Hem de hiç vakit kaybetmemeli..
Pek bir zaman olmayabilir zira..
Geçen haftaki yargıtay onayından sonra katil Mısır rejimi idam kararlarını hemen uygulayabilir..
Kabul edelim ki..
Bu hususta içi yanan herkesin gözü..
Esas olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çevrilmiş durumda..
"Yapacaksa o yapabilir" beklentisi var..
İTTİHAD'UL ULEMA olarak geçen gün bizlerin de iştirak ettiği..
Mısır'daki idamların durdurulması ile ilgili "Ümmet Âlimleri" toplantısında..
Hepimiz aynel yakin müşahede ettik bu durumu..
Evet, başta Katar olmak üzere..
Kuveyt, Umman gibi bazı ülkelerin de üzerlerine düşeni yapma beklentisi, tabii ki yok değil..
Diğer yandan İhvan-ı Müslimin kaynaklarına göre..
HAMAS'ın da bu hususta girişimlerde bulunması isteği var..
Lâkin dediğim gibi, esas beklenti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizatihi kendisinin bir şeyler yapması yönünde..
Ve bildiğim kadarıyla "Ümmet Âlimleri" adına Ulemâ'dan seçkin bir grup da bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na bizzat kendileri iletti..
Ve bu da gayet tabii..
Nasıl olmasın ki..!
Özellikle 2013'teki Mısır darbesinden başlayarak..
Merhum Mursi başta olmak üzere..
Mısır mazlum halkının haklarını en üst perdede savunan..
Bu mevzuda açıkça taraf olan..
Bütün diplomatik ilişkilerini kesen..
Merhum Mursi şehit olduğunda onu en yüksek düzeyde sahiplenen..
Memleketin bütün ilçelerindeki büyük camilerinde gıyabi cenaze namazı kıldıran..
Bu mazlumlara kucak açıp şimdiye dek özgürce konuşmalarına imkân veren..
Onları zalimlere teslim etmemekte kararlılık gösteren..
Evet, madem ki tüm bu güzel işleri yapan, kendisidir..
O halde idamları durdurmakla ilgili asıl girişimde bulunması gereken de..
Yine Sayın Cumhurbaşkanı olmalıdır!
Hele de birkaç aydır başlamış bulunan..
Ve de kısa sürede Dışişleri Bakanlıkları seviyesine yükseltilen..
Resmi ilişkiler başlamışken..
Türkiye'nin bu rolü oynaması çok daha gerçekçi bir durum teşkil etmektedir..
Şimdi birileri..
"Ekonomik ve siyasi sebeplerle ilişkilerin yeniden başlamasını bizzat Türkiye tarafı istemiş..
Hatta bu hususta 'taviz' sayılabilecek bazı geri adımlar atmış iken..
Ne maslahat ne de realite buna müsait değil.."
Şeklinde mazeretler öne sürebilecektir..
"Bu çok sıkışmış vaziyette iken böylesi ağır bir yükü omuzlama sorumluluğunun da..
Cumhurbaşkanına verilmesinin hiç de makul olmadığını.." söyleyebilecektir..
Ve belki de dünyevî anlamda ve zahiren kısa vadede kendilerince haklı da sayılabilecektir..
Zaten sözüm, bu düşüncede olanlara değil..
Benim sözüm..
Zahiren ve kısa vadede aleyhine görünüyor olsa da..
Allah'a ve de mazlumlara karşı sorumluluğunu önceleyenleredir!
Unutmayalım ki..
Peygamber Efendimiz(ass)'in ifadesi ile..
"Kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder!"
Şu ayetlerle bitirelim, isterseniz..
"...Her kim Allah’tan sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu gösterir.
Ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir.
Her kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter.
Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır..." (Talâk Sûresi 2-3)