Başbakan Erdoğan, A Haber ve ATV televizyonlarının ortak canlı yayınında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, "Tutuklu olan, hasta olan KCK'lılar var. 101 KCK tutuklusu ölüm düzeyinde hasta. Bunların Cumhurbaşkanı tarafından ya da hukukun gösterdiği yollar tarafından tahliyesi bekleniyor. Bu konuda da bir adım atılsa esas barış süreci ivme kazanacaktır" sözleri üzerine, "O konuda Cumhurbaşkanımızın zaten yetkisi biliyorsunuz var" karşılığını verdi.
Erdoğan, "Önümüz çok kritik bir süreç. Yerel seçim var. Ondan sonra cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler var. Böyle dönemlerde bizim bildiğimiz siyasetçiler biraz daha itidalli olurlar. Biraz daha ortada durmaya çalışırlar. Cumartesi günkü fotoğrafı okuyunca batıdaki seçmen açısından düşünüldüğünde, epey de seçmeniniz var özellike İç Anadolu'da. O fototoğraf çok lehte bir fotoğraf değil sizin için. Dolayısıyla siz gemileri yaktınız bu fotoğrafı koyarak. Korkmuyor musunuz, endişeniz yok mu?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Her zaman bir ifadem var. Siyaset, ticaret, yaşam bunların hepsi risktir. Cesaret ister. Eğer siz bu riski göze alamazsanız ne siyaset yapabilirsiniz ne ticaret yapabilirsiniz ne yaşamın bir anlamı olur. Biz burada bu adımları atarken tabii ki tüm değerlerdirmeleri istişareleri yaparak bu adımları atıyoruz. Yaptığımzın işi insani olmayan bir boyutu mu var? Hukuka ters olan bir boyutu mu var? Eğer iki günde 100 bin kişi o meydanlara gelmişse demek ki bir konuda açlık var. Bu açlığı gidermemiz lazım. Aldığımız telefonlara baktığım zaman, batıdan, Orta Anadolu'dan da her yerden: 'Barışı tesis ettiniz, bu milletin batılısını, kuzelyisini, güneylisini birbiriyle kucaklaştırdınız' diyorlar. Yani böyle bir sürecin içerisine girdik. Millet bizi anlıyor. Ama bu siyasi partilerin kalkıp da eğer genel başkanları ve yanlarındaki anlamıyorsa onlar kalkıp, 'hain' diyorsa onları hain demesiyle biz hain olmuyoruz. millet ne diyor.? Aslolan budur. Millet böyle bir şeyi asla söylemiyor. Gözyaşlarıyla izleyenler var. 96 yaşındaki nine geldi yanımda kucaklıyor, öpüyor. 76 yaşındaki Hadise teyze, niye acaba mesaj gönderiyor bize?"
Bütün bunlara bakıldığında ortada bir gerçek olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi ben hep şunu söylüyorum: Muhalefet partisi anamuhalefetiyle ikinci sıradaki muhalefet partisi acaba niçin güneydoğuda, doğuda gidip siyaset yapmıyor? Oralarda tabela partisi olmaktan başka bir özellikleri yok. Eğer bunlar, 'Biz demokrasiyi savunuyoruz' diyorlarsa buralara gidip siyaset yapmaları lazım ki demokrasi güçlensin. Aksi takdirde demokraksiyi güçlendiremeyiz. Ondan sonra kalkıp da sadece sahillerde kumsallarda kalırsınız. Siyaseti orada yapmış olursunuz. Diğer tarafta da sadece yine bir siyasi parti, nasıl ırki düşüncelerle hareket ediyorsa o da karşı ırki düşüncelerle hareket ediyor. Ama biz bütün bunları kucaklıyoruz.
Bütün ülkemizin 81 vilayetinde, teşkilatlarımızla beraber, örgütümüzle beraber halkımızla bütünleşmek suretiyle de bu adımları atıyoruz. İşte daha önce Van'a gittim, Mardin'e gittim, şimdi Diyarbakır, bu hafta Trabzon. Devamlı dolaşıyoruz. Halkımızla bütünleşiyoruz. Halkımız zaten bunu bize çok açık net yansıtıyor. Nerede ne var, bunu çok rahat görüyor. Ankara'ya mahkum değiliz. Onun için halkımızın, milletimizin bu noktadaki bakışı çok rahat. O da bizi teşvik ediyor. O gün Diyarbakır'da meydan Türk bayrakları ve partimizin bayraklarıyla doluydu. Ne oldu? Kavga mı oldu, kıyamet mi koptu? Hiçbir şey olmadı. Hakkari'ye gittik, daha önce bayraklarımızla yaptık. Ne oldu? Kıyamet mi koptu? Yok. Yine gideceğiz. Zannedildiği gibi anlatıldığı gibi değil. Yeter ki siz cesur bir şekilde bu siyaseti yapın. Şiddetin karşısına dikilin. Tatlı dille yumuşak dille her şeyi anlatın. İfadelerinizi iyi seçerseniz zaten neticeyi almak da kolay olur."
