Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), geçen yıl ki verilerine göre, ülkemizde yaklaşık 5 milyon engelli bulunuyor. Buna göre, 0-18 yaş arasında 600 bine yakını çocuk olmak üzere 2 milyon 85 bin erkek ve 2 milyon 792 bin kadının engelli olduğu tahmin ediliyor. Engelli çocukların yarısından fazlasının eğitim alamadığı, toplumsal yaşama da etkin biçimde katılamadığı belirtiliyor. Çocuğu engelli olan aileler, ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını bilmiyor.
Engelli bireylerin yaşadıkları sorunlar hakkında İLKHA'ya konuşan Anadolu Engelliler Derneği İstanbul Şube Başkanı Hasan Çatalbaş, ellerinden geldiğince engelli sorunlarına çözüm üretmek için çalışma yaptıklarını ifade etti.
Engelli bireylerin eğitimine öncelik verdiklerini belirten Çatalbaş, eğitimli bir bireyin hem kendisini iyi ifade edeceğini hem de sorunlara çözüm üretebileceğini söyledi.
Dernek olarak maddi yardımda bulunmadıklarını da hatırlatan Çatalbaş, devlet kurumları başta olmak üzere kamu yararına çalışan birçok farklı kurumun bu ihtiyaca cevap verdiğini ifade etti.
Yaptıkları çalışmalarda karşılaştıkları sorunlara değinen Çatalbaş, "Sokağa adımımızı attığımızda her taraf sorun. Planlı bir kentselleşme olmadığı için maalesef yaşam bizler için 2-0 geriden gidiyor. Belediyenin görme engelliler için yaptığı sarı çizgilerden gitmeye çalışıyoruz, ama vatandaş gelip arabasını çizgi üzerine park ediyor. Esnaf malını oraya koyuyor. Peki, engelli bu durumda ne yapacak? Nereden gidecek? Ya caddeye çıkıp bir aracın altında kalacak ya da diğer taraftan gideyim derken gittiği yolda bir boşluk varsa oraya düşecek. Nitekim bir dernek başkanı arkadaşımız bu şekilde düşüp kalçasını kırdı ve 3 ay boyunca yattı. Bu sorunlar ancak eğitimle halledilebilir." dedi.
"Körün ne işi var dışarıda"
Derneği kurmadan önce çalışma yapmak için farklı bir dernek bünyesinde bulunduklarını ve o dönemde kendilerine yardım etmek için gelip giden bir gencin yaşadığı bir olayı aktaran Çatalbaş,
“Derneğe gidip gelen gençlerden birisinde görme engelliler için bir hassasiyet oluşmuş olmalı ki, bir gün evine giderken engelliler için yapılan sarı çizgilere aracını park ederek temizlik yapan birisiyle karşılaşır. Münasip bir dille bunun uygun olmadığını ve engelli vatandaşlar için sorun olabileceğini söyler. Ona, 'Hacı amca bir görme engelli vatandaş gelse ve senin araban burada durduğu için geçemezse bu sebeple caddeye inse ve kendisine araba çarpıp ölse ne olur?' diye sorar. Şahıs, 'Körün ne işi var dışarıda! Evinde otursun.' diye cevap verir. İşte bizim yaşadığımız sorunları buradan anlayabilirsiniz." ifadelerini kullandı.
"Engelli bireylerin topluma adapte olabilmesi için çeşitli aktivitelerle eğitim veriyoruz"
Halk eğitim merkezleriyle ortak çalışma yaptıklarını belirten Çatalbaş, toplumda engelli bilincinin artması için zaman zaman kamu kurumlarında seminer verdiklerini hatırlattı.
Çatalbaş, şöyle konuştu:
"Bizler, İstanbul İl Müftülüğü ve Küçükçekmece İlçe Müftülüğüyle ortaklaşa çalışmalar yapıyoruz. Çamlık altı Kur'an kursu görme engelli çocuklarımızın hafızlık eğitimi aldığı sınıfımız var. Lise ve üniversite öğrencilerimize her yıl periyodik olarak çeşitli illerde kamp düzenliyoruz. Bu kamplarda sabah saat 09.00'dan öğlen saat 13.00'a kadar ders, öğleden sonra da sportif aktiviteler, geziler, o bölgenin turistik yerleri ve ziyaret edilmesi gereken resmi kurumları ziyaret ediyoruz. 2 hafta süre içerisinde Kur'an-ı Kerim okumasını bilmeyenler kabartma yazılarla Kur’an-ı Kerim öğreniyorlar. Bilenler de ilerletiyorlar. İyi derecede bilenlere de Arapça alanında destek veriliyor. Kampta 5 vakit namazımızı da birlikte kılıyoruz. Oradaki müftülüklere de giderek her gün farklı bir hatip onlara manevi sohbet vererek onların manevi boşluklarını dolduruyorlar. Gençlerimiz bu şekilde topluma daha iyi adapte olmuş oluyorlar."
