktadır.

Hadi bakalım en büyük ödülü hak etmek için yarışalım. Açlığa, susuzluğa en fazla zorlandığınız anda, Rabbinizin sabretmenizden dolayı başınıza takacağı ödül taçlarını hayal ederek dayanma gücü gösterin.

Bir tabir vardır ya “İnşallah, Maşallah, yarıladık, darısı tamamına ermeye olsun.” Ve bizi bekleyen bayrama kavuşmak dileğiyle. Şimdiden Allah kabul etsin. Allaha emanet olunuz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.