Genel af tartışmaları
"Genel af yok dediniz ama Barzani Türkiye'den hemen ayrıldıktan sonra, her şey yolunda giderse Abdullah Öcalan'a af gelebileceğini ima etti. Ona bunu söyleten nedir?" sorusunu Erdoğan, "Sayın Barzani, böyle bir ifade kullanmışsa yanlış yapmıştır. Böyle bir şey aramızda da geçmedi. Böyle bir şeyi bir defa söylemek onun da kendi ilgi alanında değil bizim de ilgi alanımızda değil. Bununla ilgili yargı hükmünü vermiştir. Şu anda da bu hüküm cereyan etmektedir" yanıtını verdi.
"Millet denilince sadece Türk'ü mü anlıyorsunuz?"
"Diyarbakır buluşmasında çok hoş hava ortaya çıktı. Ama bundan herkes hoşnut olmadı. MHP çok ağır dille eleştirirken BDP de Barzani'nin geleceğinin anlaşılması sırasında bu gerçeği konumlandıramadı. Hala buna ilişkin söylem üretemiyor, BDP'liler. Yani seçim yatırım olarak görüyorlar. Bir grup insan AK Parti'ye oy kaybettirir derken, BDP 'çözüm süreci seçim yatırımına dönüştü" ifadeleri kullanabiliyor. Şivan Perver'in özellikle gelmesi Kürtleri böldü iddiaları da yer aldı. Neden böyle bir hava esiyor, sizce?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, şunları belirtti:
"Bölüyor, diyenler tabii böyle görmek istedikleri için herhalde böyle bir ifade kullanıyorlar. Bir defa biz şuna inanıyoruz: Ben orada gerek Diyarbakır merkezde gerek diğerlerinde şu ifadeyi kullandım: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu 4 başlığı her zaman kullandığım gibi orada da kullandım. Milletten ne anlıyorsun? Bu çok önemli. Millet denilince sadece Türk'ü mü anlıyorsunuz? Millet kavramı içerisinde Türk'ü var, Kürt'ü var, Abhaz'ı var. Yani hangi etnik unsurlar varsa hepsi millet kavramının içerisinde yer alır. Bütünüyle tek millet. Dolayısıyla sadece burada siz olayı Türk diye dayatırsanız veyahutta Kürt diye dayatırsanız... Şimdi bu anayasa çalışmaları da işin koptuğu yerlerden bir tanesi biliyorsunuz. Burada anlaşamıyorlar. Bu kadar ilginç bir şey. Ne diyor, Türkiye ahalisi veya Türkiye halkı, diyeceksin. Burada diğer üç siyasi parti eğer Türk milleti ifadesini kullanıyorsa sen de buna katılıyorsun. Bu işi bu kadar abartmanın veya ayrıştırma sebebi yapmanın bir anlamı yok. Nitekim en sonunda 12 ayda bitmesi planlanan bir anayasa 25 ay sürünce ister istemez Meclis Başkanı da 'Ben artık bu çalışmadan çekiliyorum' ki kurucu unsurdu. Bir kurucu unsur çekilince biz de kurucu unsurla beraber zaten 326 milletvekilinin temsili orada 3 kişiyle yapılıyor. 220 kişinin temsili 9 kişiyle yapılıyor. Böyle zaten adil olmayan bir yaklaşım da olmazdı. Bunu düzelttik."