"Engelliler ne kadar çok toplumun içerisinde olursa o kadar anlaşılmaları kolay olur"
"Engelliler ne kadar çok toplumun içerisinde olursa o kadar anlaşılmaları kolay olur." diyen Çatalbaş, "Görme engelli olduktan sonra yaşadığım en büyük zorluk insanlardır. Bizim insanlarımız 'vah vah' deyip çok acırlar, ama ne yapacaklarını bilmezler ya da çok duyarsızlardır. Bu durumun hiç kendi başına gelmeyeceğini zannederler. Biz engellilerin de onlara bir hatırlatması var. Bir gün siz de olabilirsiniz. Engelliler ne kadar çok toplumun içerisinde olursa o kadar anlaşılmaları kolay olur. Ben engellilerin diğer insanların hallerine şükretmeleri için birer vesile olduğunu düşünüyorum. Vatandaşımız engelliye nasıl davranacağını bilmiyor. Karşıdan karşıya geçirmek isterken koluna girerek ‘karga tulumba’ götürmeye çalışıyorlar. Hayatta bir engelliye yapılabilecek en büyük zulüm budur." şeklinde konuştu.
"Bir engellinin en büyük sıkıntısı maddi olarak başkasına bağımlı olmasıdır"
Engelli vatandaşların devletten maaş almaları için farklı kriterlerin uygulandığını ve bu durumun mağduriyetlere sebep olduğunu dile getiren Çatalbaş, hanede bulunan kişi başı gelir üzerinden yapılan uygulamaların kaldırılması talebinde bulundu.
Çatalbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın engelli hassasiyeti takdir edilir. Fakat siyaset ve bürokraside aşağıya inildikçe maalesef bu hassasiyet kayboluyor. Bir engellinin en büyük sıkıntısı maddi olarak başkasına bağımlı olmasıdır. Engellilere bağlanan aylıklar vardı, ama buna eve giren para miktarına göre yeni kriterler konuldu. Bu her şeyimizi bağladı. Eve giren para miktarı kişi başına 480 TL’nin üzerindeyse maaş bağlanmıyor. Bu şekilde engellinin ihtiyaçlarını karşılayabileceği o para kaybolmuş oluyor. Engelli bu sefer tamamen yakınlarının sırtına biniyor. Akrabalar da bazen insanı kambur olarak görebiliyorlar. Eğer engel durumu yüzde 70’in üzerindeyse maaş alabilmesi için kişi başına en fazla 720 TL gelirin olması gerekiyor. 721 TL olursa maaş alamıyor. Eğer evde bakılması gereken ağır hasta bir engelli varsa bakım parası alınabilmesi için kişi başına gelirin en fazla bin 219 TL olması gerekiyor. Bu rakam bin 220 TL olursa yardım alamıyor. Bir keresinde yüzde 65 engelli bir bayan geldi. 'Başkanım annem, babam öldü! Ben de ağabeyimin yanına sığındım. O da iflas etti ve ben de maaş başvurusu yaparak maaş aldım. Fakat bir süre sonra ağabeyim asgari ücretle işe girdi. Evde üç kişi olduğumuz için 480 TL kriterinin altında kalması sebebiyle maaşım kesildi.' dedi. Ardından ağlayarak, 'Başkanım, ben nasıl olurda ağabeyimden özel ihtiyaçlarım için para isterim. Bunu ona nasıl anlatırım.' dedi. 45 yaşlarında bir bayan bunu söyledi. Onun bu durumu içimi çok acıtmıştı. O gittikten sonra ben de oturup ağladım. Fakat maalesef ülkemizin durumu budur. Bu düzenlemelerin kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü birçok kişi mağdur etti. Bu durum insanları maaş alabilmeleri için farklı alanlara itiyor. Buda içimize sinmiyor."
"Bir problemimiz de rapor sorunu"
Çatalbaş, "Farklı bir problemimiz de rapor sorunudur. Bir hastane görme engelli için ağır engelli raporu verirken bir başka hastane vermiyor. Bu nasıl bir iştir? Bunu anlamış değiliz. Eskiden yüzde 100 rapor alıyorken şimdi yüzde 90 alıyorum. Ne oldu, şimdi ben yüzde 10 iyileştim mi? Bunu da anlamış değilim. Burada bir takım Avrupa birliğine uyum sürecinden söz ediliyor. Bürokrasi, farklı şeyler öne sürülerek bir şekilde engellileri tırpanlamanın derdindeler. Yine söylüyorum; başta hassasiyet var, ama alt kademelere inildikçe bu hassasiyet kayboluyor." diye konuştu.
"Halkımız engellilerin psikolojilerine göre hareket etsin"
Son olarak halktan taleplerini de dile getiren Çatalbaş, şunları kaydetti:
"Ben halkımdan engelliyi sırtında kambur, sokakta acınacak vatandaş, utanç duyulacak bir evlat değil, kendileri gibi bir birey, kendileri gibi bir insan olarak kabul etmelerini, onların hassasiyet ve psikolojilerine göre hareket etmelerini istiyorum. Toplum, empati kurarak bizi anlasın. Eğer empati kurarlarsa bu dünya bizim için de onlar içinde güzel olur. Dilerim ki bütün engelsiz olan arkadaşlar engellileri gördüklerinde Yaradan'ına şükretsinler."
İLKHA