"Birlikte Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz"
"Tabii bizim derdimiz: biz birlikte Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz, bütün siyasi partilerle" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Burada gerek Sayın Barzani gerek Şivan Perver gerek İbrahim Tatlıses hep birlikte biz orada neyin mesajını verdik? Birlik olalım, beraber olalım, iri olalım, diri olalım. Hep birlikte Türkiye olalım dedik. Bunun mesajını verdik. Onlar da aynı şeyi söylediler. Aynı şey söylendiğine göre, burada ayrım nerede? Kendi yapamadıklarını AK Parti yaptığı için rahatsız oluyorlar. AK parti iktidarı böyle bir adımı attığı için rahatsız oluyor. Biz bu adımı burada bırakmayacağız. Bu adımı yine sürdüreceğiz. Bu bizim için görevdir. Biz sorumluluk makamındayız. Onlar sorumluluk makamında değil. Onların sırtında küfe yok. Bizim sırtımızda küfe var. Dolayısıyla biz bunun gereğini yapmak durumundayız. Benim güneydoğudaki kardeşlerim niçin birbirlerine düşman nazarıyla nefretle baksınlar?
Diğer taraftan bu ayrım niye diyeceksin? Öbür taraftan da bu ayrımı gidermek için attığınız adımlara yaftalar gelecek, 'İşte seçim yaklaşıyor onun için yapıyorlar.' Seçime daha 5 ay var. Kampanyalar daha başlamadı. Adaylar tespit ediliyor. Kaldı ki Sayın Barzani, niçin böyle bir görev üstlenerek buraya gelsin. Belediyeye, Barzani oraya da gitti ben de gittim. Daha güzel olmadı mı? Daha anlamlı olmadı mı? Bunu ben tam aksine böyle bir oluşumu kendileri başaramayınca bunu iktidar başarınca rahatsızlık oluşuyor. Bunları aşmamız lazım. Biz büyük bir devletiz. Kendimize güveneceğiz. Kendimize inanacağız. Bu ülkede bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız hep birlikte Türkiye olacağız. Bizim başka çıkış yolmuz yok. Yoksa böyle atılan her iyi adıma her güzel adıma önüne gelip bariyer oluşturmak biiz güçlü ülke yapmaya değil zayıflatmaya götürür. Biz şu anda bunu başardığımıza, başaracağımıza inanıyoruz. Daha başka inşallah gelecekte farklı sürprizler de olur böylece güçlenerek yarınlara yürürüz."
Türkiye-Irak ilişkileri
"Diyarbakır olayı biraz sürpriz oldu. O kadar da ileri adım beklemiyorduk. Daha farklı adım bekliyorduk. Diyarbakır'daki olay, Türkiye'deki barış sürecinin hangi aşaması olarak algılayabiliriz? İkincisi, bizim Kuzey Irak ile yaklaşmamız her zaman Bağdat ile gerginliklere yol açıyor. Bağdat ile yakınlaşmamız Kuzey Irak ile sıkıntı oluyor. Bu sefer sanki ikili yakınlaşma söz konusu. Buna bir yorum almak istiyorum. Bağdat ziyaretine Barzani'yi de götürme ihtimaliniz var mı? Böyle bir görüntü nasıl olur, sizce uygun olur mu, böyle bir ihtimal olur mu?" sorusunu Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Öncelikle tabii bu başlayan süreç tabii neler getirir, neler götürür onları gelişmeler bir yerde de belirliyor. Yani her şeyi siz önceden planladığınız gibi yürütemeyebilirsiniz. Ama sizin de ifade ettiğiniz gibi bizim geleceğe yönelik Irak'taki Kuzey Irak ve merkezi yönetimle ilgili sıkıntının bizler çok çok iyi farkındayız. Onlar da dikkat ederseniz aralarındaki sıkıntıyı gidermenin gayreti içerisindeler. Başbakanın Kuzey Irak'ı ziyaret etmesi, uzun yıllardan sonra anlamlıydı. Daha sonra iadeyiziyaret yapıldı. Şimdi Sayın Maliki'nin Türkiye'ye gelme talebi bana Sayın Nuceyfi tarafından getirildiğinde biz de memnuniyetle dedik. Böyle bir şeye hayır dememiz mümkün değil. Kaldı ki Türkiye'nin Irak'a, Irak'ın Türkiye'ye ihtiyacı var. Niye? Bizim aramızda tarihi bağlar var, akrabalık var. Bunları aşmamız lazım, bu tür sıkıntıları. Bu tür oyunlara gelmememiz lazım. Oradaki mezhebi yaklaşımları aşmamız lazım. Gayet güzel başlattığımız yüksek düzeyli stratejik işbirliği çalışmaları yarıda kesildi. Mesela biz onda çok büyük mesafeler alabilirdik. Hem onlar açısından hem bizim açımızdan.
Şu anda Kuzey Irak çok farklı bir noktada. Altyapı, üstyapısıyla beraber. Ama merkezi yönetim, güneye doğru gidildiğinde aynı gelişmeyi oralarda göremiyorsunuz. Bu bir yerde belki de bu kopuştan kaynaklanan bir gelişme. Ama şimdi ben inanıyorum ki attığımız adımlarla karşılıklı dışişleri bakanlarımız gidiş gelişleri, bekliyoruz. Şu anda bizim Meclis Başkanımız bir iadeyiziyaret yapacak. Arkasından Irak Başbakanının Türkiye ziyareti. Bu ziyarette de istiyoruz ki biz yeniden yüksek düzeyli stratejik konsey toplantılarını başlatalım ve ondan sonra da iadeyiziyareti yapalım istiyoruz. Çünkü yanılmıyorsam nisanda Irak seçimleri var. Martta bizim nisanda onların seçimi var. Yani bir seçim süreci içerisindeyiz. Bunları da aramızda Sayın Barzani ile de konuştuk. Daha önce Sayın Neçirvan Barzani ile de bunları konuştuk. Bu tür adımların atılmasının faydalı olacağı noktasındaki şeylerde, zaten buralarda mutabıkız."
"Derdimiz Irak'ta bir ayrımcılığın olması değil. Yani orada da bu demokrasinin güç kazanmasını başarmamız lazım" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar da hala işte biliyorsunuz adeta bir terör mücadelesiyle baş başalar. Ay geçmiyor ki yüzlerce insan ölmesin, öldürülmesin. Camilerde insanlar öldürülüyor. Yani kiliselerde aynı şekilde bu ölümler yaşanıyor. Bunlar yaşanmasın, istiyoruz. Karşılıklı ortak neler yapabiliriz, yani bölgenin istikrarı açısından özellikle istiyoruz. Tabii Irak'taki bu gelişmeler, müşterek çalışmalar, hatta buna İran'ı katmak suretiyle, yani Suriye meselesinin de belki çözüm sürecine yönelik bazı adımların atılmasına fırsat verecektir. Yarın Rusya seyahatimiz var. Cuma günü Rusya'da bizim üst düzey istikrar toplantımızı yapacağız. Bu toplantıda da hem ikili ilişkilerimiz bölgesel konular aynı zamanda Suriye konusunu orada tabii ki Sayın Putin ile görüşme imkanımız olacak."
'İsrail ile ilgili konularda ileri sürdüğümüz şartların takipçisiyiz"
"Bu süreç Irak'ı da aşan Türkiye'nin mesela Arap Baharı öncesinde bölgesel yakınlaşma perspektifi var. Ona yönelik yeni bir dalga gibi algılanabilir mi?" sorusuna Erdoğan, "Temenni ederim ki öyle olsun" karşılığını verdi.
Erdoğan şöyle devam etti:
"İsrail ile ilgili konularda bizim biliyorsunuz ileri sürdüğümüz bazı şartlar var. Bu şartların da ben yerine geleceğini bekliyorum. Bir tanesi biliyorsunuz hallolmuştu. Ama tazminat konusu ve Filistin'e ambargonun kaldırılması, bu iki madde halledilmediği sürece normalleşme olmaz, demiştim. Ben onun yine takipçisiyim. Eğer bu nomalleşmeyi gerçekleştirmek istiyorsa İsrail, tazminatı ve ambargonun kalkması olayını çözmesi gerekir. Bunları konuşuyoruz öbür tarafta yerleşim bölgeleriyle ilgili olarak orada biliyorsunuz Filistinlilere çok büyük bir haksızlık devam ediyor."
Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili bir soru üzerine de şöyle dedi:
"Ben ancak şunu söyleyebilirim: Hakikaten kritik eşik vardı. Bu kritik eşiği aşmış bulunuyoruz. Bunu neyle aştık derseniz bunun öncesi biliyorsunuz 26 maddelik anayasa paketiydi. Onunla başlayan bir süreç var. Demokratikleşme paketiyle attığımız adımlar var ki bunların içerisinde idari olarak hemen attığımız adımlar, bir de şimdi yasal düzenlemeler. Yasal düzenlemelerin zaten şu anda hazırlıkları bitti. Öyle zannediyorum ki Parlamento'ya sevk edeceğiz. Böylece Parlamento'dan bunun çıkışıyla birlikte milletimizin de gerçekten desteğiyle ben inanıyorum ki bu süreç hızlanacaktır. Hızlanarak da o arzuladığımız geleceği yakalayacağız."